Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beyoğlu'nda bir gezi, bir Mekan; keyifli zamanlar bunlar...

Resim
20 Aralık Cumartesi günü... Gezdikce.com için Beyoğlu'nu keşfe çıktık. Çiğdem, Serhat ve Ben!!! Atlas Pasajı önü, Serhat en cool haliyle bizi bekliyor. Onun öncesinde biz Çiğdem ile buluşup Atlasa pasajını keşfe çıktık. Çeşit çeşit mağazaların bulunduğu bu pasaj içinde pek çok şey dikaktinizi çekiyor. İkinci el kıyafetleri, takılar, tekstil ürünleri, çeşir çeşit şapkalar. Tabi Çiğdem ve benim en çok dikkatimizi şapkalar çekiyor ve zamanımızı burada keyif alarak öldürüyoruz. Zamanın nasıl geçtiğini de anlamıyoruz. Tacsiye ederim Atlas Pasajı herkesin birşeyler bulacağı, gizemli bir yer... Serhat ile Atlas Pasajı'nda buluşup başka bir mekanı keşmek için ayrılıyoruz. İstiklal Caddesi'ne adım attığımızdan itibaren etrafın kalabalığına kendimizi bırakıyoruz. Hiç birşey yapmadan kalabalığa karışarak çok güzel vakit harcayabilirsiniz. Tünel'e doğru bir sürü insan gelip geçiyor yanımızdan. Ne onlar bizi tanıyor, ne de biz onları... İşte Beyoğlu'nun bu havası beni büyülüyor.

Ayakta Kalmak!!

Resim
Ayakta kalma durumu her şekilde çıkar karşımıza. Sağlıklı olmak adına ayakta kalma isteği, Mutluluktan dolayı ayakta kalmak; bu duygunun yaşattığı çoşku ile en yükseğe zıplamak için. Saygıdan dolayı ayakta kalmak. Sevgiden ve hürmetten dolayı ayakta kalmak. Otobüste yaşlı insanlara yer vermek için ayakta kalmak. Geç kaldığın için ayakta kalmak. Hata yaptığın için ceza olarak ayakta kalmak. Yoksulluktan dolayı ayakta kalmak. Heyecandan, ne yapacağını bilemediğin için ayakta kalmak, bunu istemek. Hareket etmek için ayakta kalmak; en uygun anı beklemek. Birini beklediğin, özlediğin için ayakta kalmak. Umudunu kaybetmemek için, haber almak için ayakta kalmak. Önünü görmek için ayakta kalmak.Yürümek istediğin için ayakta kalmak. Hükmetmek için ayakta kalmak. İnsanlara seslenmek için ayakta kalmak. Eğlenmek için ayakta kalmak; bir konserde sevdiğin sanatçıyı izilemek için... Sözün gelişi "ayakta kaldın geç şöyle otur" dendiğinde de farkına varmak ayakta kaldığının. Ya ço

Canın Sıkılırsa Tıkla!!

Resim
Ben yeni yeni keşfetmeye başladım; davetlisiniz!!! http://nergis.hayatkisa.com/ http://www.flickr.com

www.gezdikce.com

Resim
Çok önemli kararlar hep bir anda verilir ya, bizim de hikayemiz böyle başladı... İstanbul'da bir pazar günüydü, Modern Sanat'ı ziyaret etmiştik birkaç sergi vardı o gün. Çok keyifli geçen bu sergiden sonra gruptan ayrılıp Fındıklı'da bulunan Kahve Dünya'sında kahve keyfi yapmak istedik. Sohbet kendiliğinden mi gelişti bilmiyorum. Bir anda birşeyler yapmamız gerekiyor dedim. Bu söylemden sonrası zaten kendiliğinden geliştirdi fikirleri ve bizi bu noktaya getirdi. Bu fikri Çiğdem'e açmış olmamla ne kadar doğru bir karar verdiğimi anlıyorum. Çünkü bunu O'na söylediğimde o kadar içten dinledi ki... Kaldıki bu kriz döneminde böyle riskli bir projeye başlamak buna emek vermek, yatırım yapmak herkesin cesaret edeceği bir durum değil. Ertesi günü "bu işler nasıl yapılır'ı" öğrenmeye başladık. Nerden başlayacağımızı bilmiyorduk işin aslı. Elimizde hiç bir döküman yoktu. Sadece gezmeyi, bu gezileri yazıya dökmeyi çok iyi biliyorduk. Sorasında keşfedilmemiş m

Cevizli ev baklavası yok mu??

Resim
Kurban bayramı Herkesin Mübarek Kurban Bayramını kutlarım öncelikle. Benim bayramım çok güzel geçti. Dolu dolu sevgi paylaşımları ile. Bayramlar o yüzden değerli bunu birkez daha kanıtlıyor... Umarım herkesin bayramı böyle dolu dolu sevgi dolu geçmiştir(!) Uzun süredir görmediğim yeğenlerim, yine şehir dışında okuyan bu yüzden görüşemediğimiz kuzenlerim, ablamlar, Çanakkale de olan babam vs... herkes bir arada. Bizi bir araya toplayan ve kucaklayan bayram... Herkes aynı sofrada, yemekler olduğundan daha lezzetli mi nedir? Uzun süredir konuşulmamış, akılda kalan komik anılar... Ve bu bayramdan kalan hatırlayacağımız yeni anılar. Bahsi geçmeden olmaz; bu bayramda eksik olan tek şey cevizli ev baklavasıydı. Nasıl istedim, nasıl bekledim, nasıl da aradım, sordum??? Ama yok bu bayram kimse ev baklavası yapmamış. Halbuki ben ev baklavası bekliyordum. Bol şerbetli, içi ceviz dolu, yanında kaymak olsa süper olacak o ev baklavası...

Birşeyi çok istersen olur ya da olmaz...mı?

Resim
"Birşeyi çok istersen olur" tezim bugün kendini çürüttü... Hayır(!) birşeyi çok istersen olurmuş dedikleri ve benim inandığım şey; aslında olmayabilirmiş de... Bunun nedeni de çok istediğinden; yani olmamasının nedeni bu... Olursa olur, olmazsa kapuz suyu olur... Bu mevsimde şimdi gel kapruz bul; bu da yeni bir başlangıç değil midir? Karbuz bulma çabası...(!) :))

Özlemek...

Resim
Bir şeyleri özlediğinde ne yaparsın? Özlediğin ne ise onu bulursun. Ya da özlemini sonlandırmak için başka alternatifler üretirsin. Bu senin tercihine kalır. Ya olmayan birşeyi özlediğinde ne yaparsın? Peki bu daha önce olan ama artık mümkün olmayacak imkansız birşey ise...? İşte o zaman anılar devreye girer ve seni ayakta tutar. Yoksa seni varlığından haber aldığın birini özlemekten ne alıkoyabilir ki? Benim özlemim annem için... Annnemi özlediğimi şuana kadar alçak sesle bile kendime itiraf edemedim. Annemden sonra ne kadar zaman oldu sayamadım da... Geçen zaman belki daha da ketum olmamı sağlayacak biliyorum. Aslında buna alıştım da demiyorum, ama sanırım özlemek duygusunu en ağır haliyle yaşıyorum. Annemin varlığının anlamını ve “O” olmadan yaşanan bu sürede, O'nu nereye koyduğumu daha iyi hissediyorum. Bazen arkadaşlarımın anneleri bu durumu bilmedem benim canım anneme selam söylüyorlar...Bazen açıklıyorum bunu, bazense sessiz bir baş sallaması ile cevaplıyorum... Ailemde bir

Kriz

Resim
Hepimiz elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibiyiz. Şimdi ne olacak deyip, kendimizi haksız yere cezalandırılmış gibi hissediyoruz. Peki sorun nerde? Biz ne yaptık ki kariyerimiz ve gelecek planlarımız bu kadar etkilendi? Bunca yıl boşuna mı okuduk? Pek çok arkadaşım işsiz kaldı şu kriz başlangıcında. Başlangıç diyorum çünkü bu başlangıç bile bize ağır bedeller ödetiyor. Korkarım ki önümüzdeki günlerde ben de bu işsizler furyasına dahil olacağım, olabiliriz. Ve şuan yapacağımız en iyi şey işimize sahip çıkmak. Aslında birkaç ay öncesinde mırın kırın ederek çalıştığımız işten bahsediyorum. İnsanoğlu ürettikçe yoluna devam ediyor. Kendini oyaladıkça da mutlu oluyor. Çalışmak ve bu anlamda bir işe sahip olmak şu dönemde en büyük değer. Hem maddi hem de manevi olarak... Sabah uyandığında işe gitmek için hazırlanıyorsan şanslısın... Öncesinde rutin dediğimiz bu yaşam şeklini kaybetmemek çabası hakim hepimizde.... Değil mi? Açıkçası ben de dahil olmak üzere çok şımarmamış mıydık? Çok yakın ge

Hissetmek

Gülmece

Resim

Dünya 5m2'den İbaret

Resim
Bana bunu bir kez daha kanıtladı dünya. Nasıl mı? Bir fotoğraf albümüne bakıyorum, ve bu albümde beklemediğim biri çıkıyor karşıma. Bu albümde ne aradığına mı şaşırırsınız? Yoksa bu albüme neden sonuna kadar baktığınıza mı? O an yaşadığım şaşkılık bir süre devam etti... Hepimiz buna benzer olaylar yaşamış, bu dönemleri sorgulamışızdır. Bende bu durumlar on kat daha fazla yaşanıyor. Nedenini bilmiyorum? Aslında yaşamda herşey tesadüf değil midir? Dünyaya gelmemiz vs. Bu tesadüfler yaşamı şekillendirip, anlam veremediğimiz şekilde bizi şaşırtıyor. Ama sonrasında bunları olağan kabul ediyoruz. Bazense yaşanılanlara anlam vermeyip herşeyi orada bırakıyoruz. Tesadüfler hep ummadık zamanlarda çıktı karşımıza, bu nedenle bizi çok şaşırttı. İsteklerimizin son buldu ya da üzerine sünger çektiğimiz olaylarda çıkıp geldi tesadüf. İyi ya da kötü bizi şaşırttı bu sayede. Başka bir örnek; bir geziye katılıyorum. Gezide tanıştığım bir arkadaşımın çektiği fotoğraflara bakıyorum sonrasın

Kariye Müzesi

Resim
Müzeyi ziyarete giderken yolda dikkatimizi çeken sonbahar mevsimini anlamdıran ağaç yaprakları. Hava biraz soğuk ama güneş arada bir kendini gösteriyor. O ara yukarı bakıyoruz ve biraz önce görünen ağaç yapraklarına inat dalda kalmak için mücadele veren bir yaprak. Belki de yaprak değil... Kariye Müzesine dışarıdan baktığımızda dikkatimizi çeken bir pencere. Renk tonları yaşanmışlığı her haliyle hissettiriyor... Kariye Müzesi içerisinde bulunan giriş kapısı. duvarlar mermerlerle kaplı. Kapı gücü simgeler gibi büyük inşaa edilmiş. Aynı şekilde yerler de mermerlerle döşenmiş. Mermerler desenli, bu desenler dikkatlice bakılınca yorumlanabilir şekillerden oluşuyor. Ve mermerler Marmara Denizinde bulunan Marmara Adası'ndan getirilmiş. Günümüzde adada hala mermer ocakları bulunmakta. Kariye Müzesi (Chora Kilisesi) 6. Y.Y.’a kadar giden bir geçmişe sahip. Bizans Döneminde kilise olarak hizmet vermiş. İstanbul'un Fethi'den sonra 1511 yılı Osmanlı Döneminde de camii olarak kulla

İstanbul Modern Sanat'ta Üç Gezenti

Resim
2 Kasım pazar günü :Çiğdem Ersoy, Melis Zararsız ve ben Tophane'de, İstanbul Modern Sanat'taydık. "Şehir Yükseliyor" video gösterisi, “Suyun Bir Arada Tuttuğu” fotoğraf sergisi ile “İnsan Halleri”fotoğraf sergisi ve geçmiş tarihten günümüze dek gelen önemli ressamların "Modern Deneyimler" resim sergisini görme fıratını yakaladık. İlk kez İstanbul Modern'i ziyaret ediyordum. Bulunduğu yer itibariyle beni biraz şaşırtsa da iç bölümüne girip de manzarasını gördüğündümde fikirlerim değişti. Gizemi de burada gizli sanırım. Girişte güleryüzlü bir görevlinin yardımları ile sergi bizim için start alıyordu. Sergi giriş ücreti 7-YTL, isterseniz sergide bulunan eserler hakkında detaylı bilgileri dinleyeceğiniz telsiz telefon görünümünde bir makina veriliyor. Makinanın ücreti 3-YTL. Eserler numaralandırılmış ve bu numaraları makinede tuşladığınızda size eserler hakkında detaylı bilgi veriyor. Bu sayede o dönemi ve eserin hikayesini özellikle de yazarın hayatını öğre

Nasıl Olmak??? (Fark Etmek)

Resim
Herşeyi ortaya döküp çekiştirdiğiniz dönem ? Bu dönemde düşün düşün her şey sorgulanır. Yapılacak en kolay şey budur çünkü. 11 Ekim Cumartesi günü görünmez bir kaza geçirdim. İçler acısı ama yine de bu konu hakkında yazacağım. Sağ ayağımın üzeri iki yerden, yine aynı ayağımın alt kısmı da bir yerden kesildi. Dikiş sayısı anlamında kendimce rekora koştum sayılırım; yirmi adet dikiş:-) Şu ana kadar sağlık ve genel yaşam koşullarında kendimi hep şanslı hissetmişimdir. Şans faktörü hep yüzüme gülmüştür. Ama bu kez çok daha farklı oldu. Şu beş gün evde olup, ayağa kalkmama durumunu kabul etmek hiç kolay olmadı. Bu geçici duruma alışmak için kendinizce yöntemler buluyor, en kolay nasıl ayağa kalkacağımı, nasıl dengede duracağımı öğrendim; yılmadan... En önemlisi yardım almadan bunu yapmayı istemek seni ve etrafını ister istemez zorluyor. Sonrasında edindiğim iki değnek ile bu hal biraz daha kolay geçti şükürler olsun... "Nasılsın(?)" bu sözün anlamını kavradım şu süre içinde. &quo

İstanbul'u Keşfetmek

Resim
26,07,2008 Her ne kadar etraf kalabalık da olsa , benim için sessiz bir sabah... Güneş tam da yüzüme yansıyor. Biraz yakıcı ama rahatsız etmiyor. Karşımda eşsiz bir boğaz manzarası.. Yer Dolmabahçe Sarayı, elimde simit.... Uzun süredir özlemini çektiğim o çıtır çıtır, mis kokulu ve susamlı... Yanında da olmazsa olmaz cam bardakda çay... Dolmabahçe Sarayı avlusunda girişte, hemen sağ tarafda, deniz kenarında bulunan bu bölüm çok keyifli bir yer. Neredeyse on yıldır geliyorumdur buraya... Ağaçların gölgesi ile boğaza karşı pineklemek çok keyifli... İstanbul'un karmaşasından uzaklaşmak için birebir bir yer. (benim için) Ve sanıyorum pek çok kişi burasını bilmiyor. Hemen dışarda otopark önünde bulunan yeri biliyordur. Bugünkü program boğazda gerçekleşecek bir tekne gezisi. FinansNetwork İstanbul’ün düzenlediği bir gezi. Sarayın bahçesinde yaptığım bu güzel kahvaltıdan sonra geziye katılmak için buradan ayrılıyorum. Planım Saraydan çıkıp, Beşiktaş yolundan devam ederek, Ortaköy'e do

Şiirde bir devir kapandı mı?

Resim
1914-2008 Sormuşlar dostları birgün "yazarken gülümsediğini görüyoruz bazen, neye gülüyorsun" diye Dağlarca'ya. Farkında değilmiş gülümsediğinin. Düşünüyor, buluyor niye güldüğünü. Çocuklar, üzerine ne çok yazdığı çocuklar... 26 Ağustos 1914 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiş.İlk öğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana’daki ortaokullarda, sonra Kuleli Askeri Lisesi’nde lise eğitimini tamamlıyor.1935 yılında piyade subayı olarak doğu ve orta Anadolu’nun, Trakya’nın pek çok yerinde görev yapıyor. Ordudaki hizmeti 15 yılı doldurunca ön yüzbaşı rütbesiyle 1950’de askerlikten ayrılmaya karar veriyor. 1952-1960 yılları arasında iş müfettişi olarak İstanbul’da çalışmaya başlıyor. Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray’da kitabevini açtıyor ve başlıyor böylelikle bizle buluşması... 1970 yılında da kendini şiire veriyor... "allah olmasaydı onu ben bulurdum" "oturabilir miyim dedi genç,yarısını gülümsedi kız,yarısını oturdu

Alışmak kelimesinin en ağır hali bu şüphesiz ; Alışamamak...(!)(!)

Resim
Bu aralar sorguların en büyüğünü yaşıyorum. Yaşadıklarımdan biliyorum ki hayatta ölümden başka her şeye çare bulunuyor. Yaşam bu anlamda sırasıyla çıkarıyor karşına çareleri , sabırlı olmayı, olmak gerekliliğini öğreniyorsun. Bunu da acımadan öğretiyor sana. Ama yaşama ölüm haberi düştüğünde, yapılacak pek bir şey kalmıyor. Belki de tek şey, anıları taze tutmaktan geçiyor. Ya sırasız yaşanan ölümler? Nasıl yaşanır, nasıl bir yürek acısı yaşatır bunu yaşamış olana kişiye... Düşüncesi bile çok ağır işte bunun!!! Her şekilde birini kaybetmek, yokluğuna alışmak zor (!). Alışmak kelimesinin en ağır hali bu şüphesiz ; Alışamamak...(!)(!) Yıllar sonra ölümle ilgili bu acı duyguları bana yaşatan şey, şüphesiz hepimizn yaşadığı şehitlerimizin acı kayıpları.... Kurşunlar beni, bizi sıyırdı(!)(!) Ama onları sıyıramadı; bu kez de olmadı. Aileler bu kez teskere haberi alamadılar. Aldıkları haberler kulaklarını bir ömür sağır etti... Onların yaşadıkları yürek acısı tarifsiz, düşündükleri tarifsiz, z

Ayasofya ile konuşmak

Resim
ayasofya su gibi; berrak ve ışıl ışıl ayasofya okyanus gibi; derin ve gizemli. ayasofya terazi kadar dengeli ve anlayışlı; yıllardır iki dini kucaklamış... ayasofya ışıklı gölge oyunlarıyla mavi renk; muazzam yükseklikteki tavanı ile göğe doğru uzanmış ve gökyüzü rengini almış... ayasofya çok asil; kıskanılcak kadar şaşalı yapılması istenmiş, özel olsun, tek olsun... ayasofya arkadaş gibi; baktığın her köşesinde senle konuşuyor. ayasofya sevgi dolu; bu kadar yıl ayakta kalmak sevgiye dayanır ve ayasofya kucak açmış dünyanın binbir yerinden gelen misafirlerine... ayasofya duyduklarından, okuduklarından çok farklı, ayasofya kitap gibi çıkıyor karşına, dolu dolu tarihi, yılların yaşanmışlığı ile seni karşılıyor ve başlıyor anlatmaya... bu yazı, ayasofya için yazmak istediğim yazının sadece başlangıcı.... devamını da yazıcam; bakalım nasıl olucak...

Hani-1993

Resim
kendi olarak sana gelen; sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan o, işte... Oruç Aruoba... kac dolanısta ulasır sarmasık cicek acacagı yere?"

Şeker Gibi Bir Bayram; Bu Yıl

Resim
Bu Bayram'a özel birşeyler yazmak için biraz geciktim. Daha erken yazmalıydım ama bu bayram tahminimden daha yoğun geçti... Nedendir bilenmez diyeceğim, belki de zamanın getirdiği şey; büyüdüm:-) İşte teyzeyim, ve halayım... Ben bu bayram hala olma duygusu ile tanıştım. Dünya şekeri bir yeğenim var; Ömer Ekrem... Halam'ın torunu. O'nun o sevimli halini fotoğrafla fırsatını bu bayram başka birşeye değişemedim. Normal şartlarda şehir dışında oldukları için görüşme şansımız olamadı maalesef. Akrabalık duygularını bir kenara bırakırsak herkes için çok samimi ve sevecen bir çocuk olduğu kesin. Kucak dolsu sevgiler... Adettendir bayramda çocuklar ziyarete gelir. Onlar için hazılrık yapılır, çoğunlukla sizden istedikleri şey paradır şüphesiz ama bayram boyunca kapımız çocuklar tarafından hiç çalınmadı. En çok buna şaşırdım. Nerde bu çocuklar??? Yoksa ben bilmeden adetlerimiz mi değişti, kapımız bu yüzden mi çalmadı bir kez bile olsun....(?) Her dönem bayramları önemsedim... Çocukl

MEVLANA

Resim
"Herşey düşüncededir, gerisi kemik ve kıldan ibaret" Mevlana'nın doğumunun 801. yılı bugün! Filazof, büyük düşünür... Ne zaman çıkmazlarda olsam bana bir sözü ile yol göstermiştir. Dünyaya bakışı ile bu kadar zaman sonra bile hala yol göstericidir. Mevlana'yı anlamak için manevi duygularla cevap bulmak gerek. Mevlana’nın asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. "Mevlana" adı kendisine sonradan verilmiş, aynı şekilde "Rumi" adı da kendisine sonradan verilmiştir. Efendi anlamına gelen Mevlana adı, O'na daha onsekizinci yaşında verilmiş. Rumi adı da Anadolu anlamına gelir. Mevlana’nın, Rumi diye tanınması, geçmiş yüzyıllarda Diyar-ı Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya’da uzun müddet oturması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır. Mevlana’nın doğum yeri, bugünkü Afganistan’da bulunan, eski büyük Türk Kültür merkezi Belh’tir. 30 Eylül 1207 (6 Rebiu’l-evvel, 604) tarihinde doğmuştur. Mevlana Karam

Mevlana'dan Özlü Sözler

Resim
. Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki.. · Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç? · İsa'nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir. · Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır. · Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır. · Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır. · Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç? · Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır. · Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir. · Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner? · Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar · Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir. · O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile. İçindekine bakar