Kayıtlar

Kasım, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dostluk Sıcak Bir Kahve Gibidir.

Resim
Soğuk kış günlerinde olmadık zamanlarda uzun süre dışarıda kalmışsan, en çok istenilen şey sıcak bir kahvedir. Hele ki o soğuk uzun süre içine işlemiş, burnun da kırmızı renk almışsa... O an istediğin tek şey; kapalı, güvenli ve sıcak bir ortamdır. Bu bir ev olabilir, bir cafe olabilir ya da başka bir yer... O soğuktan kaçış sonrasında buluştuğun sıcak ortam herşeyi alıp götürür. Bir de şansın varsa güsel bir kahve gelir, hemen ellerinin arasına alırsın... Bir an ellerin ısınır. Sonra kahveden aldığın ilk yudum ısıtır içini ve kendini sadece bir kahve ile güvende hissedersin... Sadece bir kahve... Ben dostluğu o soğuktan kaçışta sığındığımız kahveye benzetirim. Herkes bu duyguyu bildiği için dostluğu en güzel bu keyifin verdiği mutluluk anlatır. En büyük sıkıntılarda ilk sığındığımız hep dostlarımızdır şüphesiz. Mutlu olduğumuz zamanlarda zaten herşey yolundadır ve amaç bellidir. Ama acı anlarımız başkadır. Ortam başkadır, anlatmak, güvenmek, sabır ister. Onu taşımak fedakarlık ister.

Çekim Yasası

Resim
Bir şeyi çok isterseniz olur; ben biliyorum! İstediğiniz şey o an için olması imkansız bir şey olabilir ama ne olursa olsun içten, iyi duygularla istenmişse zamanı geldiğinde sizi bulur. Ama zamanı geldiğinde... Siz isteyin yeter ki. O dilediğiniz şey sizi olmadık bir zamanda bulur; ben biliyorum! Bununla ilgili küçük bir alıntı; Kişi çok istediği bir dileğinin gerçekleşmesini istiyormuş. Allah not almış bu dileğini... Bir süre geçmiş, dilekte bulunan kişi bu sürenin de verdiği olumsuz düşünce ile dileğinin gerçekleşmeyeceğini düşünerek "bu dilek olmayacak, nerde... boş hayallere kapılamam"demiş... Ve allah hemen dileğinin üzerine bir çizgi atmış, vazgeçti... Bu her ne kadar hikaye boyutunda olsa bile; bu yüzden siz, düşüncenin ve aklın gücünü ortaya koyun. Ne düşünürseniz o gerçekleşir...

En Doğal Özgürlük

Resim
Hepimizin çocukluğunda piskopatça sokakta oyun oynadığı dönemleri olmuştur. Benim çocukluk dönemim Çanakkale’de geçtiği için pek çoğumuza göre daha özgür yaşadım. Neredeyse tüm gün sokakta oyun oynamak ile geçerdi. Bana uyum sağlayan birkaç arkadaşım ile birlikte o yaz sıcaklarında deli gibi gezerdim. Hatırlarım iftar topunun aksam dokuzda duyuldugu gunlerde bile....Günler çok uzun olduğu için oyunlar oyna, bisiklet ile dolaş, denizde yüz, dağ tepe dolaş akşam olmaz... Zaten evden çıkarken de annem şöyle söyler “akşam ezanı okunmadan evde olucan”. Bilir annen bütün gün eve uğramayacağını ama eve gelme zamanını da o dönemde akşam ezanı olarak sana öğretir. Çocuk kısmı zaman kavramını henüz hayatına yerleştiremediği için ancak böyle bir yöntem uygular annecikler, can canlar:-) Eğer dışarıda arkadaş bulamazsan, artık nerelerdeyseler... Benim arkadaşlarım genelde şehir merkezine giderlerdi böyle kayıp oldukları zamanlar. Geldiklerinde de ballandıra ballandıra anlatırlardı. O dönemlerde is

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Resim
Müşfik Kenter ne güzel anlatmış; hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar... Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında? K

Tepkimiz Gülmek Olsun.

Resim
Oldum olası şu İstanbul trafiğine jeep tarzı araçların çıkmasını anlamam. O kadar hengameye karşılık nasıl olur da bu araçlar trafikte boy gösterir diye söylenirim hep. Ama beteri varmış; bir kaç arkadaşım ile birlikte Fenerbahçe sahilinde yürüyoruz. Trafik biraz yoğun gibi görünüyor ve trafiğin ters yönünde ilerliyoruz. Keyfimiz de yerinde birşeylere gülüyoruz o ara... Bir anda gözüme artık jeep olmasını isterdim ama maalesef değil; hammer marka bir araç çarpıyor. Mesafe biraz uzak ama yine de ister istemez göze çarpıyor, hatta rahatsız edici şekilde ben buradayım diyor. Benim bildiğim bu araçlar savaş zamanlarında kullanılır. Şu yaşadığımız güzelim kentte bu kadar trafik sorunu yaşanırken bazı kişiler bu araçları kullanma cesaretini nasıl gösterebiliyorlar? Maalesef anlamak zor!! Bu kafamdan geçen düşüncelerle yürümeye devam ederken, artık kaç model olduğundan bi haber hammer marka araç tam yanımızda. 2025 model mi, ya da 10025654 model de olabilir? İlk önce nerden geldiğini anlayama