Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Konuşmadan Anlatmak

Her zaman kendinize şunu sorun: Hiçbir şey söylemezsem ne olur? Bazı şeyler vardır ki kelimelere sığmaz. Bazen bir bakış, bir suskunluk ya da sadece orada oluş… anlatmanın en yalın hâline dönüşür. Çünkü her zaman konuşmak değildir anlaşılmanın yolu. Bazen en çok şey, hiç söylenmeyenlerde saklıdır. Susmak, çoğu zaman yanlış anlaşılan bir eylemdir. Zayıflık sanılır, geri çekilme gibi algılanır. Oysa susmak, kimi zaman bir savunma değil; bir seçimdir. Kimi zaman iç dünyayı korumak, bazen söylenecek sözün değerini yüceltmek, bazen de sadece kendini duymaya çalışmaktır. “Konuşmak bir ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanattır.”  Johann Wolfgang von Goethe Söylemek ile Susmak Arasındaki O İnce Çizgi İfade etmek insana özgüdür. Düşünceyi şekle sokmak, anlamı dışa vurmak, zihnin karmaşasını sese dönüştürmek isteriz. Ama her duyguya bir kelime bulunabilir mi? Her gerçek, herkesle paylaşılabilir mi? Susmak, kimi zaman merhamettir. Kimi zaman bir hakikatin dile düşmesini engelleyen ince bir pe...

Acının Ardındaki Sessizlik: Direnişi Bırakmak

Acı, insana en çok öğreten ama bir o kadar da kaçınılan bir deneyimdir. Onu istememek kadar doğal bir şey yoktur. Kim durduk yere acı çekmek ister ki? Ancak bazı acılar, biz onları ne kadar uzaklaştırmaya çalışsak da hayatın kapısından içeri girer. İşte tam da bu noktada, Eckhart Tolle’nin sözleri devreye giriyor. “Hiçbir şey acı çekmeyi istememekten daha normal olamaz. Ama yine de, eğer o istememeyi bırakabilir ve acının orada olmasına izin verebilirseniz, acıdan içsel olarak ayrılır ve sizinle acı arasında bulunan bir alanı fark edebilirsiniz. Bu, bilinçli olarak acı çekmek anlamına gelir. Bu, sizin çarmıha gerilişinizdir.”  Eckhart Tolle Bu söz, ilk bakışta karanlık bir teslimiyet gibi görünebilir. Ama derinlemesine düşünüldüğünde, acının kaçınılmaz doğasını inkâr etmek yerine, onunla barışmanın bir yolunu tarif eder. Çoğumuz acıyı reddederiz. Yok sayarız, bastırırız, üstünü örteriz. Çünkü acı, kontrol edemediğimiz bir alanı temsil eder. Ve kontrol kaybı, egonun en büyük kork...

Zamanla Dönüşen Zihinsel Perspektif

  İnsan geçmişine döndüğünde, aslında bir yere değil, bir zamana temas eder. Ayak bastığı sokaklar, yıllar önce yaşanmış anıların izini taşır. Ama o anılar artık yalnızca bir görüntü değil; dönüşen zihnin içinden geçen bir yansıma hâline gelir. Çünkü zaman sadece ilerlemez; aynı zamanda bakışı da değiştirir. Çocuklukta her şey daha büyüktür: Sokaklar uzundur, duvarlar yüksektir, zaman ağır akar. Bir çocuğun zihni, gördüğü her şeyi anlamlandırmak için büyütür. O zamanlar dünya sınırlıdır ama o sınırların içi devasa bir evrendir. Yıllar geçer. Yeni şehirler görülür, farklı sesler duyulur, deneyimler birikir. Zihin genişledikçe, aynı sokaklar dar gelmeye başlar. Bir zamanlar evrenin merkezi olan yer, artık birkaç adımda geçilen küçük bir durak gibi görünür. Bu dönüşüm, mekânın küçülmesi değil; algının değişmesidir. Mekân Aynı, Bakış Değişmiş Zihin büyüdükçe, mekânlar küçülür. Artık yalnızca görülen değil, hissedilen de farklıdır. İnsan aynı taş duvarlara bakar, ama ba...

Kahırda Saklı Lütuf: Gönle Ermenin Sessiz Hikâyesi

  Giriş: Sessizliğin Ardındaki Anlam Hayat bazen yüksek sesle konuşmaz. Bazen yalnızca bir satırda, bir duruşta, bir susuşta saklıdır hakikat. İnsan çoğu zaman dış dünyada olup bitenle meşgulken, iç dünyasında neyin eksik kaldığını fark edemez. Oysa bazı sözler, bir cümle ya da bir bakış, insanın içindeki uzun süredir susturduğu sesi uyandırabilir. Bu yazı, öyle bir fark edişin eşiğinde duruyor. Ne tam bir açıklama ne de kuru bir öğreti. Daha çok, bir hatırlatma. Kendine dönmenin, birliği fark etmenin ve yaşananları sadece iyi-kötü değil, “bir bütün” olarak görebilmenin sade ifadesi. Okurken belki kendinizden bir şey bulmazsınız. Belki de hiç fark etmediğiniz bir yönünüze sessizce temas eder. Bu ihtimaller arasında, sadece “gönle ermenin” ne olabileceğine dair küçük bir iz bırakmak niyetindeyim. Kahır, Lütuf ve Gönül İnsan, varoluşunun anlamını çözmeye çalışırken çoğu zaman parçalanmışlık hissiyle baş başa kalır. Ne yana dönse eksiktir, neye el uzatsa tamamlanamaz. Oysa bu eks...