Kayıtlar

Doğa etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ağrı Dağı 4800m Tırmanışı Gezdikce

Resim
28 Temmuz Perşembe;(2011) Saat 02:00 suları… 4200m kampında Ağrı Dağı’ndayız! Dağın uçurum eteklerinde kamp çadırında uyur uyumaz haldeyim, uyku tulumunda soğuk havadan korunmaya çalışıyorum. Bu gece zirve tırmanışı yapacağız… Bu nedenle 02:00 sularında uykunun en tatlı zamanında ayakta durmaya çabalıyorum. Sıkı sıkıya giyinmişim, ayağımda botlarım, üzerimde kar pantolonum, kar montum, başımda berem… Soğuya karşı gözlerim açık, heyecanlıyım bu nedenle zihnim de açık. Bu geceki tırmanış için dün akşamüzeri saat 18:00 da başladık uykuya. Ancak ben bu saatlerde ve sonrasında uyumayı başaramadım. Belki bu zamana kadar topu topu 3 saat uyuyabilmişimdir. O da uyandırıldığım son saatlere denk geldi sanırım… Çadır arkadaşım Meral bana göre daha şanslı, sağlıklı bir şekilde uyuduğunu düşünüyorum. Bizi soğuktan koruyan ve konakladığımız çadır, standart iki kişilik kamp çadırı, çadırın içinde en alta kısma süngerden yapılma bir döşeme yerleştirilmiş, bunun üzerine uyku tulumumuz serili, çadırın i...

Kaz Dağları Gezdikce II

Resim
Sabahın güzelliği Kaz Dağlarına yansımış, şanlıyız bugün hava çok güzel. Hava tertemiz, mis çam ağaçlarının kokusunda köy meydanında dolaşıyoruz. Bugün civar çevreyi dolaşmayı planlıyoruz. Bulunduğumuz yerdeki yollar taştan yapılmış. Evlerin çoğu da taşdan inşaa edilmiş. Her evin kendine has bir duruşu var. Pencerelerde bulunan saksı çiçekleri bile ayrı güzel görünüyor. Seviyorum bu yöreyi, memleketim olduğu için değil bu :) davetkar bir hal var bu yörede. Sizi tanısınlar ya da tanımasınlar misafirperver bir tavır hakim. Ben bunu hissediyorum... Araçla çevre yerleri keşifmet için hazırız. Daracık sokaklardan yavaş yavaş geçiş yapıyoruz. Köy meydanında olmazsa olmaz kahvehaneler, bu kahvehanelerde yerli halk dışarıya attıkları taburelere sıra sıra dizilmiş oturmaktalar. At bir tabure sen de katıl, sohbet muhabbet sıkıntısı çekmeden zaman akıp gider. Köylerdeki bu kahvehane kültürüne de hayranım işin aslı... Meğer ben herşeye hayranmışım yahu:) İstanbul'a da hayranım, haritanınn diğe...

Kaz Dağları Gezdikce I

Resim
28 Ekim Cuma günü başladı yolculuğun heyecanı…. Rotamız Kaz Dağları! Gezi için buluşma noktamız da Piarloti. Saat 14:00 sularında Haliç manzarasına karşı leziz çaylarımızı yudumluyoruz. Burası bildiğim kadarıyla İstanbul’un ilk kurulma noktası, bu dönemdeki manzaraya bakıp bile İstanbul’un neden bu noktaya kurulmuş olacağını anlamak zor değil. Topu topu iki gün kalacağımız Kaz Dağları gezisinde, her birimizin ayrı ayrı kocaman valizleri var… Buna dahil olmak üzere ben yastığımı da yanımda götürüyorum. Genellikle yolculuklarda uyurum! Saat 15:30 sularında Eyüp’ten otobana doğru çıkıyoruz. İstanbul kendine yakışır şekilde yoğun trafikle uğurluyor bizi, trafik biraz zaman kaybettiriyor bize. İstanbul’dan çıkış saatimiz sanırım 18:00 civarıydı… Tekirdağ yoluna girdiğimiz andan itibaren de yol boyunca sessizlik hakim… Atakan, Derya ve ben Kaz Dağları’na gitmeye hazır gibiyiz. Derya ile yaklaşık altı yıldır tanışıyoruz. Çok zaman olmamasına karşın hayata bakışımız aynı değerde, ve en ön...

Van/Ağrı/Doğu Beyazıt Gezdikce ( I )

Resim
Günlerden 24 Temmuz Pazar (2011),İstanbul (Bu geziyi planladığımda etrafımdan bir sürü açıklama/ eleştiri aldım... Ancak gezi sonrasındaki düşüncelerim hem etrafıma karşı hem de kendime karşı eleştirleri en sakin haliyle cevaplıyordu, en önemlisi de bu benim için) Sabah 05:00 uyandım. Dün geceden hazırladığım valizime son bir göz attım. Eksik bir şey var mıydı? Her şey tam gibiydi, ancak yine de kafam karışıktı ve çok da detaya girmeden valizimi kapattım. Hava bugün sıcak olacak, yolculuk için rahat edeceğim kıyafet giymeyi planladım, spor ayakkabı bu anlamda iyi olacaktı. Kiloda ağır valizimi, sırt çantamı aldım ve bir hafta kalacağım, daha önce hiç gitmediğim bir yere, tanımadığım bir grupla buluşmak üzere, göz ucuyla son kez baktığım evimin kapısını kapatarak yola koyuldum… Sokak karanlık, sokak sessiz belki de tek ses, kaldırıma sürten ağır olan valizimin tekerleklerinden gelen sesdi bu sessizliği bozan... Aksilik ki üzerimde hiç nakit yoktu, birkaç dakika uzaklıkta ATM den para çe...

Karabiga Gezdikce

Belkilerle dolu bir yazı yazmak istemiyorum. Doğduğum yer değil ancak benim büyüdüğüm yerdir Karabiga. Hepimizin doğduğu, büyüdüğü yer çok değerli şüphesiz. Çünkü emek vardır, anı vardır, özveri vardır, bir dönem yaşanmışdır; hem de bu çocukluk dönemi ise değeri başkadır. Benim çocuğulum Çanakkale-Karabiga’da geçdi. 78 kuşağı olmanın da verdiği sokak çocukluğunu doyasıya ve hakkıyla yaşadım. Bahçeli bir evimiz vardı. Her daim görebileceğim uçsuz bucaksız masmavi denizi kucakladım. Yüzmeyi sekiz bilemedin dokuz yaşımda öğrendim, bu diğer arkadaşlarıma göre geç sayılacak bir yaşdı. Karabiga bize kendi doğallığında bütün güzelliklerini sunuyordu. Deniz varsa yüzmeyi de öğreniyordun. Dağ tepe varsa koşmayı ve doğayı keşfetmeyi öğrenebiliyordun. Bir bahçeye sahip olmak sebze yetiştirmeni sağlayabiliyordu... Şuan baktığımda burası çok da büyük bir yerşelim yeri değil. Benim dönemim de 3000 kişilik bir kasabaydı. Her ne kadar İstanbul’da doğup da çocukluğumun bir dönemi İstanbul’da geçmiş ol...

Güz Mevsimi

Mevsimleri yaşamak, Güz mevsiminin kucağındayız bu günlerde. Rengi güzel, sıcaklığı güzel... Yaz mevsiminden sonra bir silkelenme, kendine gelme hali yaratır insan ruhunda... Doğanın gücünü anlamak mevsimlerden geçiyor, mevsimleri sırasıyla yaşamak... Gerçi mevsimleri anlamak İstanbul’da pek mümkün olmasa da. Güz mevsiminde doğa başka güzel görünür, hissedilir... Güz mevsimi süprizdir, güz mevsimi ılık yağmurdur, gündüz rengi hafif loş ışıklı görünür... Bu mevsimde atlayıp vapura, yağmurun ve hafif soğuğun ısırdığı ellerini ısıtmak için bir çay ısmarla kendine vapurda boğaz manzarasına karşı. Sonra tranvaya binip Moda’ya yola almak. Moda’dan Topkapı Sarayı’na karşı kahvaltı keyfini yaşamak... kahvaltıdan sonra belki de yağmur çoğalır, göz gözü görmez, ancak doğa kendini bilir, gereğini bilir, güzelliği bundadır... Sen istersen başka yere koştur Güz mevsimini yaşamak için... Belki Eminönü’ne gidersin, oradan Sultanahmet’e merhaba demek üzere boğazın güzelliğini burada yaşarsın... Mevsi...

Bir Hal

Resim
Bugün Cuma günü ve ben bu günde; Venedik’de olmayı çok istedim, Venedik'de herhangi bir kanalın kıyısında, kaldırıma oturup ayaklarımı uzatmak, hiç nedensiz etrafı izlemek istedim. Özlemek ne güzel bir duygu, içinde pek çok duyguyu barındıran nadir bir hal özlem... Özlüyorsun, hırslanıyorsun, tebessümleniyorsun, planlıyorsun, çoşuyorsun... sonra sakinliyorsun:))

İstanbul S.O.S.

Resim
10 Ekim Pazar günü Atlas Dergisi’nin düzenlediği bir organizasyon ile “İstanbul S.O.S” dedik. Bu organizasyon ile Fener-Balat/ Süleymaniye/ Zeyrek tarihi bölgelerine bir gezi düzenledik. Pazar günü saat 11:00’de Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü buluşma noktamız idi. Belirtilen saatte Atlas Dergisi okuyucuları ve gönüllü gezginler Haliç Kıyısı’nda toplanmış, basın açıklaması ile toplanma amacımızdan bahsedilmişdi. Açıklama sonrası Son Irmak Doğa Orkestrası grubunun klasik müziik dinletisi ile buradaki söyleşimizi sonlandırıyorduk. Ancak tam da basın açıklaması yapıldığında dikkatimi çeken, basından kimsenin bulunmamasıydı. Herşeyden önce bu organizasyonda onlardan oluşan topluluk değil, yüzbinlerin burada olması ve basının da bizlere destek vermesi olurdu. Sonra sekiz müzisyenden oluşan müzik grubu dinletisi ile değil de senfoni orkestrası ile müzik şöleni sunulmasını dilerdim. Çünkü sahip olduğumuz İstanbul şehrine ancak bu yakışırdı. Belkide en büyük tarihi mirasımız İstanbul şeh...

İstanbul S.O.S

http://istanbulsos.wordpress.com/ Yukarıda bağlantı İSTANBUL S.O.S kampanyasının sayfasıdır. İçinde imza bölümü bulunur. İstanbul UNESCO Miras Listesinden çıkarılsın isteniyor. Çünkü UNESCO'ya taahhüt edilen hiçbir şey yapılmıyor. 25 Temmuz'da Brezilya'da UNESCO Kültürel Miras Komitesi, İstanbul'u da görüşecek. İstanbul'u "Tehlike altındakiler miras listesine" indirecek büyük ihtimalle. Tamamen de çıkarabilir. Tehlike altında listesine girerse, bir yıl daha süremiz var. Bu kampanyanın amacı, İstanbul Belediyesini, Kültür Bakanlığını ve hükümeti baskı altında tutmak ve İstanbul'un tarihi mirasını korumaya zorlamak. En önemli engellerden biri, Süleymaniye Camii'nin önünde geçmesi planan, Haliç üzerindeki metro köprüsü. Daha doğrusu bu köprünün her biri 70 metreye yakın olan iki boynuzu. Bu boynuzlar, Mimar Sinan'ın eserini örtüyor.Metro köprüsünün mimarı da, tasarımcısı da, yapıcısı da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Kadir Topbaş. İm...

Oh be dünya varmış!

Resim
Ekli fotoğrafdaki gibi bir sessizlik ile iki hafta hokus pokus yaparak kayboluyorum. İki hafta ayağım toprağa basacak. İki haftanın en azından üç günü hiç birşey yapmadan pinekleyeceğim! Öylece kumsalda uyuyacağım, deniz gözümün önünde duracak; hayal değil en gerçeğinden! Ancak ben denize şöyle bir göz ucuyla bakıp o şırıl şırıl dalga seslerinde hamakda uyumaya devam edeceğim... Ben böyle yazmaya başlarsam gidemeyeceğim sanırım... ***Umarım döndüğümde herşey bugünkü ruh halimden daha kötü olmaz! Hepimiz için... Sevgiler.

Sadece SU

Resim
Doğa birbirine bağlı ve kopmayan zincir halkası gibidir, bu halkalardan biri koptuğunda doğanın dengesi bozulur ve süreç yavaç yavaş kayboluş ile sonuçlarınır. Yaşamın bir bütün olduğunu düşünürsek eğer, kişilerin tek başlarına yaşamaları zordur. Yalnız olmak hem fiziksel hem de düşünsel olarak yaşamsal güçlülerimizi zayıflatır. Kişi paylaştıkça ve ürettikçe varlığını devam ettirebilir. Ancak bunu sadece kendi için düşünmediği sürece mutluluğu kalıcı ve sağlıklı olabilir. Aile yaşamından pay biçerek konuya açıklık getirmek gerekirse; anne ya da baba çocuk sahibi olduğu andan itibaren istekleri her zaman çocuklarının mutluluğu üzerinedir, çünkü çocuklarının yaşayacağı bir gülümseme onlar için en güzel yaşam kaynağı olup, kendi yaşamlarını devam ettirmek adına ayrı bir mutluluk yaratır. Mutlu yaşam felsefelerinde sevgiler ve mutluluklar çevre için dilenir ya da istenirse kendi mutluluklarımız kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır... Doğada bu felsefe üzerine kuruludur. Sen, dere yolunu ka...