Kayıtlar

8 Mart

Kadın Üzerine – Nazım Hikmet Kimi der ki kadın, uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın, yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayâlimdir, boynumda taşıdığım vebâlimdir. Kimi der ki hamur yoğuran, kimi der ki çocuk doğuran. Ne o, ne bu; ne döşek, ne köçek, ne ayâl, ne vebâl. O benim kollarım, bacaklarım, başımdır. Yavrum, annem, karım, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır. Nazım Hikmet ⸻ 8 Mart Üzerine Bir Düşünce Bugün neden 8 Mart diye düşündüm ve kendimce bir araştırma yaptım. Öncelikle 8 rakamının anlamına baktım: • Çift kare ile ifade edilir ve dayanıklılığı simgeler. • Dörde bölündüğünde bile dengeyi korur. • Doğum sayısı olarak 8, iş demektir. • Kararlılığı ve büyük başarıları temsil eder. • Güçlü liderlik yeteneğini ve stratejik zekayı simgeler. Sonra Mart ayına baktım: • Mart, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 3. ayıdır ve 31 gün çeker. • Eski Roma’da “Martius”, savaş tanrısı Mars’a adanmıştır. • Tarihte birçok ...

Güvenli Şehir: Dubai

Dubai: Güvenliğin ve Konforun Şehri Dubai, yeniliklerin şehri. Orada gördüğüm her şey için “Bunu da mı yapmışlar?” diye düşündüğüm anlar oldu. Şehri ziyaret edenler için her detay ince ince planlanmış, hizmet sektörü aksaksız işliyor ve turistlere kusursuz bir deneyim sunuluyor. Her şey düşünülmüş, alternatifler bol, görsellik ön planda ve herkesin kendini özel hissetmesi sağlanıyor. Ancak beni en çok etkileyen şey bunlar değildi. Seyahatimin son gününde yaşadığım bir olay, Dubai’nin farklı bir yönünü deneyimlememi sağladı. Yurt dışında başınıza gelebilecek en kötü durumlardan biri pasaportunuzu veya telefonunuzu kaybetmektir. Ben de bu talihsizliği yaşadım: Telefonumu kaybettim. İlk başta paniğe kapıldım. Nerede düşürdüğümü hatırlamıyordum ve bulmak için aradığımızda telefonum kapalıydı. Arkadaşım, bu durumda bulmanın neredeyse imkânsız olduğunu söyledi. Bende moraller baya aşağı geldi. O gün alışveriş yaparken telefonumu bir mağazada unuttuğumu düşünüyordum. Hemen mağazaya gid...

Değer Bilmek

Resim
“Değer bilmek; kaybedince arkasından ağlamak değil, yanında iken sımsıkı sarılmaktır.”  Mevlana En sevdiklerimizi en kolay incittiğimiz doğru değil mi? Nasıl olsa bizi çok seviyorlar. Ne olursa olsun bizimle kalacaklar. Onlar bizim ailemiz, eşimiz, sevgilimiz. Bize kızsalar bile, asla gitmezler. Affederler… değil mi? Bir ömür boyu bize tahammülleri vardır. Kızsak da, arkalarını dönüp gitmezler… değil mi? Bazen, ne kadar kolaydır… Ne kolay sinirler tepemize çıkar… Sözler ağzımızdan dökülür… Kapılar çarpılır… Telefonlar kapatılır… Bunlar sesli tepkiler. Bir de sessiz olanlar vardır: Görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmak… Özür dilenir ve geçilir her defasında… Sevginin gücü denir… Affedilir… çünkü öncesinde de affedilmiştir. Ya da sessiz kalınmış, sabır gösterilmiştir. Değişen nedir peki? Değişen yoktur. Değişmeyen bir şey vardır: O da sevgi ve değer, kıymet bilmek. Sahte olmayan, tüm samimiyetiyle sunulan sevgi ve kıymet. Bizi sevenin kıymetini yeterince biliyor muyuz...

Enerji

Resim
Eskilerden kalma bir söz vardır; “deli mıknatısı gibiyim” diye.  Hayat, düşüncelerimizin ve enerjimizin dışa yansımasıyla şekillenir. Gün içinde hepimiz bunu deneyimleriz; bazen olaylar ya da durumlar üst üste gelir, bazen de hiç beklemediğimiz anda doğru kişi veya olaylar hayatımıza dahil olur. Bu, düşünce atmosferimizde yarattığımız çekimin bir sonucudur. Çekim Yasası bu durumu şöyle açıklar: Kendimiz hakkında dışa vurduğumuz güçlü enerjiyi tekrar kendimize çekeriz. Kuantum fiziği bunu bilimsel olarak da açıklar; düşündüğümüz her şey, temiz bir zihinle odaklandığımızda hayatımıza dahil olabilir. Evren o kadar sistematik ve düzenli işler ki, “zor” dediğimiz hiçbir şey aslında imkânsız değildir. Önemli bir sınavdan 100 kişi başarılı olmuşsa, bu 100 kişiden biri olmanızı engelleyecek hiçbir şey yoktur. En zeki kişi olmayabilirsiniz, ancak başarı her zaman mümkündür. Etrafımızda yarattığımız enerjilerin sinyalleriyle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bu sinyaller farkında ols...

Özgün Olmak

Resim
Üzerinde durma cesareti gösteremediğimiz fikirler, yabancılaşmış bir görkemle bize geri döner.” Özgünlük, belki de insana dair en kıymetli özelliklerden biri. Çoğunlukla çocukluk dönemimizde özgünlüğün en saf halini taşırız. Ancak büyüdükçe, birilerine benzemeye, onları örnek almaya ve kendi doğamızdan uzaklaşmaya başlarız. Kimliğimizi çoğu zaman özenti, beğeni ya da taklitler üzerine inşa ederiz. Hem içsel hem de dışsal dünyamızda bu eğilimi görmek mümkün. Peki, nasıl özgün olabiliriz? Kendine has bir birey nasıl olunur? İlk adım cesaret olmalı. Kendin olmak cesaret ister çünkü. Ardından dürüstlük gelir. Ne arıyorsan, önce kendinde araman gerektiğini fark etmek önemlidir. “Yıldızın kendinde saklı,” demişler. Hiç düşündünüz mü, bize ait bir parmak izimiz, eşsiz bir ses tonumuz varken neden hala özgün olamıyoruz? İyi ya da kötü yanlarımızla kendimize güvenemediğimizden olabilir mi? Hayatımız, mükemmel olma çabası ve başkalarına özenmekle geçiyor çoğu zaman. Ama eğer gerçekten kendim...

Tekrar Buradayım :)

Resim
Uzun Zaman Olmuş… Uzun zaman olmuş blogda yazı yazmayalı. Bu süreçte neler oldu acaba? :) Hepimiz için son üç yıl zor geçti, şüphesiz. Pandemi denilen, daha önce hiç bilmediğimiz bir durumu deneyimledik. Ve bunu tüm dünya birlikte yaşadı. Peki, hayatımızda ne değişti? Ne değişmedi ki! :) Öncelikle dip dibe olmamayı öğrendik. Sırada beklerken ensende soluğunu hissettiğin insanlar artık biraz daha ötede sıraya girmeyi öğrenmiş olabilir. Ya da artık mecburi tokalaşmıyoruz. Aklımızdaki soru şu: “Ben ne bileyim, sen elini yıkadın mı?” Bir başka örnek; artık yanak yanağa öpmüyoruz. O yanak yanağa öpüşme alışkanlığı başlı başına ayrı bir konu zaten! Mecburen terk ettiğimiz, ancak pandemiyle birlikte özgürlüğünü kazandığımız bu gibi konular bana kalırsa olumlu oldu. Olumlu olmayan kısım ise dikte edilen zorunlu yasaklardı. Hem duygusal hem de fiziksel olarak kısıtlanan özgürlüklerimiz… Pandemi bitti ve biz ilginç bir şekilde normal yaşamlarımıza geri döndük. Peki değişen ne oldu? Yani p...

Kutlama

Ne planlar yaptık. Ne umutlar sunduk kendimize. 2020 bambaşka bir yıl olacaktı. Dolu dolu seyahat olacaktı. Uçak biletleri alındı, gidilecek şehirler seçildi. Bunlar için özenle alışveriş bile yapıldı. Ne umutlar vardı değil mi? Planlar? Bekleyişler? İşte hayat şimdi başladı bizim için. Ve hayat dediki; bekleme! Umudunu şuan yaşa... ve yaşayabileceklerin için zamanı harca... hayat biriktirilecek kadar uzun değil... hayat kurallara sığacak kadar da uzun değil. Takılma, bekleme, dinleme, kalbinin attığı her anı bil, gerisi gerçekten bomboş....  daha çok yazacağım elbet, şuan biriktirdiğim tek şey kelimelerim... Geçen yılki dileğim ile bu yılki dileğim çok farklı... öğreniyoruz , en güzelini öğreniyoruz,  Öyle mutluyum ki dilediğim anda gerçekleşen dileklerimiz olsun hayatımızda... neden mi? Hayat dileklerin beklenmesi için çok kısa ve değerli...