Kayıtlar

Mart, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeniden Başlasın!

Resim

Mozart and the Whale

Resim
Mozart and the Whale... -beni hayal kırıklığına uğratamazsın, çünkü ne olursan ol, tam istediğim gibi birisin. bu filmde yakalanacak çok replik var ancak biri yeterince dikkatimi çekti... aşık olmayı başarmış herkesin kendinden birşeyler bulacağı sıradışı bir film...iyi seyirler...

sonu bilinmeyen ne varsa... yolu sevgiden geçsin yeterki...

Resim
ilsa: Sana sonunu bilmediğim bir hikaye anlatayım mı? rick: anlat ilsa: seni seviyorum

ÇAMTEPE EKOLOJİK YAŞAM MERKEZİ AÇILDI

Resim
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin fikir ortağı olduğu Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi 21 Mart’ta açıldı. Çamtepe’ye ulaşım için aşağıdaki yönlendirmeyi takip ediniz: Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezine Edremit – Çanakkale yolu üzerindeki Küçükkuyu Beldesinden gidilir. Küçükkuyu’ya vardıktan sonra Bahçedere köyüne giden yola sapılır ve Bahçedere Köyünden sonra yola devam edilir. Çamtepe binası, Bahçedere Köyünün çıkışından yaklaşık 3 km sonra yol üzerinde soldadır. AMAÇ Kendi içinde yeterli, döngüleri tamamlanan bir yaşam mümkündür! Çamtepe Ekolojik Yaşam Eğitim, Araştırma, Uygulama ve Gösterim Merkezi Yaşamlarımız boyunca doğa üzerinde bıraktığımız olumsuz etkiyi en aza indirebilmenin yollarını Ve bıraktığımız olumsuz etkinin olumluya çevrilebileceğini göstermek; Bu yönde çözümler oluşturmak, Var olan çözümleri paylaşarak çoğalmasını sağlamak amacıyla oluşturuldu. Çamtepe Ekolojik Yaşam Eğitim, Araştırma, Uygulama ve Gösterim Merkezi, Buğday Derneği’nin bir grup çalışanı tarafı

Nazım Hikmet

Resim
Nazım Hikmet'ten aşk üstüne... Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, 'Ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. 'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkın
Resim
Biz ne zaman bu kadar olgunlaştık?? Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim lafı artık bana uymuyor bugün bunu anladım; atsan atılmıyor, satsan satılmıyor... :) Mesafeli olmak da bu saatten sonra kendime ayıp oluyor...

Aş kendini!

Resim
Aş kendini Fethiye; sen de Kenya'ya git! Bugün tvde zaping yaparken bir program takıldı gözüme. Gezmeyi seven biri olarak odaklandım programa hemen. Ancak oldum olası gezi programlarına karşı bir ön yargım vardır, daha doğrusu gezi programı sunucularını sevmem, hiç hazetmem hatta... Buna kıskançlık denilebilir, buna çekememezlik denebilir. Kabulümdür! :)) Programı ilk zapladığımda da aynı duygular ile nereyi gezdiklerini anlamaya çalışıyordum. Bulundukları yer Kenya! Dünyanın bir ucu... Doğa başka türlü çıkıyor karşımıza... İşte tam da programı izlerken bunlar geçiyordu düşüncelerimden... Aş kendini Fethiye! dedim ben de... Ancak bunu söyler söylemez bu söylem çok acımasız da geldi... Aslında program adı olarak çok ezici, sen evde otur biz Kenya'dayız bak! Aş kendimi, aşşş!!! Kaç kişi Kenya'ya gitme planı yapabilir diye düşünmekteyim? Kaç kişi bu tarz gezilere çıkma fırsatı yakalıyor ki? İşte sırf programın adı yüzünden ardı ardına pek çok şeyi düşünüverdim böyle; ben! Aş k

Hokus Pokus/ Adra Kadabra

Resim
İş yerinde, masamda, şıkır şıkır topuklu çizmlerim/ayakkabılarım, ceket giyme zorunluluğuna çare çeketimi mütemeadiyen sandaliyeme giydirmekle gerçekleşen günlerin bazı zamanlarında, kulaklarımda "U2" ya da " Depeche Mode" çalmakda... Arada bir çaktırmadan topuklu, özene bezene aldığım ayakkabı/çizmeleri çıkartmaktayım vallahi! İşte bu zamanlarda kulaklarımda "U2" daha bir yer etmekde... hokus pokus/ adra kadabra...

Gezdikce

Resim
Gezdikce bu hafta sonu yine Ayasofya'daydı! Yoğun istek üzerine tekrarladığımız bu gezi hepsinden daha anlamlıydı şüphesiz. Kararlaştırdığımız gibi Ayasofya giriş kapısında üyelerimizi bekliyorduk, ilk ben ve Çiğdem gelmişdi, sonrasında değerli arkadaşım Tayfun ile buluşduk. O gün hava hafif kuru soğukdu, hemen yanımızda mis gibi kestane kokusuna dayanamamış, kestane almışdık... Bu mis kokulu keyifle sohbet ederken, yanımıza iki bayan geldi ve siz gezdikce ekibi misiniz? dedi.... Ben de şaşkın bir o kadar da heyecanlı halde kendimi tanıttım. O gün orada tanıdığımız bu dünya şekeri iki bayan gezdikce'yi internetten bulmuşdu. Sonrasında sohbetlerimiz ile dünya turu sayılacak geziler gerçekleştirdiklerini dinledik keyifle... İşte bu tanışmalar beni tarifsiz halde keyiflendiriyor, bizimle aynı duyguda olan kişiler ile buluşmak, anlatılmayacak bir haz!. Ayrıca bugünde kokartlı rehberimiz Serhat Engül'e bizlere Ayasofya tarihini hikaye tadında aktarması adına sonsuz teşekkürlerim
Resim
Kendi olarak, sana gelen- sana gereksinimi olmadan, seni isteyen- sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen- kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- - Oruç Aruoba

Her an fırtına çıkabilir

Resim
Baba/William; -Önemli olan söylediklerin değil söylemediklerin... Esass kız/Susan; -Belki de dinlemiyorsun.. Baba/William; -Dinliyorum..ne ufacık bir heyecan görüyorum ne de bir sevinç belirtisi.. bu ilişkideki tutku baştan karalara bile az gelir..kendini bırakmanı istiyordum oysa.. havaya uçmanı istiyordum.. öyleki eteklerin zil çalsın..delicesine mutlu ol... mevleviler gibi dans et.. Biliyorum öyle kolay değil.. ben derim ki bırak şansın seni yönetsin.. aklını değil kalbini dinle ama kalbinin attığını duymuyorum.. çünkü işin aslı hayat bu olmadan yaşanmasa da olur.. koca bir ömür tüket fakat bir kez bile aşık olma.. yaşamış bile sayılmaz insan.. ama denemek zorundasın.. çünkü eğer denemediysen yaşamamışsın demektir.. açık ol.. kimbilir..fırtına her an çıkabilir.. Bu filmde herkesin aksine benim kahramanım "Anthony Hopkins" olmuşdu...
Resim
City Of Angels; Benim kült filmlerim arasındadır. İlk sıralarda... Ancak her izlediğimde farklı bir düşünce sarıyor beni... İlk izlediğimde Nicolas Cage'i aşık olduğum kişiye benzetmişdim! Hala benziyor o ayrı... Sonraki izlenimlerim de aşk üzerineydi ancak biraz daha gerçek yaşam yorumları ile bakmışdım filme. Bugün ise film içinde tek bir sahneye odaklandım! Ekli fotoğrafın olduğu sahne bu! Günümüz ilişkilerinde tek kriter kariyer ve bununla beraber maddiyat hakim hep. Aslında evliliklerin çoğu biraz da para üzerine kurulu değil mi? Ben de paranın önemli olduğunu düşünüyorum ancak bir sınıflama yapmıyorum! Herşeyden önce bulunduğun konumda zaten birşeyler kendinliğinden gelişiyor. Sana ulaşması zor olmuyor, değerini kaybetmeden tercihlerini özgürce yapabiliyorsun, yapabilmelisin! Yaşamın kendisi bir mücadele değil mi zaten? Filmde dikkatimi çeken konu şuydu; esaskadın, bir doktor ve başarılı bir kişi... Hayatına tahmin edemeyeceği özel bir kişi giriyor. Bu kişinin somut olarak ta
Resim
Ekli dergi kapağında ilk bakışda herşey normalmiş gibi görünebilir. Belli ki bir konsept oluşturmak istenmiş. Kapak modelinin elinde bir kitap, niyeyse tam da poz vermiş havasında bakıyor model. Hani doğalından pozlanmadan fotoğraflansaydı o kadar takılmayacaktım elindeki kitaba! Israrla elindeki kitaba odaklanıyorum, bu konsepte Karl Popper’ın “The Open Society and Its Enemies-Açık Toplum ve Düşmanları” kitabı! Amerikada yapılan araştırmalara göre zeki kadınlar ilişkilerini daha uzun sürdürebiliyorlarmış. Bir başka araştırmaya göre de zeki erkeler daha az aldatıyorlarmış! Bu durumda zeki erkeklerin mi dikkati çekilmeye çalışıyor, yoksa zeki kadın olma imajı mı? Şimdi benim de erkekler için yapılan bir dergiyi nasıl didiklediğim sorgulanabilir. Ancak gittiğim kuaförde gördüm bunu vallahi... Bakakaldım öylece....Kitaba! korkudan dergiyi açmadım bile... hönkkk!!! ok yazı bitmişdir:))
04/02/2007 tarihinde Hürriyet'te çıkan Soner Yalçın'ın Türk -Ermeni kardeşliğini anlatan yazısını paylaşmak istiyorum... "vehbi koç’un bildik bir sözü vardı: "kafam yorulacağına elim yorulsun!" iş dünyasının duayeni, rahmetli koç yakın çevresine, bilgilerinizi kafanızda tutacağınıza deftere yazın öğüdü veriyordu. beylerbeyi’ndeki sakıp sabancı müzesi’ne giderseniz sakıp ağa’nın zaman içinde notlar aldığı defterlerini görürsünüz... not defteri bulundurmak, günlük tutmak bizden önceki kuşakların alışkanlığıydı. kendimi o kuşağın temsilcilerinden biri olarak görürüm; yanımdan hiç ayırmadığım not defterlerim oldu hep. benim not defterlerim "çıfıt çarşısına" benzer; ne ararsanız vardır; tarihsel olayların bugüne benzerliklerinden tutun da, gündeme ilişkin analizlerime; futboldan magazine; dini, siyasi, ticari akrabalık bağlarına kadar... not defterimde bazen kendime önerilerde bulunurum; şu olay film-dizi olarak çekilebilir; bu olay araştırılıp kitap yazılab

Karıncanın Su İçtiği

Resim
Yıllar sonra bir kitabı tekrar okumak çok keyifli...

küs barış, yüzün beş karış!

Resim
iki dost küs kalır mı? Kalamıyor tabi, farkında olmadan birini kırdımsa üzülürüm, çünkü kolay kolay sevdiğim insanları kırmam! Hatta tartışamam bile... Bunu bilerek de benim değerim arkadaşlarımdır. Herşeyin başı emektir ya, arkadaşlıklarda emek uzun süreçde oluşur... 2003 yılında tanıdım dostumu, erkek arkadaş edinmek zordur bir bayan için... yaklaşık 3 yıl önce ne olduysa çekirdek kabuğunu doldurmayan bir nedenden dolayı küstük. Hakkaten küstük! Ne olur ki gibi geldi ilk başta, bir müddet görüşmezsin olur biter, sonra elbet barışırsın, ancak iki ikizler burcu birbirine küser ise bu biraz uzun sürermiş meğer. Sonra arkadaşım hep konuştuğumuz belki de birlikde gideceğimiz hayalimiz yurtdışına gidiverdi biranda... Ben uğurlayamadım bile O'nu... Hala yurtdışında, hatta ülke değiştirmiş ve sırtçantası ile dolaşıyor, geziyor hala... geçen gün daha doğrusu dün, günümüz iletişim aracı MSN'den bir mesaj yolladı. İşin aslı hep MSN 'de görüp de hiç selamlamazdık birbirimizi... İşte;

Eyvah Eyvah

Resim
Eyvah Eyvah filmini bu akşam izledim. Film tahminimden çok daha güzel ve keyifli. Günümüz komedi filmlerinden çok farklı, abartısız, en doğalından komedi... Oyuncular ise en doğalından. Belki Çanakkale'li olduğumdandır, bu kadar yanlı eleştiri yazmam ancak olsun yanlı yazayım. İnanın filmi izlediğinizde siz de çok keyif alacaksınız ve uzun süredir sinemada komedi türünde böyle başarılı bir film izlemediniz... Oynayan:Ata Demirer, Demet Akbağ Senaryo sahibi:Ata Demirer Yöneten:Hakan Algül Yapımcı:BKM iyi seyirler...