Kayıtlar

Haziran, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Oh be dünya varmış!

Resim
Ekli fotoğrafdaki gibi bir sessizlik ile iki hafta hokus pokus yaparak kayboluyorum. İki hafta ayağım toprağa basacak. İki haftanın en azından üç günü hiç birşey yapmadan pinekleyeceğim! Öylece kumsalda uyuyacağım, deniz gözümün önünde duracak; hayal değil en gerçeğinden! Ancak ben denize şöyle bir göz ucuyla bakıp o şırıl şırıl dalga seslerinde hamakda uyumaya devam edeceğim... Ben böyle yazmaya başlarsam gidemeyeceğim sanırım... ***Umarım döndüğümde herşey bugünkü ruh halimden daha kötü olmaz! Hepimiz için... Sevgiler.

Renksiz

Bir önceki gün, ondan önceki gün, daha önceki gün ve sonra bugüne uyanışım hep güven dolu. Ben uyuyorum güvende, sen uyanıyorsun güvende, ayağımı bastığım toprak, gökte dalgalanan bayrağım, herkes güvende... Biz güvendeyiz, sen de güvendesin, peki birbirimize güveniyor muyuz? Ya da daha dün 11 şehit verdiklerimiz ne düşünüyordu her gününde? O güne dair düşüncelerinde neler dolaşıyordu? Ne umutları ne sevinçleri vardı yaşama karşı? Yürekleri sevgi dolu muydu? Ben uyandım başımı göğe kaldırdım gök mavi, ışıl ışıl, güneş sıcak! Giden şehitlerin ailelerinin rengi ise kırmızı. En acı kırmızı, en karanlık kırmızı , en yakıcı renk kırmızı... Söyle kaç yaşındasın? Daha çocuk, daha düşüncelerinde nefret yer etmemiş dahi, daha hayat başlamamış gencecik yüreklerde... Uzanmış öylece, sessiz sakin, ölüm nedeni derin kuşrun yarası, bir değil çok yerinden yaralanmış. Oluk oluk kırmızı renkler boşalmış bedeninden, gözleri sönmüş sonra, elleri düşmüş, en son başı düşmüş... Kaç yaşında? Daha çocuk! Bel

Charles Bukowski

Resim
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. Charles Bukowski

Derin Bakış

Resim
Christian Charles Philip Bale 30 Ocak 1974 doğumlu,(genç) Derin bakışı, müthiş oyunculuğu ve özel hayatı ile de kıskanılacak bir eş:) Dark Knight filmi ile arşivdir.

Biz 78'ler

Resim
Biz çocukken; 1978 yılı çocuğu olarak hem ağlanırım bu dönemde doğmuş olmaya hem de aslında ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm. Varla yok arasında bir döneme denk gelişimiz, ancak emir büyük yerden ailem böyle uygun görmüş ve ben bu tarihde gözlerimi açmışım dünyaya :) İstanbul'da doğup, ilkokul ikinci sınıfa kadar İstanbul kültürü ile yetişmek. Sonra hoooppp biranda Çanakkale/Karabiga'ya yerleşmişiz. Öncesinde tatil için Karabiga'ya yaz aylarında gidip de, İstanbul'dan gelen cool kız havası biranda sönmüşdü bu sayede. Ben de artık buralı olmuşdum, havam sadece topu topu iki ay daha sürmüşdü, sonrasında normal çocuk statüsünde kendime mahallede yer edinmeye çalışıyordum. Her cümlemde " biz İstanbul'da yaşarken" derken, yerleşik çocuk arkadaşlarımdan laf yiyordum habire:) İstanbul'da yaşadığım dönemde rahmetli annem evde dahi kıyafetlerimizi temiz tutmamızı isterken, ben Çanakkale'de sokakda yerlere oturur, killi toprakdan şekiller yaratır, sokakda

Türk Kızı Ayşegül'ün Gurur Günü

Resim
Yeni bir haber değil, ancak okuduğumda çok etkilendim ve paylaşmak istedim. Türkiye'den 14 yasindayken ailesi ile birlikte göç ettigi ABD’de, New York’un Manhattan bölgesindeki ünlü Baruch College’da “Ekonomi ve Siyaset Bilimi” okuyan 22 yasindaki Aysegül, Amerikali arkadaslarina fark atarak okulunu ikinci bitirmeyi basardi. New York’taki dünyaca ünlü Madison Square Garden spor salonunda yapilan mezuniyet töreninde 4 bin 184 ögrenci diplomasini alirken onlari yaklasik 20 bin veli ve yakinlari izledi. Mezun olduklari Baruch College’da 4.0 tam puani ile en yüksek bitirme notunu alan Veronika Ilyuk (21) ile birlikte 2 bin 184 mezun içinde kürsüye çikarak konusma yapmaya hak kazanan Aysegül, dinleyicilere duygulu anlar yasatti. ABD’ye daha 14 yasindayken geldigini anlatan Aysegül, ailesine kendisine verdikleri için tesekkür etti. Aysegül, bireysel sorumluklarin önemine degindigi konusmasinda, insanlarin para kazanma hirslari olabilecegini ancak bunu yaparken kendi idealleri ve degerle

Cemal Süreya

Resim
öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı. fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım. kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya. manzaraysa ayrılığa sıfır! işte her şey hazır.. acılarımla iki lafın belini kırdık. yokluğunda bir kuş sütü eksik.. yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik...

Teknolojinin gözbebeğini seveyim!

Mobil telefonuma kısa mesaj geliyor, fatura tutarınızı 7500 tuşlayarak bilgi alabilirsiniz. Ben de bu ay iki gün bedava süremin bittiğinden habersiz ver yansın kullanmışım bedava olmayan günlerimi. Hatta öyleki beni arayan numaraları da meşkule verip ben geri aramışım... " aaa benim bedava günüm" centil davranışını sergilemişim. Son anda aklım şaşarak bedava günlerimin bittiğinden haberdar olmuşum. Neyse konumuz bu değil! Gelen mesaj üzerine 7500'ü tuşlayarak operatöre bağlanıyorum. Bankacı olduğum için tuşlama sistemine aşinayım; bizim sektör tuşlar efenim:) Aradığım bu hat tuşlama değil bildiğin operatör ile karşılıklı konuşma üzerine kurulmuş. Karşıma bir bayan sesi çıkıyor ve sanki kanlı canlı konuşurcasına bana ne yapmak istediğimi söylememi istiyor. Bu durumda da ben de bir düşünme zamanı oluşuyor. " Noluyor yaw" diyorum hemen! operatör hemen bana geri dönüyor. " söylediğiniz anlaşılamamıştır" bende başlıyorum gülmeye hahahahaha... canım operatör

......

Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında! İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak! Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu... Fotoğraflar, şarkılar... Hayat, adaletsiz hayat! Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız... ***Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış, hani siyah kazaklı duyuyorsun değil mi?

Uzak olmak acıtmaz...

Resim
Kader denilen şey uzak olmakdan yana oyunu kullanınca... Meğer yakın olmaya çabalamak pek çare değilmiş! kocaman dünyaya karşı, kaç m2lik alanda bu koşturmaca... burada da zaman şaşmışsa eğer, uzak olmak daha bir motive hayata devam etmek adına... en çok da çabaladıklarıma mahçubiyetim... mahçubiyetim pişmanlık duygusuna nedenler sunmakda zorlanışım. sunduğum en mantıklı nedenlerimi dahi acıtınca pişmanlık, insanoğlu bu haklı çıkmağa karşı daha da istek duyar uzaklaşmaya, uzak olunca geçer mi hiç? geçmez tabi! ancak yine de pişmanlık olsun! varsın yine de acıtsın düşüncelerimi... bu kez bilirim ki mantığıma sunacağım en geçerli neden; uzak, olmadı! demektir...

Sadece SU

Resim
Doğa birbirine bağlı ve kopmayan zincir halkası gibidir, bu halkalardan biri koptuğunda doğanın dengesi bozulur ve süreç yavaç yavaş kayboluş ile sonuçlarınır. Yaşamın bir bütün olduğunu düşünürsek eğer, kişilerin tek başlarına yaşamaları zordur. Yalnız olmak hem fiziksel hem de düşünsel olarak yaşamsal güçlülerimizi zayıflatır. Kişi paylaştıkça ve ürettikçe varlığını devam ettirebilir. Ancak bunu sadece kendi için düşünmediği sürece mutluluğu kalıcı ve sağlıklı olabilir. Aile yaşamından pay biçerek konuya açıklık getirmek gerekirse; anne ya da baba çocuk sahibi olduğu andan itibaren istekleri her zaman çocuklarının mutluluğu üzerinedir, çünkü çocuklarının yaşayacağı bir gülümseme onlar için en güzel yaşam kaynağı olup, kendi yaşamlarını devam ettirmek adına ayrı bir mutluluk yaratır. Mutlu yaşam felsefelerinde sevgiler ve mutluluklar çevre için dilenir ya da istenirse kendi mutluluklarımız kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır... Doğada bu felsefe üzerine kuruludur. Sen, dere yolunu ka

Mavi Marmara

Resim
Son dönemlerde sıkça hayretler içinde kalıyorum. Hayretim acı ile sonuçlanıyor ve tüm bunların ne uğruna olduğu belli olmayan ölümlerle sonuçlanması aslında insanoğlunun ne kadar da değersiz olduğunu gösteriyor! Beni korkutan da sadece birkaç birkaç yıl sonra artık hayretler içinde kalmaya da alışacak olmamız??? İnsan denilen varlık daha doğmadan haklarını kazanır. Buna nedenle yaşama hakkını kim elinden alabilir ki? İkinci bir cümle kurmak dahi istemiyorum; bu hakkı kendinde gören zihniyet zaten insanlıkdan nasibini almamıştır! Yapılan bu vahşet dolu saldırılar, sadece başka dine mensup olmaktan ibaret mi ? Oysaki tüm dinlerin ana teması aynı değil mi??? İnsan olmak nedir peki? Bizi diğer canlılardan ayıran özellik sadece düşünüyor olmamız mı? Oysa adilce yaşam hakkı sadece insanlara değil tüm canlılara tanınmış bir hak değil mi?! Şavaş olgusunu masum insalara karşı kullanmak, savunmasız insanların haklarına tecavüz etmek, sonrasında hiç bir haklı dayanağı olmayan açıklamaları pişki