Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hey sen, nerdesin şuan? Yoksa sabit kalmış gövden gibi; yaşamın ve düşüncelerin de sabit mi? Yani değişmemiş hiçbirşey senin için; öyle mi?...

Resim
Kim bilir kaçgündür gövdem gezmese de düşüncelerim uzak diyarlarda... Daha yeni Yunanistan/Selanik’den döndüm. Hem de topu topu iki günde teptim Selanik yollarını... Pazar gecesi İstanbul’a ayak basıp da kafamı yastığa koymak, sonra parmakla sayılamayacak kadar az zaman dilimlerinde, gezdiğim yerlerin büyüsü ile uyudum; mışıl mışıl. Sonra uyandım, uyandım ve gerçek yaşamın güzelliğinde işime sarıldım. Hayatımı devam ettirebilmek adına çalıştığım, ancak herşeye rağmen işimi de sevdiğim, masamı da sevdiğim; gelsin çil çil paralar diyerek başladım bu hafta çalışmaya... Yunanistan ne güzel bir memleket. Ne güzel bir dil melodisi var bu ülkenin. İnsanlar efkarsız ve samimi tavırları ile şaşırıtıyorlar... Sonra Atamın evine gittim. Doğduğu evi ziyaret ettim... Bakındım her odasına ayrı ayrı, kapıyı aralayıp da gördüklerim tüylerimi diken diken etti... Atamı görmek, yaşadığı yeri görmek... Sonra dedimki kendi kendime; "Bu zamana kadar nerdeydin Fethiye!" Ömrünün yarısında keşf

Anlatacak Hikayelerim Bitmedi Henüz...

Ben bir Pinokyo’yum belki de:) Belki de Alice Harikalar Diyarında”yım... Belki de Donkişot olmuşum savaşmaktayım... Voltran’ı oluşturabilecek kadar da güçlüyüm... Sonra “Judy ve Uzunbacak” karakterinde Judy olabilirim en sevimli ve sevecen halimle.... İstediğimde Pinokyo’yum, pembe yalanlarım var, tahtadan bir vücudum olsa dahi kalbim pamuk kadar yumuşak... Sonra Alice Harikalar Dünyası'nda eğlencelerim var, sınırsız heyecanlarımla keyfindeyim hayatın... Bir an yaşam eğlence demeden/çekinmeden Donkişot cesaretimle savaşabilirim, mücadelelerim sonsuzlaşır... Gücüme güç katacak dostlarım vardır, Voltran olup; sapasağlam kenetlenebilirim hayata... En önemlisi sevebilirim, Judy kadar gerçek olabilirim...

ATATÜRK'ÜM!!!

Hiç tanımadığın birini özlemek, Hiç tanımadan hayran kalmak, Hiç göz göze gelmeden bakışlarından çekinmek, Birini hiç tanımadan çok sevmek... Sonra yıllar geçse de aynı duyguların artarak devam etmesi. Özlemek, hayranlık, çekinmek, ve çok sevmek... Bu yıl, önceki yıl, çocukluğum... Her dönem yaşadıklarım bunlar hep. Her dönem 10 Kasım tarihi, anlamını daha da arttırmakda. Sadece bugünde de değil şüphesiz bu düşünceler, bir işe başlarken, bir karar alırken, kendimi tanıtırken, hayata bakışımla ve düşüncelerimle, mücadelelerimle, hırslarımla hep yaşamımda varlığını hissettiren Atatürk’üm; özlediğim!

Nerde Kalmıştık!

Resim

Güz Mevsimi

Mevsimleri yaşamak, Güz mevsiminin kucağındayız bu günlerde. Rengi güzel, sıcaklığı güzel... Yaz mevsiminden sonra bir silkelenme, kendine gelme hali yaratır insan ruhunda... Doğanın gücünü anlamak mevsimlerden geçiyor, mevsimleri sırasıyla yaşamak... Gerçi mevsimleri anlamak İstanbul’da pek mümkün olmasa da. Güz mevsiminde doğa başka güzel görünür, hissedilir... Güz mevsimi süprizdir, güz mevsimi ılık yağmurdur, gündüz rengi hafif loş ışıklı görünür... Bu mevsimde atlayıp vapura, yağmurun ve hafif soğuğun ısırdığı ellerini ısıtmak için bir çay ısmarla kendine vapurda boğaz manzarasına karşı. Sonra tranvaya binip Moda’ya yola almak. Moda’dan Topkapı Sarayı’na karşı kahvaltı keyfini yaşamak... kahvaltıdan sonra belki de yağmur çoğalır, göz gözü görmez, ancak doğa kendini bilir, gereğini bilir, güzelliği bundadır... Sen istersen başka yere koştur Güz mevsimini yaşamak için... Belki Eminönü’ne gidersin, oradan Sultanahmet’e merhaba demek üzere boğazın güzelliğini burada yaşarsın... Mevsi

Haftalık Ruh Halimi Fotoğrafladım

Resim
Monday; Hiç şaşmaz her hafta bu halde başlar bana Pazartesi! Yine de seviyorum Pazartesi günlerini, dengeler beni, silkelenirim... Tuesday; Yarın neler olacak belli değil, Salı günlerim belirsizdir hep! Wednesday; Çarşamba günleri hep riskli olmuştur benim için. Geçtğimiz hafta bir arkadaşım şu açıklamayı yapmışdı; maaşlı çalisan gunumuz kolelerinin en güzel - verimli çalistiklari gün carsambaymis... ‘arabanın çarsamba günü üretilmişini alın’ derdi üniversitede sosyal psikoloji hocamız... Thursday; Perşembe günleri hep güzel gelmişdir, hep mutlu etmişdir beni:) süpriz günümdür perşembe benim... Friday ; Çılgın gün Cuma! Yorumsuz... Saturday; Cumartesi günleri, müthiş Cumartesileri, ömrümü uzatır bugün, hayatıma anlam katar, hergün Cumartesi olsun ne mutlu... Sunday Evening; Sadece Sabahları güzeldir bu günde... Günün ielrleyen saatleri gerilim yaratır, yapılacaklar iş listesi bitmez, süründürür...

Bir Hal

Resim
Bugün Cuma günü ve ben bu günde; Venedik’de olmayı çok istedim, Venedik'de herhangi bir kanalın kıyısında, kaldırıma oturup ayaklarımı uzatmak, hiç nedensiz etrafı izlemek istedim. Özlemek ne güzel bir duygu, içinde pek çok duyguyu barındıran nadir bir hal özlem... Özlüyorsun, hırslanıyorsun, tebessümleniyorsun, planlıyorsun, çoşuyorsun... sonra sakinliyorsun:))

İstanbul S.O.S.

Resim
10 Ekim Pazar günü Atlas Dergisi’nin düzenlediği bir organizasyon ile “İstanbul S.O.S” dedik. Bu organizasyon ile Fener-Balat/ Süleymaniye/ Zeyrek tarihi bölgelerine bir gezi düzenledik. Pazar günü saat 11:00’de Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü buluşma noktamız idi. Belirtilen saatte Atlas Dergisi okuyucuları ve gönüllü gezginler Haliç Kıyısı’nda toplanmış, basın açıklaması ile toplanma amacımızdan bahsedilmişdi. Açıklama sonrası Son Irmak Doğa Orkestrası grubunun klasik müziik dinletisi ile buradaki söyleşimizi sonlandırıyorduk. Ancak tam da basın açıklaması yapıldığında dikkatimi çeken, basından kimsenin bulunmamasıydı. Herşeyden önce bu organizasyonda onlardan oluşan topluluk değil, yüzbinlerin burada olması ve basının da bizlere destek vermesi olurdu. Sonra sekiz müzisyenden oluşan müzik grubu dinletisi ile değil de senfoni orkestrası ile müzik şöleni sunulmasını dilerdim. Çünkü sahip olduğumuz İstanbul şehrine ancak bu yakışırdı. Belkide en büyük tarihi mirasımız İstanbul şeh
Tüketim toplumu; ben de dahilim buna... Bir sermaye üzerinden 5 kişi daha nemalansın. Tüketime dayalı toplumlarda bunu görmek mümkün. Tüketimden para kazanmak. Daha çok tüketmeye teşvik etmek. Girişimcilikle de alakası yok bunun. Düpe düz “0” üretimden para kazanmak anlayışıdır bu... En basitinden bir örnek; kullandığım mobil hattının bu ayki fatura tutarı olması gerekenden daha yüksek faturalandırılmış... Geçtiğimiz ay bağlı olduğum operatör, cep telefonuma bir mesaj gönderiyor. Ben de ücret bakımından daha cazip olması sebebiyle bu tarifeye geçiyorum. İşlemi de müşteri hizmetlerini arayacak gerçekleştiriyorum. Özellikle müşteri temsilcisine de soruyorum; her ay faturam ne kadar gelecek? Bunun dışında herhangi bir vergi vs. ücret ödeyecek miyim? -Müşteri Temsilcisi; hayır, net tutarınız şu kadar, bunun dışında bir ücret ödemeyeceksiniz.... deniyor... Daha öncesinde yüzeysel bilgilendirmeler nedeniyle bu tarz tüketim ürünlerinde belirtilen/anlaşılan bedel dışında ekstradan bedeller öde

Hey Dostum!

Dostluk Dostluk tanımı nedir tam olarak bilmiyorum. Dostluk bağı nasıl oluşur, neden uzun süreli olur çok da anlamış değilim. Bunların hepsi göreceli... Dönem dönem farklı nedenlerle dostluk oluşabilir, ya da dost olduğun kişinin karakteri çok başka olabilir. Belki de dost olmanın tek nedeni emek ve değer vermek. Sonrası da dürüst olmakda gizli... Herkes gibi benim de dostlarım çok değerli şüphesiz. Uzun süreli arkadaşlıklarımı da korumaya sonsuz çaba gösteriyorum. Fakat bazen elimizde olmadan öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, bir anda karar verip pire için yorgan bile yakılabiliyor... Bu hafta sonu benim hikayemde de iki pire vardı... Çok değerli arkadaşlarım Ömer ve Serkan'la buluşacağız. Ömer’i 10 yıldır tanırım, Serkan’ı da aynı süredir Ömer vasıtasıyla tanıyorum. İkisi de birbirinden iyi, pırıl pırıl gençler:) Aynı zamanda gezdikce.com sitesini hatır gönül ilişkileri ile yazdılar, emek verdiler:) Geçtiğimiz hafta sonu Cumartesi günü gezdikce.com sitesini yenilemek için buluşma

İtaly Gezdikce

Kısa ancak keyifli geçen İtalya gezisinden izlenimlerim; Milano’da çok kalamadığım için sadece merkezini ziyaret etmek beni bir daha buraya gitmem için zorluyor. Çünkü eminin Milano’da keşfidilecek çok yer var, gece yaşantısını da merak etmiyor değilim? İtalya ülkesi, geçmiş tarihi, günmüz yaşam şekli ve ekonomik varlığı, başarıları, hepsi bir bütünü oluşturmakda. Mesela çoğunlukla tüm yerleşim yerlerinde küçük araçlar ve iki teker kullanılımı yaygın. Çünkü trafik kuralları çok net ve zorlayıcı! Trafik kuralları sayesinde uygulanan sert yaptırımlar ile şehirlerin kendine has yaşam şekilleri oluşmuş ve sonrasında pek çok şeyi de beraberinde getirmiş. Bilmiyorum bana mı denk geldi? Kişilerin görüntüsü; kıyafet, giyimlerine çok dikkat etmekteler. Bu da günlük yaşamda motivasyonu beraberinde getiriyor olabilir. Açıkçası benim hoşuma gitti, etrafımda şıkır şıkır dolaşan insanları görmek güzeldi. Özellikle erkeklerin fit duruşları etkileyici... Sanatın, özellikle Floransa’daki yaşam şekline

RÜYA

Resim
Rüyamda U2 konserindeyim, konser sırasında bir anons yapılıyor. “ Serdar Ortaç vefat etmiştir.” Sonra U2 solisti Bono bu anons üzerine bir açıklama yapıyor “ Serdar Ortaç’dan bir şarkı söylüyoruz; Hayat beni neden yoruyorsun, madem çok günah oyunu sen bozuyorsun” ... Hayırolsun, yarattığı garip etkiden sıyrılmak için arkadaşıma anlattım bu rüyayı. Ancak arkadaşımdan yorum aynen şöyle; Hadi ya; peki Bono şarkıyı hangi dilde söyledi? Oluyor bana bazen...

Venedik Gezdikce

Aşk şehri Venedik Bir şehrin ne kadar romantik olduğu nasıl anlaşılır bilmiyorum. Belki de romantik olmak bilmemekden kaynaklıdır. Kendi içindedir gizemi. Venedik'in beni bu kadar etkileneceğimi düşünmemişdim. Şehir buram buram romantizim kokmakda. Kaldı ki İtalyan dilinin kendine has melodisi de bunu fazlasıyla tetiklemekde. Enerjik, sıcacık merhaba telaffuzları, cümlenin bitişinde teşekkür edersin, ancak cümle bitsin istemezsin.... “Grazie” diyerek bulunduğunuz yerden ayrılırsın, ancak bu telaffuz ile ayrılamazsın. İtalya gezimizin İlk durağı Milano’dan otobüs ile ayrılarak kalacağımız otele yol alıyorduk. Rotamız Venedik’e yakın bir kasabadaydı. Eğer tekrar Venedik’e gitme fırsatım olursa kesinlikle Venedik’de konaklayacağım... Otobüs yolculuğu tahminimden daha uzun sürmüş, bu sayede günün yorgunluğu ile gece eğlencesine kalmadan mışıl mışıl uyumuşduk. Sabah erkenden uyanıp, Venedik’e gitmek üzere yol alıyorduk, hava da bizden yanaydı. Bir saat süren otobüs yolculuğumuz sonrasın

Milano Gezdikce

Resim
09/09/2010 Bayram sabahlarını çok seviyorum, her bayramın kendine has bir kokusu var bana göre. Bu Ramazan bayramını kendime ayırdım. Değerli arkadaşım Çiğdem Karabulut ve yine Çiğdem vasıtasıyla tanışma fırsatı yakaladığım Sevgili Zehra ile üç gezgin olarak İtalya’ya yol aldık. Merak duygusu, heyecan duygusu, yeni yerler keşfetme isteği, ve bunların birleştiği yer; İtalya şehri! İşin aslı ben bu gezide herşeyden önce kendi hayalimde canlandırdığım İtalya'dan farklı bir yer görecek miydim? Bunu merak ediyordum. Ki hayalimdeki İtalya ile gördüğüm İtalya arasında bir fark yokdu. Tam da düşündüğüm gibiydi herşey, sadece biraz da olsa Venedik şehri beni biraz şaşırtmışdı. İlk durak Milano; Modanın başkenti Milano. Bayanların en çok görmeyi arzu ettikleri şehir Milano. Belki de bu İtalya gezimizde en çok Milano’yu beğendim diyebilirim. Çünkü merak ettiğim ya da ilk kez görme fırsatı yaşadığım yerler için daha çok yerleşik hayat dikkatimi çekmekde, Milano’da da kendine has bu yerleşik/do

Nietzsche Demiş ki!

"Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir...” Friedrich Wilhelm Nietzsche

İyi Haber!

Resim
Çalıştığım kurumun eğitim/akademi bölümü için, eğitimin sahnesi ve eğitimin hazırlanması/tasarım alanlarında çalışmak üzere başvurum kabul edildi. Bu nedenle yoğun ancak bir o kadar da keyifli bir döneme merhaba diyorum :) Belki bu süre zarfında sevgili blogumda çok serbest zamanım olamayacak:) Ancak bu süreçde belki de daha verimli düşünceler ile arada da olsa yazma fırsatı yaratacağım sevgili blogum, tatlı satırlarım, serbest kürsüm:)
Resim
Tek oyla ne değişiri sorgulamak istemiyorum, oy kullanmanın bir görev olduğunu biliyorum ve bunun bilincinde olduğum halde referandumda oyumu kullanamadım, Çünkü TR.’de değildim maalesef! Ne kadar açık ki, benim gibi pek çok kişi aynı durumda oyunu kullanamadı, referandum sonucu ne olursa olsun bunu tartışmak yersiz görünüyor, ancak bu teknik açıdan oy kullanamama durumunu önceden tahmin edebilmenin ne kadar net olduğu da ortada. Yani bu referandum tarihini özellikle bu döneme denk getirmek büyük bir başarı diye düşünmekteyim. Ne kadar koştursam, ne kadar çırpındımsa da yetişemedim işte, yetişebildiğim tek şey basketbol dünya şampiyonası idi. Neden hava alanlarında oy kullanılamıyor? Hele ki bu bir yerel seçim değil, genel bir oylama ise? Nerede olursak olalım bu hakkımızı bulunduğumuz yerden kullanıyor olmamız gerekli bana göre. Hayır, hayır yetişmem gerekli deyip durdum kendi kendime, ancak olmadı maalesef. Temennim bundan sonraki dönemin en sağlıklı şekilde değerli milletimize hayır

Normal

Resim
Uzun süredir dinlemediğiniz bir sanatçıyı dinlediğinizde özlemek duygusu o an için çok tatlı gelir. O parçayı bir daha bir daha dinlersiniz. Özlem böylelikle kıvamında tüketilir ve giderilir. Tadı damakda kalır tatlı tebessüm bırakır yüzde. Bu sabah çok tesadüf radyoda öylesine bir frekans ararken, Bülent Ortaçgil rast geldi, öyleki sanki şarkı değil de, sanki sohbet edermiş edasında odaklandım. Zaten kendisinin öyle buğulu bir sesi var ki, "susma daha da devam et" demekten kendimi alamıyorum her defasında. İşin başka tarafı parça şuydu; Normal? Biralar soğuk mu dedim Dedi ki normal Peki ya havalar? Valla gayet normal İşler dedim gidişler dedim? Hepsi normal Peki ya sen, ben? Normal Peki biz, ikimiz? NormalHalimiz dedim? Ne dese beğenirsiniz, normal! Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal Peki dedim Türkiye? Dedi ki normal Ya AB? Bilmem! Normal Ya ABD dedim? Dedi ki çok normal Peki dedim ya DGM? dedi ki normal Ya OHAL, o kadar yıl? Bilme

Yaşlanmamak ???

Resim
Bu yılı da bitirmeye çeyrek zaman kala ben hala çocukluğumu, enerjimi korumaya çabalıyorum. Yaşlı değilim, o kös kös yarının telaşını yaşayan orta yaş kısımdan olmayacağım, diyorum! Ancak zaman geçtikçe de bunla mücadele etmek için daha fazla çaba harcadığımı fark ediyorum. Yediklerime dikkat etmeye, hava koşullarına ayak uydurmaya, vs.. Yani bir mühdet sonra ruhunu koruyabilsen bile, fiziksel olarak yenilebiliyorsun. Ya da süreyi uzatıyorsun diyelim buna. Yani sen ne dersen de, vücut dengesi olması gerektiği gibi çalışıyor bir yerlere taşıyor seni,bu da ruhsal açıdan seni ister istemez etkiliyor! Henüz saçlarım beyazlamadı, ancak pek çok arkadaşımın saçlarına ak düştü :) Bu kötü bir şey değil, ancak dengeler değiştiğinde değerlerin de değişeceği sinyalini almakda gecikmiyorsun. Daha sakin müzikler dinlemek de beyaz saç oluşumu ile ilgili mi bu? Gecenin bir vakti sokakda olmak düşüncesi ürkütücü geliyorsa, bu da eğlencenin eskisine göre zamanı olduğunu mu gösteriyor acaba? Sanırım zama

U2

Resim
Sizi seviyorum çünkü çok iyi müzik yapıyorsunuz. Sizi seviyorum; müzik evrenseldir anlayışı ile kaç kişiye ulaştınız aynen ekli fotoğrafdaki gibi. Sizi seviyorum; en sıkıntılı, bunaltılı zamanlarımda düşüncelerimde sizden bir parça çalmakda. Sizi seviyorum; her geçen gün daha da devleşiyorsunuz. Sizi seviyorum; bana sizi tanıma fırsatı verdiniz. Sizi seviyorum; bu sayede sizi seven herkesi de sevmiş oluyorum:) Sizi seviyorum; Türkiye/İstanbul'a Hoş Geldiniz!

....

Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında! İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak! Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu... Fotoğraflar, şarkılar... Hayat, adaletsiz hayat! Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız... ***Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış, hani siyah kazaklı duyuyorsun değil mi?

Eylül

Resim
Daha iki gün öncesinde dışarı çıktığımda tek yaprak kımıldamıyordu bile. Güneş en tepede, havada inanılmaz bir nem ve gün ışığında dışarıda olmak akıllara zarardı. Oysa bu zamanlarda dışarıda olmak, keyifli yürüyüşler yapmak, serin serin serilmek gerek toprağa... Nihayet Eylül ayı püfür püfür esintisiyle geldi, gün ışığında dışarıda olmak keyfi ile geldi.... Güneş en tepede olsa dahi, nasıl güzel bir esinti var havada, rüzgar ne güzel bir ferahlık hissi yaşatıyor. uzun yürüyüşler işkence yaratmıyor artık. İşte en sevdiğim aylardan biridir Eylül, Eylül ayı bitişin habercisi, ancak başlangıcı da merhabadır. İşte bu iki olgusu ile tatlı telaşlar yaşanır bu ayda. Telaş duygusunu severim, ruhu diri tutar, disiplinli olmayı sağlar... Telaşa karşılık alırsınız yanınıza hırkanızı, çünkü hava akşama doğru eser biraz ve hafif tırmalar teni, üşütür birazcık... Açık havada kahve keyfi de en özlenen, beklenendir... Eylül ayı hoş gelmiş,

Aklınızı mı kaçırdınız?

Resim
Hayır! O yüzden HAYIR!

20 Ağustos günü önemlidir!

Resim
Tarih 20 Ağustos 2010, 20 Ağustos tarihi önemli bir tarih benim için! Bu tarihde çok değerli arkadaşım doğdu benim! 27 yıldır tebessümlerle geçirdiğimiz bir dostluğumuz var! İyiki de var. Bazen nedensiz yere çok kahkahalar attığımız oluyor, bir fruko gazoz ile sanki bir büyük rakı bitirmiş kadar keyiflenbiliriz. On yüz bloncuk yuttuk biz bu süre zarfında... Ancak ben bu yıl farkında olmadan bir gün ertleme ile doğum gününü kutlamaya yeltendim, bunu bile beceremedim diye bilirim! 21 ağustos günü sabah erkenden aradım ilk arayan ben olmak adına; aradığımdaki cümle şuydu; dün benim doğum günümdü! Ve Feto o an kalakaldı! Kare kare dünkü telefon konuşmalarımız düştü aklıma, defalarca telefonla konuştuk, o kadar çok geyik yaptık ki... Ancak ben atladım, bu yıl ramzan ayının da verdiği dalgınlık ile hatırlayamadım... Nasıl unuturdum? Şöyle unutulurmuş; teknolojinin ağına düştüm oysaki ben! Telefonumu değiştirmişdim ve yeni telefonuma doğum gününü büyük bir dalgınlık ile 21 Ağustos tarihini gi

Değişim Zamanı

Resim
2011 yılına çeyrek zaman kala değişim zamanı! Ya sen?!
Resim
En sevdiğin yemek, en sevdiğin film, en sevdiğin içecek, en sevdiğin şarkı, en sevdiğin sözcük, en sevdiğin mevsim... Bu hisler hep güzel anlar yaşatır, morali yüksek tutar... Bir solukda okumaya başlayıp da bitirdiğim kitap benim için endir... Tadı damağımda kalmıştır, lezizdir, buz gibi bir içeceğin yaşattığı ferahlık hissi gibidir, hala kulaklarımda çalan melodilerin dansıdır, sözcükler hatırımdadır tek tek, dört mevsimin güzelliğindir düşüncelerim. bir daha okusam gene tadı damağımda kalacaktır şüphesiz... " Kürk Mantolu Madonna" Sabahattin Ali'ye sonsuz saygılar...
Resim
Eğer birgün evlenmeye karar verirsem Zengin biri ile evlenicem! Cümlenin başına eğer kelimesini yerleştirdimse bu çok da gerçek olmayacak değil mi? Ben var ya bazen çok sinirleniyorum, bazen şu yaşadığımız toplumda kendini bilmez insanlara birşeyler anlatmak ya da öğretmeye çalışmak o kadar zor ki? İronik yaklaşsan bir türlü, sinirlensen bir türlü, kafasına tekme atsan hiç olmayacak birşey tabi bu... Peki bunun evlilikle ne alakası var özellikle de zengin koca alakası ne? Şöle; bazen anlıyorum şu sosyete kültüründe yaşaşan zat-ı muhterem kişileri, kendilerini nasıl soyutlayıp nasıl özel fanuslarda kendilerine bir dünya yaratıyorlar. Laf anlatma süreçleri biz normal insanlar kadar uzun ve yıpratıcı olmuyor. Hemen çıkarıyorlar tomar tomar paraları kişiler susuveriyor... hahhahaha durum bu da değil aslında; direk paraları ağızlarına tıkıyorlar da ondan mı susuyor millet? Yahu bizim milletimizi ancak para mı susturacak? Nerde kaldı "onur" ? Durum şu ki, hayat beni neden yoruyorsu

Hayırlı Ramazanlar

Resim
Hayırlı Ramazanlar; sıcacık pide almak için pide sırası bekleyip sonra koştura koştura iftar yemeğine yetişmek... Ramazan ayında hep bir telaş gizli, ancak sabırlı telaşlar bunlar hep, on bir ay gizlenen tahammul duygusu bu ayda kendini gösteriveriyor. Ramazan ayının ilk günü, bu sıcak havalarda hem oruça niyetlenmek hem de dışarıda çalışmak durumunda olmak ne kadar zor ve dayanılmazdır kimbilir. Modern çağın düzenine uyarak ofis ortamında klimalar ile serinleyen ben, sadece susuzlukla baş etmeye çabalamaktayım. Mecbur kalmadıkca burnumu dışarı bile çıkartmak istemiyorum... Herşeyin bir nedeni var; inançlar, inandıklarımız hep gerçekçi bir nedene dayanmakda. En ufak ayrıntı bile dünyadaki varlığımızı bir nebze olsun anlamlı kılabilir... Bizi tüm canlılardan ayıran en önemli özellik belki de nefis! Nefsine sahip olmak, dünya olaylarından kendini biraz olsa da soyutlayabilmek yaşamdaki varlığımızı daha sağlıklı devam ettirmemize olanak sağlar şüphesiz... Hayırlı bir ramazan ayı dilerim,

Masallar gerçek olsa, ya da biz masal olsak...

Resim

Komşu Komşunun Külüne Muhtaçtır

Resim
Komşu komşunun külüne muhtaçtır lafını atalarımız boşuna söylememişler. Biraz önce aracı kapının önüne park edicem ancak park yeri benim boyutlarımdan daha küçük. Gerçekten öyle ve ben aracı park edemedim, sağa kay sola kay, bekle, dur, kalakaldım:( Sonra yan komşu çıktı, siz çoğunluğu başarmışsınız zaten, ben birkaç rütüj yapayım dedi, iki hamlede araç yerine yerleşdi... Allah razı olsun vallahi...

Keşfetmek

Resim
Nefes almak, derinden nefes almak... Varlığını devam ettireceğin belki de tek neden keşifdir. Keşif sadece gezmekden ibaret değil, somut ya da soyut pek çok şey seni birşeylere ulaştırabilir... Keşfetmek cesareti yaşatır, cesaret hayatı canlı tutar heyecanı kucaklar, heyecan ruhu temizler... Keşfetmek üretmektir aynı zamanda, keşifler yaratıcı fikirler doğrur ve paylaşımlar artar... yaşamda keşiflerin sürekli olması dileğiyle...

To me, you are perfect!

Resim

Ayağa kalk, uyumak için önümüzde sonsuzluk var.

Resim
Ömer Hayyam

Zihin fukara olunca, fikir ukala olur

Resim

:)

Resim
Film izlerken kendi aranızda filmden daha dikkat çekici replikler yarattığınız oluyor mu? Bu hafta sonu bir korku filmi izlerken ben de birkaç örnek oluştu. Filmin başrolündeki genç kız evde yalnızdır, sürekli rahatsız edici esrarengiz telefonlar almaktadır. Esas Kız telaşlanır ve Polisi arar; -Esas Kız; ardı ardına gizemli telefonlar almaktayım, korkuyorum! -Polis; Ne şekilde telefonlar alıyorsunuz? Taciz, küfür, müstehcen söylemler var mı?. Tam o anda yeğenim araya giriyor ve; teyze müstehcenin ingilizcesi nedir? Bendeki cevap; Ayıp gibi! ??? Başka bir replik; Filimin sonlarına doğru sürekli sesini duyduğumuz polis memuru kamera karşısında beliriverir... Gördüğüm manzara karşısında sarf ettiğim cümle şudur; Polisteki göbeğe bakın; rezalet!!!??

Tatil

Resim
Havada ılık bir rüzgar var. En uzun hafta sonu bu, tarih haziran ayının son demlerini gösteriyor. Bense yetişme teleşında, içim kıpır kıpır. Bir an önce İstanbul ile vedalaşmayı diliyorum.... Ev yolu uzadıkça uzadı. Aklımda tatil için hazırlanması gerekli eşyalar listesi, bir şey unutmamak adına da liste kabarmakda. Sanki dönmeyecekmiş gibi bir ruh halinde hazırlanıyorum. Düşüncelerim gibi araç tıka basa dolu, neredeyse kafama kadar dolu araç... Hayırlısı ile yola çıkıyoruz. İşte kaçma isteğim daha araç 100m ilerlemeden kendini haklı çıkartıyor. Yol alabildiğine araç,araç,araç... Trafik kendini bilmez halde bekleyişde. Şehirden ayrılmamız üç saati bulacak gibi. Hava karardı biz hala şehirden çıkamadık. Hani ilk kez trafikde bekleyiş keyfili olmakda. Herkes aynı düşüncede ileriki kavşakdan sonra bu trafik açılacak. Ve nihayet şehirden ayrıldık. Tatil bereketi ile geldi, yağmur başladı, yollar ıslak ıslak ışıldıyor karanlıkda. Araç silecekleri birbiri ile yarışmakda, su damlacıkları göz

İstanbul S.O.S

http://istanbulsos.wordpress.com/ Yukarıda bağlantı İSTANBUL S.O.S kampanyasının sayfasıdır. İçinde imza bölümü bulunur. İstanbul UNESCO Miras Listesinden çıkarılsın isteniyor. Çünkü UNESCO'ya taahhüt edilen hiçbir şey yapılmıyor. 25 Temmuz'da Brezilya'da UNESCO Kültürel Miras Komitesi, İstanbul'u da görüşecek. İstanbul'u "Tehlike altındakiler miras listesine" indirecek büyük ihtimalle. Tamamen de çıkarabilir. Tehlike altında listesine girerse, bir yıl daha süremiz var. Bu kampanyanın amacı, İstanbul Belediyesini, Kültür Bakanlığını ve hükümeti baskı altında tutmak ve İstanbul'un tarihi mirasını korumaya zorlamak. En önemli engellerden biri, Süleymaniye Camii'nin önünde geçmesi planan, Haliç üzerindeki metro köprüsü. Daha doğrusu bu köprünün her biri 70 metreye yakın olan iki boynuzu. Bu boynuzlar, Mimar Sinan'ın eserini örtüyor.Metro köprüsünün mimarı da, tasarımcısı da, yapıcısı da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Kadir Topbaş. İm

Kürkçü Dükkanı

Resim
İstanbul'u ne kadar sevdiğimi uzak kaldığımda daha iyi anlıyorum. Tatil müthiş güzeldi, ancak İstanbul herşeye rağmen özleniyor... Tatilin daha ikinci günü yağmur yağdı, ertesi günü de yağmur yağdı, toplamda dört gün yağmurluydu... Yine de o yağmura ragmen denizin keyfini sürdüm. Yakın zamanda yağmurda denize girmişliğim yokdu, bu keyifi de yaşamak güzel bir anı oldu şüphesiz... Hergün denizde olmak, hergün yüzmek demekdi benim için. Hergün mangal/balık keyfi de kendiliğinden geldi. Elimden eksik etmediğim ve kendime şaşırdığım çekirdek çitlemek de akıllara zarardı... Normalde iki yılda tüketeceğim çekirdiği bu tatilde zorlanmadan tüketiverdim... Tatilin iyisi kötüsü olmaz, dinlenmek, yemek yemek, deniz keyfi ve yanımda sevdiğim insanlar olunca herşey kendiliğinden güzel hale geliyor... Kürkçü dükkanına döndüm ben!

Oh be dünya varmış!

Resim
Ekli fotoğrafdaki gibi bir sessizlik ile iki hafta hokus pokus yaparak kayboluyorum. İki hafta ayağım toprağa basacak. İki haftanın en azından üç günü hiç birşey yapmadan pinekleyeceğim! Öylece kumsalda uyuyacağım, deniz gözümün önünde duracak; hayal değil en gerçeğinden! Ancak ben denize şöyle bir göz ucuyla bakıp o şırıl şırıl dalga seslerinde hamakda uyumaya devam edeceğim... Ben böyle yazmaya başlarsam gidemeyeceğim sanırım... ***Umarım döndüğümde herşey bugünkü ruh halimden daha kötü olmaz! Hepimiz için... Sevgiler.

Renksiz

Bir önceki gün, ondan önceki gün, daha önceki gün ve sonra bugüne uyanışım hep güven dolu. Ben uyuyorum güvende, sen uyanıyorsun güvende, ayağımı bastığım toprak, gökte dalgalanan bayrağım, herkes güvende... Biz güvendeyiz, sen de güvendesin, peki birbirimize güveniyor muyuz? Ya da daha dün 11 şehit verdiklerimiz ne düşünüyordu her gününde? O güne dair düşüncelerinde neler dolaşıyordu? Ne umutları ne sevinçleri vardı yaşama karşı? Yürekleri sevgi dolu muydu? Ben uyandım başımı göğe kaldırdım gök mavi, ışıl ışıl, güneş sıcak! Giden şehitlerin ailelerinin rengi ise kırmızı. En acı kırmızı, en karanlık kırmızı , en yakıcı renk kırmızı... Söyle kaç yaşındasın? Daha çocuk, daha düşüncelerinde nefret yer etmemiş dahi, daha hayat başlamamış gencecik yüreklerde... Uzanmış öylece, sessiz sakin, ölüm nedeni derin kuşrun yarası, bir değil çok yerinden yaralanmış. Oluk oluk kırmızı renkler boşalmış bedeninden, gözleri sönmüş sonra, elleri düşmüş, en son başı düşmüş... Kaç yaşında? Daha çocuk! Bel

Charles Bukowski

Resim
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. Charles Bukowski

Derin Bakış

Resim
Christian Charles Philip Bale 30 Ocak 1974 doğumlu,(genç) Derin bakışı, müthiş oyunculuğu ve özel hayatı ile de kıskanılacak bir eş:) Dark Knight filmi ile arşivdir.

Biz 78'ler

Resim
Biz çocukken; 1978 yılı çocuğu olarak hem ağlanırım bu dönemde doğmuş olmaya hem de aslında ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm. Varla yok arasında bir döneme denk gelişimiz, ancak emir büyük yerden ailem böyle uygun görmüş ve ben bu tarihde gözlerimi açmışım dünyaya :) İstanbul'da doğup, ilkokul ikinci sınıfa kadar İstanbul kültürü ile yetişmek. Sonra hoooppp biranda Çanakkale/Karabiga'ya yerleşmişiz. Öncesinde tatil için Karabiga'ya yaz aylarında gidip de, İstanbul'dan gelen cool kız havası biranda sönmüşdü bu sayede. Ben de artık buralı olmuşdum, havam sadece topu topu iki ay daha sürmüşdü, sonrasında normal çocuk statüsünde kendime mahallede yer edinmeye çalışıyordum. Her cümlemde " biz İstanbul'da yaşarken" derken, yerleşik çocuk arkadaşlarımdan laf yiyordum habire:) İstanbul'da yaşadığım dönemde rahmetli annem evde dahi kıyafetlerimizi temiz tutmamızı isterken, ben Çanakkale'de sokakda yerlere oturur, killi toprakdan şekiller yaratır, sokakda

Türk Kızı Ayşegül'ün Gurur Günü

Resim
Yeni bir haber değil, ancak okuduğumda çok etkilendim ve paylaşmak istedim. Türkiye'den 14 yasindayken ailesi ile birlikte göç ettigi ABD’de, New York’un Manhattan bölgesindeki ünlü Baruch College’da “Ekonomi ve Siyaset Bilimi” okuyan 22 yasindaki Aysegül, Amerikali arkadaslarina fark atarak okulunu ikinci bitirmeyi basardi. New York’taki dünyaca ünlü Madison Square Garden spor salonunda yapilan mezuniyet töreninde 4 bin 184 ögrenci diplomasini alirken onlari yaklasik 20 bin veli ve yakinlari izledi. Mezun olduklari Baruch College’da 4.0 tam puani ile en yüksek bitirme notunu alan Veronika Ilyuk (21) ile birlikte 2 bin 184 mezun içinde kürsüye çikarak konusma yapmaya hak kazanan Aysegül, dinleyicilere duygulu anlar yasatti. ABD’ye daha 14 yasindayken geldigini anlatan Aysegül, ailesine kendisine verdikleri için tesekkür etti. Aysegül, bireysel sorumluklarin önemine degindigi konusmasinda, insanlarin para kazanma hirslari olabilecegini ancak bunu yaparken kendi idealleri ve degerle

Cemal Süreya

Resim
öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı. fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım. kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya. manzaraysa ayrılığa sıfır! işte her şey hazır.. acılarımla iki lafın belini kırdık. yokluğunda bir kuş sütü eksik.. yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik...

Teknolojinin gözbebeğini seveyim!

Mobil telefonuma kısa mesaj geliyor, fatura tutarınızı 7500 tuşlayarak bilgi alabilirsiniz. Ben de bu ay iki gün bedava süremin bittiğinden habersiz ver yansın kullanmışım bedava olmayan günlerimi. Hatta öyleki beni arayan numaraları da meşkule verip ben geri aramışım... " aaa benim bedava günüm" centil davranışını sergilemişim. Son anda aklım şaşarak bedava günlerimin bittiğinden haberdar olmuşum. Neyse konumuz bu değil! Gelen mesaj üzerine 7500'ü tuşlayarak operatöre bağlanıyorum. Bankacı olduğum için tuşlama sistemine aşinayım; bizim sektör tuşlar efenim:) Aradığım bu hat tuşlama değil bildiğin operatör ile karşılıklı konuşma üzerine kurulmuş. Karşıma bir bayan sesi çıkıyor ve sanki kanlı canlı konuşurcasına bana ne yapmak istediğimi söylememi istiyor. Bu durumda da ben de bir düşünme zamanı oluşuyor. " Noluyor yaw" diyorum hemen! operatör hemen bana geri dönüyor. " söylediğiniz anlaşılamamıştır" bende başlıyorum gülmeye hahahahaha... canım operatör

......

Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında! İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak! Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu... Fotoğraflar, şarkılar... Hayat, adaletsiz hayat! Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız... ***Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış, hani siyah kazaklı duyuyorsun değil mi?

Uzak olmak acıtmaz...

Resim
Kader denilen şey uzak olmakdan yana oyunu kullanınca... Meğer yakın olmaya çabalamak pek çare değilmiş! kocaman dünyaya karşı, kaç m2lik alanda bu koşturmaca... burada da zaman şaşmışsa eğer, uzak olmak daha bir motive hayata devam etmek adına... en çok da çabaladıklarıma mahçubiyetim... mahçubiyetim pişmanlık duygusuna nedenler sunmakda zorlanışım. sunduğum en mantıklı nedenlerimi dahi acıtınca pişmanlık, insanoğlu bu haklı çıkmağa karşı daha da istek duyar uzaklaşmaya, uzak olunca geçer mi hiç? geçmez tabi! ancak yine de pişmanlık olsun! varsın yine de acıtsın düşüncelerimi... bu kez bilirim ki mantığıma sunacağım en geçerli neden; uzak, olmadı! demektir...

Sadece SU

Resim
Doğa birbirine bağlı ve kopmayan zincir halkası gibidir, bu halkalardan biri koptuğunda doğanın dengesi bozulur ve süreç yavaç yavaş kayboluş ile sonuçlarınır. Yaşamın bir bütün olduğunu düşünürsek eğer, kişilerin tek başlarına yaşamaları zordur. Yalnız olmak hem fiziksel hem de düşünsel olarak yaşamsal güçlülerimizi zayıflatır. Kişi paylaştıkça ve ürettikçe varlığını devam ettirebilir. Ancak bunu sadece kendi için düşünmediği sürece mutluluğu kalıcı ve sağlıklı olabilir. Aile yaşamından pay biçerek konuya açıklık getirmek gerekirse; anne ya da baba çocuk sahibi olduğu andan itibaren istekleri her zaman çocuklarının mutluluğu üzerinedir, çünkü çocuklarının yaşayacağı bir gülümseme onlar için en güzel yaşam kaynağı olup, kendi yaşamlarını devam ettirmek adına ayrı bir mutluluk yaratır. Mutlu yaşam felsefelerinde sevgiler ve mutluluklar çevre için dilenir ya da istenirse kendi mutluluklarımız kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır... Doğada bu felsefe üzerine kuruludur. Sen, dere yolunu ka

Mavi Marmara

Resim
Son dönemlerde sıkça hayretler içinde kalıyorum. Hayretim acı ile sonuçlanıyor ve tüm bunların ne uğruna olduğu belli olmayan ölümlerle sonuçlanması aslında insanoğlunun ne kadar da değersiz olduğunu gösteriyor! Beni korkutan da sadece birkaç birkaç yıl sonra artık hayretler içinde kalmaya da alışacak olmamız??? İnsan denilen varlık daha doğmadan haklarını kazanır. Buna nedenle yaşama hakkını kim elinden alabilir ki? İkinci bir cümle kurmak dahi istemiyorum; bu hakkı kendinde gören zihniyet zaten insanlıkdan nasibini almamıştır! Yapılan bu vahşet dolu saldırılar, sadece başka dine mensup olmaktan ibaret mi ? Oysaki tüm dinlerin ana teması aynı değil mi??? İnsan olmak nedir peki? Bizi diğer canlılardan ayıran özellik sadece düşünüyor olmamız mı? Oysa adilce yaşam hakkı sadece insanlara değil tüm canlılara tanınmış bir hak değil mi?! Şavaş olgusunu masum insalara karşı kullanmak, savunmasız insanların haklarına tecavüz etmek, sonrasında hiç bir haklı dayanağı olmayan açıklamaları pişki

Söyle Kaç yaşındasın? Henüz 21'inde duran kalbin mi?...

Resim
Yaş-lar dondu, bu yaşda ömür bitti, kalp atmaz oldu... Yaşlar akamadı gözlerden, yüreğine sel oldu aktı, Zaman durdu sonra, Akıl durdu, Kalp bir kez daha durdu... Durmak bilmeyen ne varsa aslında herşey durdu! Silahdan çıkan kurşun, kurşuna basan el, suçlu olan o el-ler mi? Bu ele basan düşünce mi hepten duran...? Durmayan tek şey, kulaklarda yer eden aynı ağıtlar hep! Vatan Sağolsun! Aileler aynı ağıt ile yüreklerin acısına inat, gururuna dayanak; Vatan Sağolsun! dedi... Başımız sağolsun, başımızdaki düşünceler birlik beraberlik olsun, başımız sağlam olsun... Varlığımız Türk Varlığına, Ulusumuza armağan olsun...

İyi Pazarlar

Ten Sharp You video klip izle indir yükle download Video75 Türk Video Arama Motoru İyi pazarlar, iyi dinletiler...

Bana biraz ses ver!

Resim
**Bana biraz renk ver* Aç kapıyı ne olur, dışarda kaldım! Çok üşüdüm kucağına bel bağladım! Sıla'dan çok güzel bir şarkı tavsiye ederim... www.dailymotion.com/video/xclbzf_sila-bana-biraz-renk-ver-2010-oriji_music

Şiir ( Birhan Keskin )

Resim
kapı geç benden, ben dururum, ben beklerim, geç benden, ama nereye geçersin benden ben bilemem. dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında, dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da. dediler ki, şu ağaçlar gibi bekledin, şu ağaçlar gibi hayal, şu ağaçlar gibi kederli. açıldım, kapandım, açıldım, kapandım, gördüm gelenler kadar gidenleri de, hani sabrın sonu, hani gamlı eşek, pervasız nar nerde, hani bahçe? Kapı biri gelse.. biri görse.. biri gelmişti.. açmıştı.. durmuştu.. duruyor hala bende. kaç zamandır çınlıyor içimde bu boşluk, kim kıydı, bahçenin şen duluydu, karşımda duran dut? en çok onunla bakıştımdı, bir kere olsun dilegelsindi, çok istedimdi. bana kalsa susardım daha, ama dilimdeki paslı kilit çözülür belki, sapaya kaçmış cümlem uğuldar, içimin kurtları kıpırdar diye gıcırdandım takatsız. gördüm hepsini, gördüm hepsini, sabrın sonunu! biri gelse, biri görse, şimdi, rüzgar sallıyor beni... Birhan Keskin!

23 Mayıs

Resim
23 Mayıs 2010 İşin aslı bugüne dair ne yazacağımı tam bilemiyorum! Ancak arkadaşlıklar önemli bunu bir kez daha anladım... Doğduğunuz günün kutlu olması hoş bir duygu... Hatırlanmak da bu anlamda yaşama karşı motive edici... Bu yıl parti vs.. olmadı, ancak bayram edasında misafirler evi donattı diyebilirim... İşin aslı bu yıl başladım ve doğum günü kutlamamın bir ay opsiyonu var, o yüzden kutlamalar devam etmekde... Gerçekten iyiki doğmuşum ben! :))

Gerçek ne ise O'dur!

Resim
Yıllar yılı var olan sigara unsurunu hayatımızdan biranda çıkartmamız mümkün değil. Ancak bilinen bir gerçek var ki, o da sigara unsurunun görselliğini yasaklayamayacağımız. Günümüz en önemli iletişim aracı televizyonda sigara görüntüsünü yasaklamak amacında görünen şey daha da vahim bana göre. Kişilerin ellerinde ya da ağızlarında görünen ot ya da çiçek figürü vahimden öte, komik gelmekde. O zaman ne düşünüyorum biliyor musunuz? " İster istemez görüntüde bulunan kişinin ot içtiğini düşündürüyor" Görselde görünen gerçek unsuru sigara ise, sigaradır! Bunun ot ya da başka şekille saklanıyor olması rahatsız edici ya da dikkat edilidğinde komik değil mi? Film izliyorum, sahne belli, kişi, karakter ortada, kaldı ki filmde herhnagi bir sahnede kişinin elinde bulunan sigara dumanına silik bir görüntü yerleştirmak, ya da sigaraya ot görüntüsü ile gizlemek, nedir??? Olmadı işte! Ben izlemiyorum kapattım filmi... Şimdi bir dizi açtım, 1950-1960 yıllar hakim, yağmurdan kaçarken doluya