7 Temmuz 2019 Pazar

Karsu

Karsu’yu 2015 de tanıdım. Ekli şarkısını izlemiştim bir konser kaydı; çok naif ve içten gelmişti videosu.  Sonra hayat hikayesini okudum. Sonra yaptığı müzik de kendi gibi samimi ve etkileyici olunca benim için şöhretinden çok arkadaşım gibi oldu.
Bu yıl da izleme fırsatım oldu. Mekan ayrı güzel, Karsu ayrı güzel. Hep böyle içten ve samimi kalman dileğiyle tüm güzeller seni bulsun ve sen de bize aktar müziğini.
Yaptığı müzikte sözlerini de kendi yazıyor bu parça da ona ait ve çok anlamlı güzel bir şarkı.


19 Haziran 2019 Çarşamba

Sabır, bilgeliğin arkadaşıdır


“Sabır, bilgeliğin arkadaşıdır.”

Saint Augustinus

Herşeyin üst üste geldiği ve kendine dair iyi birşey göremediğin zamanlar aslında kötü dediğin şeylerin temizlenmesinin başlangıcı. 
Sabır ve sükunet.

Rahmetli annemin bir lafı vardı. Kapına ne gelirse gelsin “hoş karşıla”. 

Bakış açısı herşeydir.

Sabır dediğimiz olgu aslında dinlemekle başlıyor. Önce kendini dinleyebilmek. Sonra karşındakini dinlemek olabilir. Doğayı dinlemek olabilir. Sonrasında sukunet başlıyor. Sukunet sabrın sende yarattığı hissi etrafına yayman ve yaşadığın kötü gibi görünen ne var ise, zamanla yerini bulması.
Bir şeyi “öfke” ile karşılamak mı çözümler, yoksa “hoş” karşılamak mı?

Ölüm dışında her şeye çare bulabiliyorsun. Zaten ölüme çare aramak da evrenin gücüne aykırı.

Kelimelerin anlamları uçup gidiyor. Kalıcı olanlar hissettiklerimiz ve yaşadığımız tecrübelerden ibaret. Yaşadıklarımızın hayrı ya da yararı tamamen hakikatinde saklı. Gerçek olanı görmek buna yön vermek kişinin kendi bakış açısında. Bizim kötü olarak gördüğümüz gerçekten kötü mü? 
Devamı sonra.... 

17 Haziran 2019 Pazartesi

Niyet


Bizi şimdiye getiren hakikat; benim için bunun adı “evrensel duygu” niyet.

Niyet; hissedilen duygunun, isteklerin, hayallerin şimdide olmasını beklediğimiz beklentilerimiz. 

Niyet dediğimiz şey bizi hayata motive eden, güne pozitif uyanışlarımızı sağlayan duygularımızın tümü... İstediğimiz ne ise su dalgası gibi olması için harekete geçmesini sağlar.

Biz bir şeyi diliyoruz ya, hem de kalpten diliyoruz. Tüm benliğimiz ile duygularımıza ekiyoruz dileğimizi ve yaşamımızda bir yerde süpriz şekilde filizlenmesini bekliyoruz. Nasıl bir güç bilinmiyor ve evren buna cevap veriyor. Bu azımsanmayacak bir hal. Toplumda buna inancın gücü diyoruz; herşeyin üstünde bir inanışın gücü. 
Örneğin bir şeye karar verdiğiniz , bu hissetttiğiniz duygu önce sözle harekete geçiyor. Dillendirirseniz, sonra etrafımızla  ile paylaşırsınız. Araştırırsınız, niyetinize doğru farkında olmadan yol açmış olursunuz. Evren size kapılarını açar. O ektiğiniz duygu tohumlarınız filizlenmeye başlar.

Evren bu kadar cömertken, bu kadar nizami bir sistem içerinde milyar yıldır varlığını devam ettirirken, biz küçücük bir nokta olarak isteklerimizi evrene sunduğumuzda gerçekleşmeme ihtimali yok. İnanırsak tabiki! Bunu doğru anlamak da önemli; oturup isteklerim gerçekleşsin diye beklemek cahillik ve tembellik olur.

Niyetimiz her daim bizimle, hayal kurmak sonsuz. İstekler sonsuz... Bedava çünkü... Ancak sabırsız ve geçici heveslerle değil, gerçekten varlığımıza yakışır isteklerle mücadele etmek en mutluluk verici olanı.

 Kendimden çok basit bir örnek sunacağım;  bazı hedeflerim var ve zor bir sınava hazırlanıyorum. yapmam gereken sistemli şekilde çalışmak. Ki bunu yapıyorum. Ancak çok fazla konu ve hesaplamalar var, vakit darlığından bu konuların işin ehli tarafından aktarılması önemli. Ancak bu işin ehli kısmı biraz sıkıntılı. Yaz dönemi ve herkes tatilde. Ya da zor konular olduğu için ders çalışma amacında bu işi üstlenecek birini bulmak zor. Ancak o kadar hırslanmışım ki, ilk iş yerimden yakın arkadaşım yardımıma koştu. Ancak bu süreç aldı vs. Arkadaşımın arkadaşı  Piyasada hatırı sayılır bir kişi. ki benim bu kişiye ulaşmam o kadar da kolay değil. En yakın arkadaşım olaya el atınca, ve sağolsunlar hafta sonu oturup bana bir güzel özel ders anlattılar. Benim bir ayda ancak bitirebileceğim konuları bana tane tane sıkılmadan iki güne sığdırdılar.

 Verdiğim örnek yukarıda belirttiğim gibi çok basit olabilir ancak düşünüldüğünde emek isteyen ve vakit açısından bir araya gelinmesi zor bir durum. Ancak yapacağım yapacağım dedim ben düzey 3 lisansımı alacağım diyerek bir ayda geldiğim nokta şahane oldu ...

Önemli olan dilemek...
Çok istediğini dilemek...


16 Haziran 2019 Pazar

Babalar Günü



Bir günü kutluyor olmak ne ifade eder?  Çünkü kutlamak için bir neden vardır değil mi? Ne olursa olsun anlamı burada gizli. Nedenin olması!
 Herşey için kutlama yapabilirsin. Ancak bunu rutin hala getirmek ve değerini bilmek, yıllara dayandırmak en anlamlı olanı. Bu kesinlikle seni çok şanslı kılar. Çünkü sahipsindir, neden olan ne ise senle varlığını devam ettiriyordur.
Ne kutlamak isterdin? Kutlu olan ne olmalıydı?
Sahip olduklarını bir gün kaybederim ya da olmayacak olması aklından geçti mi peki?!
İnsan kaybetmek, bir daha göremeyecek olmak ne olursa olsun kan dondurur! İnsan kaybetmeyi düşünmek mantık dışı gelir ve aklın bunu kabul etmez.
Kayıp ettiğimiz şeyin ikamesi bulunabilir mi? Bu üstelik baban ise çok zor!
Bir yıl önce bir telefon uzağında olan babanın, bu yıl aradığın numarada olmama ihtimalini yaşamak.
Hayat kaybettiklerinin acısında devam etmesin!
O’nlarla geçirdiğin zamanların güzel anılarında devam ediyor.
Bu nedenle kayıp ettikleriniz hep eşya ve maddesel varlıklar olsun.
Pişmanlıklarınız sizi sarsmayacak durumlarda yaşansın.
Kırmayın, özür dileyecekleriniz var ise, düşünmeden özür dileyin!
Hayat insan kırmak ve kırılmak için çok kısa ve anlamsız!

Babalar günü bu nedenle benim için çok önemli; Babam hayatta olmasa dahi benim kutlamaya devam edeceğim ve şükür edeceğim bir gün olacak! Çünkü farkındayım ve babamın bana sunduğu herşey için çok şanslıyım!
Baba olmak ve bunu hak etmek en güzel duygulardan biridir...
En büyük kahramanım Babanm benim! O bana güçlü olmayı, güvenli olmayı, adaletli olmayı, başarılı olmayı, asla mecbur olmamayı, biat etmemeyi, sabırlı olmayı, yerinde davranmayı, ve en önemlisi çok sevmeyi öğretendir bana.
Babam öğrettiklerinle hayat çok güzel ve anlamlı. İyki...
Babalar gününüz kutlu olsun beyler :)




5 Haziran 2019 Çarşamba

1 Haziran 2019 Cumartesi

Müzik


 Massive Attack’ten sonra dinlemeye doyamadığım grup: London Grammar! Geç keşfettim ancak bu zaman farkını şahane müzikleri ile kapatıyorum...

28 Mayıs 2019 Salı

Çok şükür

Çok istediğin bir şeye ulaşma azmin, çaban, duaların, ve onun yaşattığı heyecan duygusunun tarifi yok sanırım...
Çok şükür...

12 Mayıs 2019 Pazar

Anneler günü


An’ların mutluluğu, sevinci, başarısı, çoşkusu, heyecanı, acısı, tatlısı, hüznü, neşesi dolu dolu yaşadığında, paylaşmak için aklına ilk kim gelir? Bende hep annem oluyor.
17 yıl geçse de bu an’larda şimdi olsa paylaşmak güzel olurdu diye düşünürüm hep. Bu duygu hiç eksilmedi. Çünkü benim annem hep olaylara pozif yönden bakar, yapıcı davranır ve kendin gibi davran hep der-di...
Neye inanırsanız inanın, doğanın bir gücü hepimizin hayatında. Doğa ne isterseniz size karşılıksız herşeyi eşit şekilde sunuyor. Doğa aklınızı eğitiyor, doğa duygularınızı iyileştiriyor, doğa herşeyi sizle paylaşıyor. İnancınız ne olursa olsun; sevindiğinizde, ya da üzüldüğünüzde hayatta yakınlarınız yoksa eğer, gökyüzüne bakmanız yeterli.
Başınız bu sayede dik, duygularınız da ferah olur. Gündüz olsun gece olsun gökyüzü size huzuru ve umutu yaşatır.
Bu gün anneler günü; güneş en tepede şahane bir hava var dışarıda. Bu havada iyi duygular hissetmemek imkansız. Ben annem için bu gün Fazıl Say konserine gittim. Her yıl O'nun için birşey yapıyorum. Her yıla anlam katmak adına...
Yaşam bize sunulmuş en güzel armağan...


11 Nisan 2019 Perşembe

Kaçkarlar Zirve Tırmanışı: Anı

 Benim hayret duygum bir tek doğaya karşı var. Bu duygu bir tek doğada gördüklerimle anlam kazanıyor. Varlığımı ve doğanın varolma gücü o an’da kendini gösteriyor.

Rutin hayatımızda manzarası olan bir yerde bulunduğumuzda kendimizi iyi hissederiz. Gördüğümüz şey en basit hali ile karmaşadan uzak ve yalın duyguları yaşatır. O an zihnimiz temizlenir, bu da huzur duygusunu yaşatır. Sonuç olarak yaşama karşı daha motive oluruz...
Bu örnekler çoğaltılabilir; sahip olduğunuz evin manzarası güzel ise çayınızı alıp manzaraya karşı ruhunuzu dinlendirebilisiniz.
Tekneniz var ise ki bu paha biçilemez bir duyguyu yaşatır. Uçsuz bucaksız denizle kucaklaşıp yelekenler fora derseniz.

Her zirve tırmanışı heyecanla başlıyor. Tahmin edilemeyen duyguların heyecanı ile neyle karşılaşacağını bilmemek.
Gördüklerim hiç birşeye benzemiyordu...
Hem ruhsal hem de fiziksel güç ile ulaştığım noktada, herşey çok basit ancak müthiş güçlü olma duygusundaydı. Basit olmayı ve güçlü olmayı aynı cümlede kullanmak kolay değildir. Bu iki duyguyu hissetmek kendini terbiye edebilmekten geçiyor bana göre. Güçlü olduğumu biliyorum ancak hayatın basit ve karmaşık olmadığının da farkındayım.
Geldiğim nokta öyle pat diye olan bir hal değil, hemen önüme çıkan bir manzara değil bu. Bu zorlu ve sabır gerektiren, beni terbiye eden, egomla barışmamı sağlayan, şükür duygumu yenileyen bir süreci deneyimlememi sağlayan yer. Bu nedenle çok değerli ve hafızamda en kıymetli görsel şölen olarak yerini koruyor hala...

Bir olay yaşandığında kişi için ilk olarak tek kanıt görmek yetisini harekete geçirmekle oluyor . Yaşadığın bir şeyi karşı tarafa aktarmak için anlatırsın, ikna etme çabanda sana gördün mü sorusu yöneltilir.
Görmek...
Görebilmek...
Sadece gözle görmek değil, elinle dokunmak, ayaklarınla varolmak, sesinle cesaretinle mırıldanmak, duygularınla öğrenmek; sabır gösterdiğin için sonucunda da şükür etme şansına erişmek.
Ben Gördüm...
Ben varolmanın, doğanın gücüne tanık olmanın, hayret duygusunun sadece doğada varolması gerektiğini biliyorum. Biliyorum çünkü varolmanın tüm duyguları yaşayarak oluştuğunun farkındayım.
Gördün mü Fethiye şu an 3980m yükseklikten doğaya hayretle bakıyoruz! Şu an Kaçkarlar’dayız!



15 Mart 2019 Cuma

Hakikatli Olabilmek


Öğrendiklerimden yola çıkarak, eskiden yaşanılan varlık ve yokluk hallerinde hakikat böyle imiş denirdi. 
Nasipte bu varmış buna da şükür ederek mutlu olmayı, sabır çekerek sebatkar olmayı, toplumda 
had bilmeyi, her ortamda hor görmemeyi bilirdik. Ancak yaşadığımız şu anda artık iş çığrından çıkmış görünüyor. 

Sanki dünyaya başarı, zenginlik emaresi olarak geldik. EGO’lar tavan! Tüm maddi kazanım ve kayıplar insanın kendi zekasına, çabasına bağlanıyor. Hakikatin ve inancın hiç bir önemi yok bu hikayelerde, başarılılarında. Fazlasıyla şımarık insan görmek ve zorunlu muhatap olmak da kişiyi duyarsızlaştırıyor. 
Şansızlıklar, koşulların getirdiği olumsuzluklar doğrultusunda başarısız olan ya da yeterli olanakları olmayan kişiler de suçluluk hissine kapılıyor. Bu da toplumda kutuplaşmaya, onarılamaz ayrımcılığa yol açıyor. Oysaki bazen sadece hakikat bu demeyi bilmeliyiz. Demediğimiz için geldiğimiz nokta kendini bilmezlik hali. 
Kimse kimseden üstün değil. Kimse kimseden güçlü değil.
Bu şımarık yaşam şekillerinin sonucunda acı dersler almak kaçınılmaz. Yarını bilmediğimiz için güçlü olan biz değiliz... 
Hakikatli olmak, bunun farkında olmak, bugüne şükür, yarına sabırla uyandırır

12 Şubat 2019 Salı

Sadeleşmek Lazım


Sadeleşmek lazım arınmak değil sade olanla yaşamak.

Dışarıdan çok kolay görünür bu kavram. İlk akla gelen az tüketim az eşya vs. Ancak sadeleşme öyle pat diye olan birşey değil. Zamanla yaşarsın bunu, yaş aldıkça sende oluşur tabi istersen... Bilgi ile olur, kendini bilmekle başlayan bir süreç bana göre.

 Sadeleşmek kendi yaşam şeklini etkilediği kadar etrafında gördüklerini de etkiler. Artık ne istediğin değil, ne istemediğin önemli hale gelir.

 Ne istemediğin? Beklentilerden uzak, net bir yaklaşım. İstemediğin ne var hayatında? Trafiği istemiyorum. Kavga istemiyorum. Komplex bir çevre istemiyorum. Şikayet istemiyorum. Bunları istemezken de yorum yapmadan hayatına devam etmek gerek. Çünkü zaman artık sadece senin için akıyor. Emekler, duygular, sevgiler hepsi yaşandı ve bir temel oluşturdu sende. Artık biriktirdiklerin ve elinde olanlar senin huzur kaynağını oluşturuyor. O nedenle sade olmak önemli, arınmak değil. Arınmayı zaten zamanla gerçekleştirdin. İstemediklerini seçerek yaptın bunu. 

 Bunların sonucu bir nevi hayatın akışına teslim olmanı sağlıyor.
Farkındalık duygun temiz bir zihinden ibaret. Eve gittiğinde sevgi ile karşılanmak, güzel bir yemek, güzel bir müzik, belki de konuşmaya gerek kalmadan bile paylaşmayı bilebilmek. Adı üstünde en sade olan hem yaşadığın hem gördüklerin hem de hissettiklerin.

31 Ocak 2019 Perşembe

Annem; 31 Ocak 2003 Tarihi...

31 Ocak 2003...

Sevinçle "anne" dersin. Heycanla "anne" dersin. Mutlulukla "anne" dersin. Kuşkuyla "anne" dersin. Korku ile "anne" dersin. Acı ile "anne" dersin.

"Anne" ...
Her dilde anne söylemi kendiliğinden melodik gelir kulağa. Bunun tek nedeni duygu ile söylenmesi bana göre. Yaşanılan duygunun her çeşidinde meldik bir seslenişle çıkar ağızdan; anne...


Çok uzun süredir bu duyguların yaşattığı seslenişlerim olmuyor benim. Ancak kalbimde dinmeyen bir sesleniş var anneme karşı...Düşüncelerimde varlığı devam ediyor. An'larda düşüyor aklıma. Anılarda düşüyor dilime... Hikayelerde düşüyor kalbime... Bunların dışında beni en çok etkileyen ise, annem hakkında bana anlatılanlar, yadedilmesi. Öyle anlatılıyor ki, etrafındakilere hep yardım eli uzatmış. Hep bir anlam sunmuş kendinden benim annem. Kimseyi kırmamış, hep dinlemiş, kimseyi kapısından geri çevirmemiş, dedikodu yapmamış, ah almamış, el vermiş, söz vermiş, gönül vermiş, gül yüzünü gizlememiş... Annem hakkında anlatılanlar hep bana huzur verdi..

"Anne" bana göre hayatın en gerçek yanı.
Hayatın merkezi.
Canın yanar; ilk söylediğin söz olur.
Mutluluk kalbine düştüğünde ilk aradığın kişi olur.
Başarıların artar; ilk paylaştığın kişi olur.
Sen bilmezsin ancak hep izler seni...
Duyguları ile izler, sevgisi ile izler, heyecanı ile izler seni...
Sen bilmezsin ancak "anne" bilir.

Bundan tam 16 yıl önce ben anneme son kez seslendim... Sesim kalbimde yer etti...
Annem benim kalbim, benim kararlarım, benim hayata karşı duruşumdur. Annem benim iki ayağım, kendime karşı saygımdır.
annem benim koruyucu meleğimdir.
İyki annem...


23 Ocak 2019 Çarşamba

Bilmediğin Yerden Bir Soru?


Kaç yaşına gelirsek gelelim söz geçiremeyeceğimiz tek şey duygunun gücü...
Duyguyu atamazsın, duyguyu kesemezsin, duyguyu satın alamazsın, duyguya git diyemezsin, duyguna söz geçiremezsin, duygu mantığı dinlemez...

Duygu dediğimiz şey zamanla olgunlaşır, dinlenir ve sakinler... O zaman mantığını devreye sokarsın ve duygun ile konuşmaya başlarsın...

Konuşmak, sakin kalabilmek her şeye ilaç değil midir? İnsanın kendini dinlemesi ve duygusu ile konuşabilmesi kırgınlıkları ve kızgınlıkları iyileştirir.

Kızgın olma duygusunu bir süre sonra terbiye edebilirsin.
Ancak eğer yaşadığın duygu kırgınlık ise, bu duyguyla başa çıkmak hiç kolay değil. Okları ilk kendine saplarsın. Hele ki yetişkinlik döneminde kırıldınsa zaman kavramını en derinde yaşar, hayatın senle dalga geçtiğini düşünürsün... Çünkü artık farkındalığın artmıştır, sana ilaç olan zaman değil, duygunu ikna etme çabandır seni zorlayan. Kendini teselli etmenin zorluğudur yaşadığın. Büyümüşsündür, yaşanmışlıkların daha sade ve anlaşılırdır, nettir isteklerin, seçicisindir, her zaman bilirsin ne istediğini... Ancak bu farkındalıklarına rağmen kırgınlık duysunu yaşadınsa, göğsüne oturan o kacaman fil ağırlığındaki acıya rağmen dik durmayı da bilirsin...

Hayatta en güzel çözümler önce kendini affetmekle sonuca ulaşıyor. O kendine sapladığın okları, kendini affederek iyileştirebilirsin ancak.

Birine kırgın olmak aynı zamanda ona ne kadar değer verdiğini de gösterir. Kırılmak bazen güzellikleri de yaşatır... Lokomotif gibi peşi sıra iyileştirir yaşanılan durumu... Eğer karşı taraf kırgınlığına çare bir çabada bulunduysa, verdiğin değerin boşa olmadığını anlarsın, affetmenin güzelliğini yaşarsın, güven duygun artar, bağlar güçlenir...

Duygular yaşamın vazgeçilmezi... Öfkelenin, bağırın, heyecanlanın, korkun, ağlayabilin, kahkaha atın. Ancak en güzeli sevin ve değer verin... Hayatın en güzel yanı sevmek ve değer vermekten geçiyor... Çünkü sonsuz, çünkü tanımlanamıyor, çünkü satın alamıyorsun, çünkü hepsi kişiye özel, sana özel...

Can Yücel ne güzel söylemiş;
Küsmedim, Küssem bağırır çağırırdım...

11 Ocak 2019 Cuma

Fotoğrafla Dertleşmek


Yeni yıl sonrası kitaplığıma bir göz attım ve uzun süredir toparlamadığımı fark edince, el attım kitaplığa... Ne varsa kurcaladım. Ancak albümlere bakmaya cesaret edemedim. Zaten babama hasretimin, özlemimin tarifi yok.. Taaa ki bir kitap arasından bir fotoğraf kucağıma düşene kadar...


Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında!

İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak!

Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu...

Fotoğraflar, mektuplar, şarkılar...
Hayat....., adaletsiz hayat!
Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız...
Ne mutlu bir ailede büyüdüm ben! Ne mutlu bir yaşamım var her karede... Binlerce şükür yaşamımın her a'nına...

***Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış, hani siyah kazaklı duyuyorsun değil mi?

8 Ocak 2019 Salı

CanımBabam’a

                                                           

                      Çok Özledim!

8 Mart

Kadın Üzerine – Nazım Hikmet Kimi der ki kadın, uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın, yeşil bir harman yerinde dokuz zil...