Kayıtlar

Temmuz, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Oruç Aruoba "ile"

Resim
benim için birşey çok önemliydi; hiç hoşlanmadığın halde-herhalde kendini zorlayarak-benim bulunduğum yere gelmen. O yer seni çok rahatsız ettiği halde, bunu yenebiliyordun. Bu da, kopmak istemediğini, gösteriyordu- evet, bağlanmak isteyip istemediğine bir türlü karar veremiyordun (galiba hala veremedin...) ama kopmak istemediğin de kesindi. Bağlanmak-kopmak... "ile" kitabından alıntı... Oruç Aruoba 1948-... Yazar, şair, felsefeci. Akademisyen olarak başladığı kariyerine yazar ve çevirmen olarak devam etmiş, edebiyata ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Hume, Rilke, Wittgenstein, Nietzsche, Von Hentig, Başo ve Celan'ın eserlerini Türkçe'ye çevirerek literatüre kazandırmıştır. Özgün ve yalın bir stille yazdığı haiku tarzındaki şiirleri yediden yetmişe bir çok okuyucuya ulaşmış ve sevilmiştir. Aruoba, aforizmalara dayalı felsefi metinleri oldukça başarılı bir biçimde kaleme almış ve Türkiye'n

Topkapı Saray'ı geçmişi özlemiş...

Resim
Tarihin yaşayan tanığı; Muazzam bir kapı karşılıyor sizi... Neler görmüş, dili olsa neler anlatırdı acaba? Girişte öyle büyük bir avlu çıkıyor ki karşınıza, merak ve şaşkınlık içinde büyülenmemek elde değil. Bir süre sonra merak duygusu yerini öğrenmeye bırakıyor. Bu kadar şaşa ve gösterişin nedeni ancak bunu taşıyacak bir yaşam için yapılmış olmalı; Osmanlı İmparatorluğu(!). Burası İstanbul'un en güzel yerine konumlanmış; Topkapı Sarayı (!)... Fatih Sultan Mehmet 1478 yılında, İstanbul'a yakışacak ve şehrin güzelliğini yaşamak adına, yeni yapılacak sarayın Sarayburnu olmasına karar vermiş. Ne kadar haklı olduğunu bu dönemde bile anlamak zor değil. Hem Avrupa Kıtası'ndan her alanı görebilmek, hem de Asya Kıtası'nda görünür olmak. Öyle ki, saraydan bakıldığında o muhteşem Boğaz ayrımında bulunan Haliç Kıyı'larını dahi bu noktadan görebilmek mümkün. Ben de bu hafta sonu aynı açıdan baktım bu eşsiz manzaraya. Her ne kadar bu görüntü değişikliğe uğramış olsa dahi, o büy

Büyülü Şehir İstanbul

Resim
"Konstantiniyye, Konstantiniyye; Dünya İmparatorluğu..." Yaşadığım İstanbul'u çok başka anlatan ve sevme nedenlerimi anlamdıran bir kitap. Geçmişten bugüne taşınan bu muazzam tarihin en canlı tanığı. Bunu şu an biz fark etmesek de, hala şehrin bir yerlerinde izine rastlamak mümkün olabilir. Bu kitabı okuduktan sonra şaşkınlık ve haz duygusu ile şehrin nelere tanıklık ettiğini, nasıl bir yaşanmışlık ruhu taşıdığını öğrendim sıkılmadan. Ayrıca bu kitabın yazarının yabancı olması ile İstanbul'un nasıl muhteşem ve arzulanan bir şehir olduğunu anlıyorsunuz. "Her zaman geçtiğimiz sokaklarda tarihe tanıklık etmiş binalar ve bu binalarda yaşamış kişilerin farklı hikayeleri..." Tarih sevenlerin soluksuz okuyacağını düşünüyorum. "Sultan, 29 Mayıs 1453 günü öğleden sonra, ne zamandır arzu edilen şehre girdi. Beyaz atın üzerinde..."

Bazı şeyler çözümünü kendi buluyor....

Resim
Kaderci değilim ama; Bazı şeyler çözümünü kendi buluyor; bunu fark ettim. Sen ne kadar uğraşırsan uğraş, yol gideceği yere varıyormuş. Olaylar kendi içinde anlamadan çözülüyor bir şekilde. Belki de buna inanıyorsun, bilmiyorum... Bazen tabi... "Meet Joe Black" ne güzel bir film. Bu filmi bu hafta sonu bir kez daha izleme fırsatım oldu. Filmin içine yerleştirilmiş o kadar anlamlı replikler var ki; " bazı şeyler çözümünü kendi buluyor(!)". Son zamanlarda film izleme keyfini kitap okumaya tercih etmeye başlamıştım. Ama bu film sayesinde özlemim noktalanmış oldu. " her an fırtına çıkabilir".

Birdir Bir, İkidir İki Teker!

Resim
Açık hava ve rüzgarın sesi... Yolların bitmeyen süprizleri. Tozuna rağmen, eli kulağında tehlikesine rağmen, benim için yollarda tercih iki teker oldu! Keşfetme duygusu neden hiç bitmez? Belki de cesarettir bunu bize yaşatan. İnsan oğlunu keşfetme duyguna davet edip, gizemi kendi içinde saklayan, hep aynı duygu değil mi?... (!) Sonra kaçışlar başlar; doğaya kaçış... Bundan sonrasında sen nasılsa kendine bir neden bulacaksın. Bu sayede; yenilik, ruhun tazeliği, farklı yerler görmek ve farklı insanlarla tanışmak başlayacak... Çok nadir görebileceğin birşey, kafanı kaldırıp da gördüğün şey, iki motorlu bir uçak. Bir yol sonra, rüzgar enerjileri sıralanmış halde seni karşılar. Şaşırmadan keşiflerin devam eder, Kamyon şöförleri yol arkadaşın olur, ilerideki çıkmazı fark ettirir sana... Bu sayade anlarsın ki kimliğin değişmiştir... Ürkmüyorsan eğer, toz toprak seni rahatsız etmiyorsa, sen de keşfe hazırsın demektir...