Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Benim Annem!

Resim
Yıl ne olursa olsun... 31 Ocak günü ... Kimimize göre Ocak ayının sonu sıradan bir gün, anlamı sadece bundan ibaret... Yaklaşık 7 yıl öncesinde benim için de sadece bu anlamdan öte bir hissi yoktu bu günün.. Tarihleri hafımıza kazıyan ve devamlılığını sağlayan iki şey vardır; bu ya mutluluk ya da acıdır! Benim acım Annem için. Bugünün bana yaşattığı yas annem için... Dün gibi demiyeceğim çünkü azımsanmayacak bir zaman geçirdim annemsiz; yedi yıl... Asla unutmuyorsun bunu biliyorum... Ancak alışmak duygusu vardır ya? Hani alışırsın, alışacaksın denilen duygu... Bu duygunun ağırlığıdır sendeki... Alışmak duygusunun yaşattığı alışamama durumudur hep!!!... Annem; "Müberra" adında dünya tatlısı, ruhunun yüzüne yansıdığı bir insandı... Herşeyden önce benim annemdi... Bazı zamanlarda ben anne oldum O'na, yön verdim, yoldaş oldum... Bazı zamanlarda da en derinden hissettirdi anneliğini bana... Ve herşeyden önce benim annemdi, üzüldüğümde hemen anlardı, sevindiğimde de merak eder

Yaşamın devamlılığına dair...; 5m2!

Resim
"oh be bugün Cuma" Bu haftayı da bitirdik! Bu günsonu sevincinde omuzlarımda bir haftanın yorgunluğu ile işten hoplaya zıplaya çıkıyorum;hatta kaçıyorum! Bir yandan da iç sesim fılsıldamakda; hafta sonu tatili de göz açıp kapayıncaya kadar geçecek ve pazartesi günü koşarak kaçtığın bu işe tekrar geleceksin, geleceksin... Şuan çalıştığım iş yerinde, işe başladığım günden beri sabit kalmış ve sadece 5m2lik bir alana yerleştirilmiş masamda, gel-git düşüncelerimle işimde devamlılığı sağlamaya çalışıyorum.... Sabit masamdan bahsetmem gerekirse; dosyalar dosyalar.... sözleşmeler, "aslı görülmüştür, kaşesi" bu kaşe olmazsa olmaz benim için... Eğer erkek olsaydım ve sevgilimin adı Aslı olsa idi bu kaşe daha bir anlamlı olabilirdi vesselam... :)) Masamda daha pek çok alet zerzevat mevcut... Her gün bir kalem kaybediyorum mesela... Çekmecelerim ve dolabım küçük ev konumunda eşyalarımla dolu... Farkında olmadan burada bir yaşam oluşturmuşum ben... Yüzümü saatlerce çevirdiği

Ayasofya'm

Resim
17 Ocak Pazar günü, Hava tahminimden daha soğuk bugün, burnumu kapıdan çıkarttığımda yüzüme vuran soğuk herşeyi yeterince açıklıyor... Bugün gezdikce üyeleri ile SultanAhmet’de buluşacağız. Ayasofya’nın tarihi üzerine bir söyleşimiz olacak. Yeğenim Ece ile yola koyuluyoruz. “Erken kalkan yol alır” boşuna söylememiş atalarımız, buluşma saatinden önce Sultanahmet’e varıyoruz. Havanın kuru soğuğu yüzüme öyle bir çarpıyor ki, sanki yüzümde sayısız yerden ısırılıyordum. İnsanoğlu anlaşılan bugün havanın soğukluğuna karşı evde pineklemeyi tercih etmiş, havanın soğuklu ile sokaklarda kasvetli bir hava hakim ve etraf olması gerektiğinden daha sessiz görünüyor... Buluşma noktasına erken gelmenin avantajını kullanarak biraz çevreyi turluyoruz. Etrafın sessizliği bize güzel fotoğraf kareleri yakalamamızı sağlıyor. Saat 13:00’da Ayasofya önünde diğer üyelerimiz ile buluşmak üzere bekleyişimiz başlıyordu... Bu bekleme süresince soğuktan etkilenmemek adına olduğum yerde zıplıyordum. Yeğenim Ece’nin

Biriktirdiklerim!

Resim
oruç aruoba - meşe fısıltıları/ile/benlik/geç gelen ağıtlar soner yalçın/doğan yurdakul - bay pipo yaşar kemal - sarı sıcak platon - lysis platon - sokratesin savuması bülent orakoğlu - ihanet çemberi dostoyevski - insancıklar hulki cevizoğlu - geçmiş zaman olur ki deniz koç- gelecek öyküler mısery - stephan king david burns - iyi hissetmek james joyce - ulysses,dubliners elias canetti- körleşme cemal süreyya- sevda sözleri atilla ilhan- tüm kitapları necip fazıl kısakürek - tüm kitapları alfres hıtchcock- the man who knew too much faruk nafız çamlıbel - gurbet ve saire zülfü livaneli - engereğin gözündeki kamaşma erendiz atasü - bilinçle beden arasınaki uzaklık murakami haruki- sınırın güneyinde güneşin baıtısında halil gökhan - konuşan kadın jose saramago- körlük ahmet hamdi tampınar - saatleri ayarlama enstitüsü nahid sırrı örlk-kıskanmak yaşar kemal - karıncanın su içtiği halide nusret zorlutuna- benim küçük dostlarım ihsan oktay anar- suskunlar ihsan oktay anar- puslu kitaplar atl

En çok ben en çok ben

Resim
. tebrikler, haberi okuduğumda en çok senin kadar mutlu oldum... mutluluğunu senle paylaşmak uzak da olsa...(her anlamda) duygularım yakındır ve şansına dost seyir eder; senin için. biri için sevinmek, onun adına mutlu olmak şansına şans katarmış, evet bunu şuan ben uydurdum geçmiş zamanda İlham İrem konserine gitmiştim. Hatta ilk kez İlhan İrem'i canlı dinleme şerefine erişiyordum. Yaşam felsefesi ile zaten hayran olduğum, ancak bu konser sayesinde samimiyetine de hayran olmuştum... Dillendirdiği şuydu; kendiniz için değil başkaları için dua edin. Başkaları için sevinin, fark edeceksiniz ki bu sayade yaşam sizin için daha kolay ve samimi olacak... Sana da bildik gelsin diye bu örneği verdim... Haz duygusu paylaşıldıkça anlam kazanırmış... Evet, bunu da şuan ben uydurdum... Her ne kadar senle uzak da olsak; hep senin adına, başarıların adına seviniyor ve bir o kadar da mutlu olacağım! Bu yazıyı okursan şayet; evet "O" sensin;gerçekten!!! :))

bi haller içinde çırpınıyorum ben!

Resim
niyeyse bu aralar bir tarz yarattım kendimde... belki de savunma mekanizmam bu şekilde çalışıyor artık... olaylara bakışım ya da olaylara tepkim sakin, duyarsız, hissiz, hatta gizliden gizliye umursamaz... Tam anlamıyla buna samimiyetsiz diyebiliriz... ancak asla tehlikeli bir yapı sergilemiyorum, yani çirkef bir tavrım yok, olmasın da.... bu tavrımı çoğunlukla iş yerinde sergilemekteyim. sanki sabah o kapıdan içeri adım attığım andan itibaren yüzüme bir maske geçiriyorum... hayır hayır bu ben değilim... olmamalıyım...

Kıyı Köy

Resim
Bayramlardır bizleri sevinçli kılan, uzakları yakın eden... 2009 yılı Kurban Bayramında gezdikce ekibi olarak Kıyı Köy’e bir gezi düzenlemeye karar verdik. Organizasyonu ilk duyurduğumuzda oldukça heyecanlı tepkiler ve katılım için de bir o kadar fazla talep almıştık. Ancak gezi günü yaklaştıkça fire vermeye başlamamız gecikmedi ve toplamda 5 gezdikce üyesi ile gezimizi gerçekleştirdik. Bayramın 2. günü yola çıkmak üzere sabah erkenden, Çiğdem ile Mert beni evden almışlardı. Hava da tam istediğimiz gibiydi. Dışarıda ışıl ışıl, güneşli bir hava hakimdi. Buna en çok ben seviniyordum, çünkü iki teker ile yolculuk yapacaktım. Her ne kadar olabilecek kötü hava koşullarına karşı tedbirimi almış olsam da, güneşli havada yolculuk etmenin keyfi benim için başka bir keyif olacaktı... Yaşama karşı cesaretli olmak, karar verme aşamasındaki kargaşayı bir anda ortadan kaldırıyor, çünkü karar verme aşamasında oluşacak olan cesaret duygusu, bir anda karar vermeyi sağlıyor. Bu gezide aynen öyle oldu.

İle/Oruç Aruoba

benim için birşey çok önemliydi; hiç hoşlanmadığın halde-herhalde kendini zorlayarak-benim bulunduğum yere gelmen. O yer seni çok rahatsız ettiği harhelde, bunu yenebiliyordun. Bu da, kopmak istemediğin, gösteriyordu- evet, bağlanmak isteyip istemediğine bir türlü karar veremiyordun ( galiba hala veremedin...) ama kopmak istemediğin de kesindi. Bağlanmak-kopmak... Bu karşıtlık benim için de bir sorun. Şöyle bir ikilem yaşıyorum; Seni bütünüyle kendime istiyorum; ama senin özgür olmanı, bağımsız olmanı da istiyorum-bana bağlı olmanı; ama, benden bağımsız olmanı...Bunlar bağdaştırması olanaksız şeyler mi? Çok zor; ama bir yol var; daha önce yazdığım" özgür temel" düşüncesinden yola çıkarsak : her birimiz ötekine tanıdığı uzamında yalnızca ona yer tanır, başka ilişkileri oraya sokmazsa, bağlılık sağlanır; öte yandan, o ilişki uzamı, her birimizin toplam yaşamında, başka ilişkilerimizi tabii ki etkileyecektir, ama, onları belirlemez ya da yutmağa, bütün yaşam uzamımızı kaplamağa

Hayata yakın gözlüğünden bakmak

Resim
Bugün anımsadığım bir söz; "Cahilin yanında kitap gibi sessiz durmayı bilmek!" Mevlana Öfkemize hakim olup da dinlemeyi bilmek, bildiklerimiz ölçüsünde de konuşmak. Konuştuklarımızı sıralamak, arada bir soluklanmak. Nefes alışımızın sakinliği, ses tonumuzdaki anlayış. Bildiğimiz kadar konuşmak, iddadan uzak kendini ifade edebilmek. İddasız, karakterinin aynası olabilecek tarzını sunmak... İçindeki bilgeliğin yansıttığı ışığı dış görüntüne de yansıtabilmek... Hayatın sana sunduğu en değerli şey; sağlığın değerini bilmek. Yaşadığım hal ve durumu değişime tercih ediyorum; benim yaşantım benim hal ve tavrımdan ibaret olacaktır. Gün geçtikçe ortak paylaşımlardan uzaklaşmaktayım! Grup çalışması adı altında bir liderin yönetiminde sürü psikolojisi ile çalışmak bana çok uzak. Uzaktan da öte bir haldir bu... Bilgili olmak değil de, bilmediğini gizleme çabasında bilmişlik taslamakdan uzak bir okuma isteğidir benimki... İşte bu yüzden sonu olmayan bir yolda öğrenme isteğinin ödülüdür Me

İtiraf

Resim
Oh be dünya varmış;

Ben İstanbul'a Aşığım!

Resim
Bir şehre aşık olmak... Bir şehre bağlanmak! Ben İstanbul'a aşığım! Doğduğum yerdir, ancak büyüdüğüm yer değildir İstanbul! Hala bir yanı ile yabancı hissettiğim, yine de keşiflerimin devam ettiği ve heyecanımın bitmek bilmemesidir... Belki de bu yüzden aşığım İstanbul'a... Her yaş-ımın ayrı güzelliğiyle sevdim ben İstanbul'u... Yaşadıklarım sayesinde resmi tamamlamaya çabalıyorum...Renklerin yaşanmışlıklarla daha belirginleşmesi gibi... Bazen sisli görünür İstanbul, bazen yağmurlu, bazense güneşli... Hafızamda yer etmiş bir fotoğraf karesi var ki; işte o Boğazın eşsiz manzarasıdır, her daim güzelliğin doruğunda görünen... İstanbul karmaşık, İstanbul acımazsız, İstanbul sessiz, İstanbul özgür, İstanbul bitmeyecek bir sürgün belki de... İstanbul mavi tonlarında gülümser, hayalimin rengi mavide gizli olan bakışlarda... Gözlerimi kapasam renkler mavi, renkler büyülü... Buram buram tarih kokar, buram buram aşk kokar İstanbul! İlk aşıkm İstanbul'da, unutmak istediklerim de

Sahici 2010

Resim
2009 yılının son dakikalarında 2010 yılına merhaba derken, dilekler bir bir sıralanır düşüncelerimizde...isteklerimiz, beklentilerimiz, yeni yeni başlangıçlar... Dilekler hep istenir şüphesiz, ancak yeni yıl ile istenen dilekler daha anlamlı olacaktır... Çünkü yeni bir yıl gelir. Bu yıl dikkatimi çekti, bu son günde hava olması gerektiğinden daha sıcaktı. Yeni yılda kar yağardı eskiden, hava durumları mevsiminde yaşanırdı. bu yüzden üzerinde düşündürdü bana, geçmiş yılların aksine bir bahar havası hakim, sanki Nisan ayı havasını yaşadık. Milenyum yıllarını yaşadığımız şu günlerde değişen çok şey var. Doğa bile başka türlü karşılıyor yeni yılı. Belki de bireysel dileklerimizi bir kenara bırakıp, yaşadığımız şu evren için dileklerde bulunup da kararlar almamız gerekiyor. En önemlisi harekete geçmek adına birşeyler yapmamız gerekiyor. Artık ilişkilerin sanal dünya üzerinden yürüdüğü, kucaklaşmaların yerini, sanal alemde görüntülendiğimiz, belki bu görüntülerin de kayıttan ibaret olduğu, y