Kayıtlar

Ekim, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

Resim
Çok özel ve bir o kadar da anlamlı bir kaç söz paylaşmak istiyorum(!) İleri görüşlü olmak, lider olmak, sonsuzluk ile anılmak(!) Ben bir Türk olarak gururluyum, Atalarımın geçmişte verdiği mücadele sonucu yaşadığım bu özgürlüğe el uzatanlara, dil uzatanlara karşı sonsuz mücadelemi Cumhuriyetimiz'e sahip çıkarak, bu doğrultuda Atatük İlke ve İnkılaplarımıza bağlı kalarak yaşamımı devam ettireceğim. Vatan sevgisi ile dolu yaşama bağlılığım, benim inançlarım ve özgürlüğüm ile eş değerdedir. Bilirim ki, yaşadığım bu ülke en kıymetli varlığımdır; varlığımızdır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda katıldığım fener alayı yürüyüşünde ilk önce 100 kişiydik, ancak geçen süre zarfında, belki yarım saatlik bir süreç bu, toplamda 5000 kişiye ulaştık. Hep bir ağızdan marşlarımızı söyledik, en sonda İstiklal Marşımızı okuduk ve ne kadar özgür ve değerli bir ülkede yaşadığımın farkına bir kez daha varıp, gururlandım. ATATÜRK DİYOR Kİ; Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsa

Ağustos ayında doğan bahtsız böcek

Resim
Ağustos böceği hikayesini bilir misiniz? Daha ilkokul yıllarında bir hikaye öğretildi bize, çalışkan karınca ile tembel ağustos böceği hikayesi... Karınca yaz sıcaklarında çalışır, ağustos böceği ise elinde gitarı ile şarkı söyler. Yani bir anlamda ense yapar. Sonra kış mevsimi gelir ve yaz döneminde çalışmayan ağustos böceği açıkta kalırdı. Halbuki hikayenin gerçeği bu değil, doğa başka şekilde sunuyor bu hikayeyi bize. Çünkü Ağustos böceği adından da anlaşılacağı üzere sadece bir ay yaşar. Ancak bu gerçeğin uzun bir geçmişi de var. Yaklaşık 17 yıllık bir bekleme süresi bu... Ağustos böceği yaşama merhaba demek için tam 17 yıl bekler. Toprağın altında bir lavrada, dünya yüzünü sadece 1 ay görmek içindir bu bekleyişi. Adı, yaşam şekli , buna bağlı olan mutluluğu, topu topu 1 aydan ibaret... Eğer dünyaya erkek olarak geldiyse, ağustos böceğinin işi çok daha zordur. Yaşaması gerekli bu bir aylık ömürde, şarkı söyleyerek etkilemesi gereken, kendine eş olarak seçeceği dişi ağustos böceğin

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!

Resim
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!

la vie en rose- édith piaf

Resim
Sanatçı olmak nasıl birşeydir? Bu sıfata nasıl sahip olunur? Sanat; bir değer yaratıldığında onu kültüre dönüştüren yetenektir bana göre. Bir şeyleri beğenilme durumunda değerli kılmak. Göze, kulağa, hislere beğendirmek. Bünye bunu kabul ediyorsa, seçicilik varsa ve tek ise mantık devreden çıkıyor bana göre. Yapılan şey bir üst seviyede taşınır duruma geliyor. İşte sanat böyle birşey, seni çeken ve etkileyen şeyin peşinde koşuyor olman. Onu özel kılan ve değerli yapan da bu. Diğer etkenler önemsiz. La Vie en Rose" şarkısıdan bahsetmek istiyorum biraz. Fransızcam yok, ancak internet sağolsun ki, Türkçe çevirisi sayesinde şarkının hissettirdiği değer daha bir anlam kazanıyor. Bir sonbahar sabahında Paris sokaklarında yürümek hissini yaşatıyor her dinletide... Şarkıyı en iyi seslendiren kişi de bana göre, "édith piaf" sesindeki hüzün, karakteristik yorumu şarkının anlamını fazlasıyla hissetiyor dinlerken. Bu şarkıyı seviyordum ancak şimdilerde daha bir dinler oldum. Keyifl

Topkapı Sarayı Geçmişi Özlemiş!

Tarihin yaşayan tanığı;Muazzam bir kapı karşılıyor sizi... Neler görmüş, dili olsa neler anlatırdı acaba? Girişte öyle büyük bir avlu çıkıyor ki karşınıza, merak ve şaşkınlık içinde büyülenmemek elde değil. Bir süre sonra merak duygusu yerini öğrenmeye bırakıyor. Bu kadar şaşa ve gösterişin nedeni ancak bunu taşıyacak bir yaşam için yapılmış olmalı; Osmanlı İmparatorluğu(!). Burası İstanbul'un en güzel yerine konumlanmış; Topkapı Sarayı (!)...Fatih Sultan Mehmet 1478 yılında, İstanbul'a yakışacak ve şehrin güzelliğini yaşamak adına, yeni yapılacak sarayın Sarayburnu olmasına karar vermiş. Ne kadar haklı olduğunu bu dönemde bile anlamak zor değil. Hem Avrupa Kıtası'ndan her alanı görebilmek, hem de Asya Kıtası'nda görünür olmak. Öyle ki, saraydan bakıldığında o muhteşem Boğaz ayrımında bulunan Haliç Kıyı'larını dahi bu noktadan görebilmek mümkün.Ben de bu hafta sonu aynı açıdan baktım bu eşsiz manzaraya. Her ne kadar bu görüntü değişikliğe uğramış olsa dahi, o büyüyü
Resim
Kıvanç Tatlıtuğ gerçeği(!) Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu gerçek ile tanıştım! Genel olarak burnumun ucunu görmüyorum bu aralar, ancak tam da önümde durdu kendisi... İşte göz görünce de gerçeği inkar edemiyor bu bünye-ler; maalesef! Gerçek olan şu ki, zat-ı muhterem tartışmasız çok çok bakılası bir varlık. Tesadüf aynı spor salonuna gidiyormuşuz; geçtiğimiz gün karşılaşmıştık. Biranda karşımda duruverince, ilk kim olduğunu anlamadan o an, Allahım TR.de böyle bir varlık yaşayabilir mi düşüncesine büründüm!. Sonra gerçeği kabul ederek hem cinsleri de dahil olmak üzere bakar olduk kendisine. Söz meclisten dışarı; etrafda çok da kendine dikkat eden, spor yapan, özenli tertipli erkek görmek pek mümkün değil. Karizmatik olma adı altında bir tarz oluşturma çabasında, spor yapmayan, bunu da göbek dediğin erkek kasdır düşüncesinde savunan bünyeler çokça mevcut etrafda! Kıvanç Tatlıtuğ'u görme lütfuna eriştik, gerçekliğini de gördük. Allah sahibine bağışlasın diyelim... :))

Engelleri aşan, ışık hızında asansör:)

Resim
Hepimiz bir kez olsun metro duraklarında bulunan asonsörleri kullanmışızdır. Bu asonsörlerin öncelikli kullanım amaçlarını da biliyoruzdur. Yaşlı, hamile ve engelli kişiler için kullanılması gerekli olan uyarıları da okumuş, özeni de gösterme çabasında bulunmuşuzdur şüphesiz. Şahsen ben her sabah metro ile işe gitmek için bu asansörleri kullanıyorum. Kullanıyorum çünkü, tam da yolumun üzerinde.... Bu sabah da metroya ulaşmak için asansörü kullanmak istemiştim. Sıkılmadan da uyarı yazısını okumuş ve asansörün gelmesini bekliyordum. Geldi gelmesine de, içerisinde bulunan kişiler inmek için sırasını beklerken, kapılar bir anda kapanıverdi... Şaşkınlık bu ya; aslında bu durumu daha önce de yaşamıştım, asansörün kapıları açılıyor, ancak ne asansörde bulunan kişiler inmeye fırsat buluyor, ne de asansöre binmek isteyenler için bu mümkün oluyordu. Peki nasıl olur da bu hızda çalışan ve uyarı yazıları gözümüze gözümüze konulan asansörleri ihtiyacı olan kişiler kullanabilecekler di? Ki ben o k

İşi şansa bağlamak; hem de kör düğüm ile...

Resim
işi şansa bağlamak; hem de kör düğüm ile... Şans, şans,şans... Her zaman yanı başımızda olsun isteriz. Çünkü şansın bize getirileri her zaman iyidir. Taş atıp kolun yorulmaz.... Bazen olaylar hiç beklemediğimiz şekilde gerçekleşir, buna da şans deriz. Şans bazen birşeyler getirir, bazense birşeyler götürür bizden. Şans eseri gidenler bizim kararsızlığımızdır hep. Nerden başlasam, nasıl anlatsam, ya da nasıl atlatsam??? Geçtiğimiz Cuma akşamı ben de kararsız kaldım ve işi şansa bıraktım, daha doğrusu sağlımı şansa bıraktım... Tabi bu körü körüne gerçekleşmedi, aslında bu kararıma tecrübe de diyemeyeceğim, ancak buna ön sezi denir-mi(?). Aslında sağlık devreye girince herşey susmalı(!) Hipokrat konuşmalı. Benim kararsızlığım geçmiş dönemde yaşadığım bir rahatsızlığımın, şuanki rahatsızlığım ile aynı belirtilerde olmasıydı... Cuma akşamı işten spora gitmek üzere yola koyulmuştum. Biraz da olsa karın ağrım vardı ama çok üzerinde durulcak bir ğrı değildi. Öğle yemeğinde yediğim birşey dokun

Açılım; açılın biz geliyoruz! mu(?)

Resim
Aylardır bekliyoruz; açıklama, içerik, somut ve makul... Dün tvde izlediklerim açılım değil de; açılın biz geliyoruz edasında bir gövde gösterisiydi sanki. Korkarım ki bu bir başlangıç(!) Açılın açılabildiğiniz kadar... Çok da açıklama yapmadan, bundan sonrasında yapılacakların daha olurunda açılımlar yaratmasını temenni ediyorum(!) Sade bir vatandaş olarak....

Bakkal Ahmet Efendi; iki yumurta çek oradan!

Resim
Bu yıl terfi alır mıyız(?) düşüncesinden uzak daha yalın bir işte çalışmak(!). Kariyerine yön vermeye çalışan bir arkadaşım, herhalde o günün verdiği iş stresinden bunalmış olacak; sigara almak için girdiği bakkal çıkışında. Ne güzel iş bu! demişti yıllar öncesinde... Olacaksan bakkal olacaksın, kuracaksın tezgahını köşeye, risklerini şu dört duvara yapacaksın! diye devam etmişti... Kendisi de özel okullarda okumuş, ailesi de bunun için yeterince riskler almıştı. Şuan görüşmüyoruz ancak tahmin ederim hala aynı stres ile çalışmaya devam ediyordur ve terfi de alamamıştır... Ben de sabah bir başlıyorum iş hayatına, oturduğum masadan kalkmak için bazen çok ciddi nedenlerimin olması gerekiyor. Mecburi ihtiyaçlar(!) Yerimden kalkıp da, gelene kadar harcadığım o zaman diliminde, gelen mailler gözlerimi yerinden pörtletiyor. Ki bunları tane tane okuyup, cevaplamak da başka bir yetenek istiyor... İşte böyle(!) zamane gençliği biz, siz ve gelecek kuşaklar hep bir meslek seçme telaşında. Olamadık