Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşıyorum

Resim
Candan Erçetin; ilk kez canlı olarak izleme fırsatım oldu. Sahnede kendisini dinlemek, izlemek çok keyifli ve özeldi. Candan Erçetin; çok zarifsin. İyiki varsın, iyiki o güzel duruşunla bize güzel şarkılarını söylüyorsun. Yaşıyorum, zengin çocukla fakir kızın aşkına bir türlü kavuşup mutlu olmayışına gözüm doluyorsa hala korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir bahçenin yemyeşil canlanışına kirazın hınzırca çiçek açışına yüzüm gülüyorsa hala korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir anlatacak hikayelerim bitmedi henüz anlaşacak dostlarım tükenmedi yorgunluk, kırgınlık hepsi gelir geçer her şeye rağmen yaşamak güzel düşenin dostunun olmayışına düzenin buna hiç aldırmayışına kanım donuyorsa hala korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir senin beni yanlış anlayışına çoktandır heyecan duymayışına canım yanıyorsa hala korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir söyleyecek şarkılarım bitmedi henüz söylenecek sözlerim tükenmedi yorgunluk, kırgınlık hepsi gelir geçer her şeye rağmen yaşamak güzel söz AYLİN AT

Tesadüf

Resim
Tesadüfün pek çok kelime anlamı vardır. Bu anlamlar yaşanılan olaya ve kişiye göre değişir sanırım. Hiç olmayacak şeyler bir anda bir araya gelir. Bu pek çok şey normal şartlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan şeylerdir. Farklıdır çünkü. O an çok farklı duygular yaşanır; yaşamda ufak çakışmalar, karşılaşmalar yaratır. Bazıları güzeldir, bazıları şaşırtır, bazıları da acı verir. Sonra geçer ve sadece anısı kalır bize. Çok iddalı olmak istemiyorum ama yaşadığım tesadüfler pek çoğumuza göre daha bir şaşırma efekti yaratır bende ve çevremde. Bu sayede de yaşadığım, yani tesadüf olarak nitelendirdiğim olaylar artık olağan hal alır oldu. Yaşadığınız olayda o an orada bulunmanız mı yorar sizi? Yoksa o anda orada olmasaydım ne olurdu gibi hikayeler yaratmak mı?

Aşk Acısı Olgunlaştırır mı?

Resim
Yaşanılan aşk acısı, aşkı olgunlaştırır mı? Aşk acısı sadece kişiyi olgunlaştırabilir, aşkın kendisini değil. Zaten olgunlaştırmamalı da, şu kısa hayatta neyle karşılaşacağımız ya da hayatın bize neler sunacağı konusunda birşey bilmezken; aşka karşı olgun olmamalıyız. Her daim çocuk olmalı. Yeniden başlıyormuş gibi yaşamalıyız aşkı. Zaten yaşanılan aşkın acısını hem de bile bile dibine kadar yaşamıyor muyuz? En acı şarkılar dinlenmiyor mu kör vakitlere kadar? Aşkı yaşadığımız dönemdeki karın ağrılarının daha şiddetlisini ayrılık sonrası yaşamıyor muyuz? Çaresizce... Aşkı yaşadığımız zamanlarda içimizde uçuşan kelebekler de tek tek ölür bu acıyla. Belki aşkın olgunluğu da bu acıyı yaşarken gerçekleşir. Alınan kararlar hep aynıdır; gardını alırsın hemen ve artık daha dikkatli olmak, kendini düşünmek, tam bir bencil olmak gibi...Öyle bir hal alır ki bu; bir süre herşeyden kaçarır insanı. Gözler yarı açık vaziyette baktırır hayata. Ama bu bir dönemdir. Yaşanması gereken bir dönem. Sonra y

Çeşitleme

Resim
Biraz da ortaya varyasyon olsun:-) Dünyanın en mutlu erkeği kimdir? Dünyanın en mutlu erkeği; Japon karısı, Amerikalı maaşı, İngiliz evi, Çinli aşçısı ve Fransız metresi olan erkekmiş! Ya dünyanın en mutsuz erkeği kimdir? Çinli maaşı, Amerikalı karısı, Japon evi, İngiliz aşçısı olan kişiymiş. "Zaten o parayla da Fransız metres tutulmaz." Kadın ve erkek Kadın olmak zor iştir. Çünkü, her kadın erkek denilen yaratıkla uğraşmak zorundadır.:-) Conrad Erkeklerin düştüğü biricik hata, evli olduklarını unutmalarıdır. Lady Effingham Bir kadın, iyi bir koca yaratabilmek için dáhi olmalıdır. BalzacAdam ve karısı ADAM pazar sabahı uyanmış ki karısı yatağın başucunda dikiliyor. Üzerinde gecelik... Elinde kırmızı kadifeden bir ip... Fısıldamış kadın, en seksi yatak odası sesiyle "Beni bağla, ne istersen yap erkeğim!"Adam bağlamış kadını... Ve... Balığa gitmiş!.. İyi Pazarlamacı Bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük çarşı-marketinde herşey a

Dostluk Sıcak Bir Kahve Gibidir.

Resim
Soğuk kış günlerinde olmadık zamanlarda uzun süre dışarıda kalmışsan, en çok istenilen şey sıcak bir kahvedir. Hele ki o soğuk uzun süre içine işlemiş, burnun da kırmızı renk almışsa... O an istediğin tek şey; kapalı, güvenli ve sıcak bir ortamdır. Bu bir ev olabilir, bir cafe olabilir ya da başka bir yer... O soğuktan kaçış sonrasında buluştuğun sıcak ortam herşeyi alıp götürür. Bir de şansın varsa güsel bir kahve gelir, hemen ellerinin arasına alırsın... Bir an ellerin ısınır. Sonra kahveden aldığın ilk yudum ısıtır içini ve kendini sadece bir kahve ile güvende hissedersin... Sadece bir kahve... Ben dostluğu o soğuktan kaçışta sığındığımız kahveye benzetirim. Herkes bu duyguyu bildiği için dostluğu en güzel bu keyifin verdiği mutluluk anlatır. En büyük sıkıntılarda ilk sığındığımız hep dostlarımızdır şüphesiz. Mutlu olduğumuz zamanlarda zaten herşey yolundadır ve amaç bellidir. Ama acı anlarımız başkadır. Ortam başkadır, anlatmak, güvenmek, sabır ister. Onu taşımak fedakarlık ister.

Çekim Yasası

Resim
Bir şeyi çok isterseniz olur; ben biliyorum! İstediğiniz şey o an için olması imkansız bir şey olabilir ama ne olursa olsun içten, iyi duygularla istenmişse zamanı geldiğinde sizi bulur. Ama zamanı geldiğinde... Siz isteyin yeter ki. O dilediğiniz şey sizi olmadık bir zamanda bulur; ben biliyorum! Bununla ilgili küçük bir alıntı; Kişi çok istediği bir dileğinin gerçekleşmesini istiyormuş. Allah not almış bu dileğini... Bir süre geçmiş, dilekte bulunan kişi bu sürenin de verdiği olumsuz düşünce ile dileğinin gerçekleşmeyeceğini düşünerek "bu dilek olmayacak, nerde... boş hayallere kapılamam"demiş... Ve allah hemen dileğinin üzerine bir çizgi atmış, vazgeçti... Bu her ne kadar hikaye boyutunda olsa bile; bu yüzden siz, düşüncenin ve aklın gücünü ortaya koyun. Ne düşünürseniz o gerçekleşir...

En Doğal Özgürlük

Resim
Hepimizin çocukluğunda piskopatça sokakta oyun oynadığı dönemleri olmuştur. Benim çocukluk dönemim Çanakkale’de geçtiği için pek çoğumuza göre daha özgür yaşadım. Neredeyse tüm gün sokakta oyun oynamak ile geçerdi. Bana uyum sağlayan birkaç arkadaşım ile birlikte o yaz sıcaklarında deli gibi gezerdim. Hatırlarım iftar topunun aksam dokuzda duyuldugu gunlerde bile....Günler çok uzun olduğu için oyunlar oyna, bisiklet ile dolaş, denizde yüz, dağ tepe dolaş akşam olmaz... Zaten evden çıkarken de annem şöyle söyler “akşam ezanı okunmadan evde olucan”. Bilir annen bütün gün eve uğramayacağını ama eve gelme zamanını da o dönemde akşam ezanı olarak sana öğretir. Çocuk kısmı zaman kavramını henüz hayatına yerleştiremediği için ancak böyle bir yöntem uygular annecikler, can canlar:-) Eğer dışarıda arkadaş bulamazsan, artık nerelerdeyseler... Benim arkadaşlarım genelde şehir merkezine giderlerdi böyle kayıp oldukları zamanlar. Geldiklerinde de ballandıra ballandıra anlatırlardı. O dönemlerde is

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Resim
Müşfik Kenter ne güzel anlatmış; hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar... Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında? K

Tepkimiz Gülmek Olsun.

Resim
Oldum olası şu İstanbul trafiğine jeep tarzı araçların çıkmasını anlamam. O kadar hengameye karşılık nasıl olur da bu araçlar trafikte boy gösterir diye söylenirim hep. Ama beteri varmış; bir kaç arkadaşım ile birlikte Fenerbahçe sahilinde yürüyoruz. Trafik biraz yoğun gibi görünüyor ve trafiğin ters yönünde ilerliyoruz. Keyfimiz de yerinde birşeylere gülüyoruz o ara... Bir anda gözüme artık jeep olmasını isterdim ama maalesef değil; hammer marka bir araç çarpıyor. Mesafe biraz uzak ama yine de ister istemez göze çarpıyor, hatta rahatsız edici şekilde ben buradayım diyor. Benim bildiğim bu araçlar savaş zamanlarında kullanılır. Şu yaşadığımız güzelim kentte bu kadar trafik sorunu yaşanırken bazı kişiler bu araçları kullanma cesaretini nasıl gösterebiliyorlar? Maalesef anlamak zor!! Bu kafamdan geçen düşüncelerle yürümeye devam ederken, artık kaç model olduğundan bi haber hammer marka araç tam yanımızda. 2025 model mi, ya da 10025654 model de olabilir? İlk önce nerden geldiğini anlayama

Kapımız Her Zaman Açık!

Resim
Hatırladığım kadarıyla beş yaşlarında ya var ya yokum. Belki de altı yaşında :-) Yaz akşamları Çanakkale'de havanın sakinliğini yaşamak için komşuların bir araya geldiği kapı önü sohbetleri olur. Çok severim bu sohbetleri... Bu akşamlardan bir tanesi annemle birlikte bizim evin önünde oturuyoruz; olmazsa olmaz çekirdek çıtlama muhabbeti de dahil buna:-) O ara Annem’in arkadaşı Ayşe Teyze geçiyor bizim evin önünden.Evine gidiyor sanırım ve Annem ile küçük bir sohbet başlıyor. “Nasılsın Ayşe komşu?”diyor annem. “İyiyim" diyor en samimi ses tonu ile Ayşe Teyze, “Sizler nasılsınız?" Ve ayak üstü sohbet devam ediyor. Sohbetin sonunda en son Ayşe Teyze “Bize de bekleriz lütfen gelin" diyor, Annem de "En kısa zamanda inşallah” diyor, ve Ayşe Teyze “Biliyorsunuz kapımız size her zaman açıktır!” diyor. Biran bütün dikkatimi bu söylenen söze odaklıyorum. “Kapımız Her zaman açık!!!” Nasıl olur kapımız her zaman açık? Ayşe Teyze uzaklaşıyor, biz de haliyle havanın kararmas

Kurşunlar Sıyırıyor...

Resim
Dün etkilenmiştim yeterince... Ama bu sabah çok daha farklı oldu benim için. Hangi gazeteye gözatsam aynı haberle karşıya kalıyorum. Yapılan haberlerin de "yas haber" niteliğinde olması nedeniyle siyah renk hakim hepsinde... Okudukça daha bir telaş ve tarifsiz yürek acısına sürüklüyor insanı. Ayrıntılı olarak son telefon görüşmeleri, ailelerine son mesajlar... Belki bir kaçı biliyordu bu sonucu, hissetmişti ama henüz kaç yaşında ki; hepsi de 22 yaşında, tazecik, hayatı yeni anlamaya çalışan çok değerli... İster istemez derin düşünceler alıyor, ciddi ciddi sorguluyorsun! Çıkış yolu ya da kendince çözüm arıyorsun. Ne olabiliri, ben kendi adıma ne yapabilirimi?... Ben kendi adıma ne yapabilirimi şuan için yakınlarının acısını paylaşarak gerçekleştiriyorum... İşin aslı çözüm olarak pek çoğumuzun kafasında oluşan çözümler benim de kafamda yeterince yer ediyor ama.... Çok keyifsiz birgün bugün, fidan gibi, annelerinin bir tanecikleri, babalarının gurur kaynakları yok artık bu sabah

Bülent Ortaçgil'den; Küçük Şeyler...

Resim
Bülent Ortaçgil'den Küçük Şeyler hep küçük şeyler bizi usandıran küçük şeyler bizi utandıran hep küçük şeyler küçük şeyler bizi yarıştıran küçük şeyler bizi uzlaştıran küçük şeyler hepsi de küçücük şeyler bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren hep kısa anlar, mutluluklar hayal görür uzun zamanlar hep kısa anlar karar verdiğimiz sonra günler boyu neden diye düşündüğümüz kısa anlar hepside kısacık anlar bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren hep büyük düşler, büyük düşler peşinde koştuğumuz sonra nerdeyiz diye içinde kaybolduğumuz hep büyük düşler elimle tutamadığım hiç görmediğim, yaşamadığım büyük düşler hepsi de küçücük şeyler bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren hep küçük şeyler bizi savaştıran küçük şeyler bizi barıştıran hep küçük şeyler seni sevdiğim küçük şeyler seni üzdüğüm küçük şeyler hepsi minicik şeyler bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren

Karabiga'da Hafta Sonu Tatili

Resim
Çok uzun zaman olmuş, nasıl da özlemişim Karabiga'yı... Günün ilk saatleri ve hava daha yeni gözlerini açıyor, uykudan yeni uyanmış gibi... Turuncu tonları hakim gökyüzünde... Güneş oyunlar oynarcasına bulutlarla köşe kapmaca oynuyor. .. Otobüsten yeni indim. Karabiga’ya ulaşmak için kısa bir yolculuk daha yapmam gerekiyor ama henüz bu yolculuk için diğer otobüs gelmemiş. Saate bakıyorum yaklaşık kırk dakika var. Etrafda da benim gibi uzun yolculuk sonrası yeni gözünü açmış birkaç kişi var. Başka da kimse yok! Bu kadar erken bir saatte fazla kişi olmaması da doğal diye düşünüyorum... Otobüs garının hemen arka bölümüne geçiyorum, burada bir kahve görünüyor. Dışarıya masa ve birkaç sandaliye konulmuş. Oturan kişiler sadece erkeklerden oluşuyor. Ben de bir masaya yerleşiyorum. Çok eşyam olmadığı için valizimle birlikte dolaşıyorum. Küçük bir seyahat çantası işte!... Kahvede çalışan biri hemen ilgileniyor; - Günaydın abla ne istersin? İşin aslı adam benden büyük. Biran şaşırıyorum ab
Resim
Bu işte bir yanlışlık var; adını koyamıyorum. İtiraflarım çok büyük. Ezberlerim var hayata dair; beni tanımlayan. Sade ve hepsi de anlaşılır. Bu kadar uzun süre herşey yolunda devam ederken, ben kendimi sorgular oldum. Tüm ezberlerimi döktüm ortaya.Hiç birşeyi atlamadan, üşenmeden hepsini tekrar yazdım. Fark ettim ki hiç birşey değişmeden aynı şeyler yazıldı. 16/06/2007

AŞK

Resim
AŞK Aşk nedir? Bana göre pek çok açıklaması var aşkın. Açıkçası ben bu döneme kadar hangi açıklamayı yapacağımı nasıl bir tanıma koyacağımı bulamamıştım. Öğrendim ki en basit tanımıyla aşk sadece tesadüfmüş..Sonraki evresi de iki insanın aynı gözden bakabilmeyi başarabilmesi... Şu aralar aşkla ilgili hep aynı şeyi duyuyorum. Aşkın kayıp olduğu!!! Ve pek çok kişi ilk zamanlarda, ‘evet bu kez aşkı buldum diyor’’. Ama sonuç? O aşk dediği duygu da terki diyar oluveriyor. Hep kendi etrafımdan pay biçerim, popüler dünyalar benim düşünce anlayışıma hiç bir zaman dahil olmadı. Yaşadığımız bu çevrede, bu kadar insan yanlızken. Ve herkes aynı duyguyu, aynı heyecanı ararken; mutlu olmak, değer vermek, dürüst olmak, eğlenmek gibi. Bu insanların hepsi de eğlenceli aklı başında insanlarken, nasıl olur da bir araya gelemezler? Karşılaşmazlar?’’. Sanırım bunun en büyük nedeni aşka aynı gözden bakamayışımız...Ya da isteklerimizin biranda değişmesi? Sonrasında da iki insanın ‘’bu kez de olmadı’’deyip, k