"Bazen hiçbir şey yapmamak, kendimizi yitirmemek için tek çaredir.”
Bazı günler, yapılacaklar listesi önümüzde bir duvar gibi durur. Başlamamız gereken bir iş, atmamız gereken bir adım vardır… ama elimiz gitmez.
Sonra kendimize kızarız. “Neden bu kadar zorlanıyorum?” deriz.
Fakat bu sorunun yanıtı sandığımızdan daha derindedir. Çünkü çoğu zaman erteleme, bir tembellik hali değil, içsel bir savunmadır. Zihnin kendini korumaya çalıştığı, görünmeyen bir direniştir.
Bazen Başlamamak, Dağılmamaktır
Modern yaşam, her birimizi durmadan üretmeye, başarmaya ve göstermek zorunda bırakıyor.
“Bir şey yapmıyorsan, bir şey değilsin” inancı sessizce zihnimize yerleşiyor.
Tam da bu yüzden, herhangi bir işin altına imzamızı atmadan önce uzun uzun bekliyoruz. Çünkü başlarsak risk almış olacağız; çünkü başarısızlık artık sadece bir sonuç değil, kimlik kaybı gibi hissettirebilir. Ve bu his çok ağırdır.
Görünmeyen Kalkan: Ertelemenin Gizli İşlevi
Bazı işler vardır; sadece yapılmazsa yok olurlar. Ama bazı işler, yapılırsa bizde bir şey eksiltir. İşte erteleme, çoğu zaman ikinci gruba aittir. Zamanı geciktirmek değil, kendini kaybetmemeyi gözeten bir tür içgüdüsel geciktirmedir bu. Çünkü bazen neyi ertelediğimiz değil, neyi koruduğumuz sorusu daha önemlidir.
Performans Değil, Varlık Değeri
Bir görevi yapamamak neden hemen kişisel bir yetersizlik olarak okunuyor?
Neden içsel değerimizi dışsal başarılarla ölçmeye bu kadar alıştık?
Bugün, yediğimiz yemekten kurduğumuz cümleye kadar her şey bir “göstergeye” dönüşmüş durumda. Üretken olmak, görünür olmak, alkış almak… Bunlar artık sadece hedef değil, birer kimlik ölçütü. Ama insan sadece yaptığı şey değildir. İnsan, bazen sadece olduğu yerdedir. Ve bu da yeterlidir.
Kim Olduğumuzu Korumanın Sessiz Yolu
Erteleme davranışının ardında çoğu zaman şöyle bir iç monolog yatar:
“Henüz başlamadım çünkü hazır değilim.
Eğer şimdi yapar ve olmazsa, içimde bir şey kırılır.”
Bu cümleyi kuran yanımız, başarısızlıktan değil; kendi değerini kaybetmekten korkan iççocuğumuzdur. Ve bu korku, onu korumaya çalışan bir yetişkin tarafından anlaşılmayı hak eder.
Yeni Bir Bakış: Başlamamak Suç Değil
Belki de bir işe başlamamak, her zaman cesaretsizlik değildir. Bazı zamanlar başlamak, gereksiz bir yükü daha taşımak anlamına gelir.
Bazen içimizde bir ses, aslında o görevin bizimle ilgisi olmadığını fısıldar ama biz onu duymayız. Erteleme, bu sesi duymaya çalışan bir yanımız olabilir.
Belki de bu yüzden, önce kendimize daha şefkatli sorular sormalıyız:
- Bu işi yapmadığımda neden kendimi eksik hissediyorum?
- Gerçekten bu görev benim kimliğimi mi belirliyor?
- Yoksa bana emanet edilmiş bir yükü mü taşıyorum?
Son Söz
Hiçbir şey yapmamakla geçen zamanlar bile, bazen ruhun kendini topladığı anlardır.
Erteleme, yalnızca eylemsizlik değil, benliğimizin zorbalığa karşı sessiz bir direnişi olabilir.
Ve belki de en çok bu anlarda, kendimize en çok yaklaşırız.
Kimi zaman en büyük adım, hiçbir adım atmamakta gizlidir.
Çünkü o durakta, gerçekten neden yürüdüğümüzü hatırlarız.
Sevgiler...