Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Karsu

Karsu’yu 2015 de tanıdım. Ekli şarkısını izlemiştim bir konser kaydı; çok naif ve içten gelmişti videosu.  Sonra hayat hikayesini okudum. Sonra yaptığı müzik de kendi gibi samimi ve etkileyici olunca benim için şöhretinden çok arkadaşım gibi oldu. Bu yıl da izleme fırsatım oldu. Mekan ayrı güzel, Karsu ayrı güzel. Hep böyle içten ve samimi kalman dileğiyle tüm güzeller seni bulsun ve sen de bize aktar müziğini. Yaptığı müzikte sözlerini de kendi yazıyor bu parça da ona ait ve çok anlamlı güzel bir şarkı.

Enerji

Resim
Eskilerden kalma bir söz vardır; “deli mıknatısı gibiyim” diye.  Bu bizim düşünce atmosferinde yarattığımız çekimle ilgili. Gün içinde bunu hepimiz yaşarız. Üst üste yaşanır bazen bazı durumlar. Kişisel enerjimiz içimizden dışımıza doğru yansır ve bu hayatımıza doğru kişi ya da olayları çeker. Çekim yasası durumu şöyle açıklıyor; kendimiz hakkında dışa vurduğumuz bu güçlü enerjiyi, tekrar kendimize çekiyoruz. Kuantumda bu daha açıklayıcı ve bilimseldir. Düşüncelerinizden herşeyi hayatınıza alabilirsiniz. Evren o kadar sistematik şekilde oluşmuş ve işliyorki, bi temiz zihin ile düşündüğünüzde hayatınızda zor dediğiniz başaramayacağınız bir şey yok. Önemli bir sınavdan 100 kişi başarılı olmuş ise, bu başarılı olan 100 kişiye dahil olmanızı engelleyecek hiç birşey olmamalı. En zekisi olunmayabilir ancak başarılır. Etrafımız yarattığımız enerjilerin sinyalleri ile dolu. Biz bunlarla gün içinde hareket ediyoruz. Bunun farkına varsak da varmasak da bu gücün ve değişimin birer p

Sabır, bilgeliğin arkadaşıdır

Resim
“Sabır, bilgeliğin arkadaşıdır.” Saint Augustinus Herşeyin üst üste geldiği ve kendine dair iyi birşey göremediğin zamanlar aslında kötü dediğin şeylerin temizlenmesinin başlangıcı.  Sabır ve sükunet. Rahmetli annemin bir lafı vardı. Kapına ne gelirse gelsin “hoş karşıla”.  Bakış açısı herşeydir. Sabır dediğimiz olgu aslında dinlemekle başlıyor. Önce kendini dinleyebilmek. Sonra karşındakini dinlemek olabilir. Doğayı dinlemek olabilir. Sonrasında sukunet başlıyor. Sukunet sabrın sende yarattığı hissi etrafına yayman ve yaşadığın kötü gibi görünen ne var ise, zamanla yerini bulması. Bir şeyi “öfke” ile karşılamak mı çözümler, yoksa “hoş” karşılamak mı? Ölüm dışında her şeye çare bulabiliyorsun. Zaten ölüme çare aramak da evrenin gücüne aykırı. Kelimelerin anlamları uçup gidiyor. Kalıcı olanlar hissettiklerimiz ve yaşadığımız tecrübelerden ibaret. Yaşadıklarımızın hayrı ya da yararı tamamen hakikatinde saklı. Gerçek olanı görmek buna yön vermek kişinin kendi bakış

Değer Bilmek

Resim
“Değer bilmek; kaybedince arkasından ağlamak değil, yanında iken sımsıkı sarılmaktır.”  Mevlana En sevdiklerimiz değil mi en kolay incittiğimiz? Nasıl olsa bizi çok seviyorlar. Her ne olursa olsun bizimle kalacaklar. Onlar bizim ailemiz, eşimiz, sevgilimiz. Bize kızsalar bile asla gitmezler. Affederler... değil mi? Bir ömür bize tahammülleri vardır. Kızsak da arkalarını dönüp gitmezler... değil mi? Bazen ne kadar kolaydır... Ne kolay sinirler tepemize çıkar.. Sözler ağızdan dökülür... Kapılar çarpılır... Telefonlar kapatılır... Bunlar sesli tepkiler. Bir de sessiz olanları var. Görmezden gelmek. Yokmuş gibi davranmak... Özür dilenir ve geçilir her defasında... sevginin gücü denir... affedilir... çünkü öncesinde de affedilmiştir. Ya da sessiz kalınmış sabır gösterilmiştir. Değişen nedir peki? Değişen yok. Değişmeyen var. O da sevgi ve değer kıymet bilmek. Sahte olmayan, tüm samimiyeti ile sunulan sevgi ve kıymet. Bizi sevenin kıymetini yeterince biliyor muyuz? O elimi

Niyet

Resim
Bizi şimdiye getiren hakikat; benim için bunun adı “evrensel duygu” niyet. Niyet; hissedilen duygunun, isteklerin, hayallerin şimdide olmasını beklediğimiz beklentilerimiz.  Niyet dediğimiz şey bizi hayata motive eden, güne pozitif uyanışlarımızı sağlayan duygularımızın tümü... İstediğimiz ne ise su dalgası gibi olması için harekete geçmesini sağlar. Biz bir şeyi diliyoruz ya, hem de kalpten diliyoruz. Tüm benliğimiz ile duygularımıza ekiyoruz dileğimizi ve yaşamımızda bir yerde süpriz şekilde filizlenmesini bekliyoruz. Nasıl bir güç bilinmiyor ve evren buna cevap veriyor. Bu azımsanmayacak bir hal. Toplumda buna inancın gücü diyoruz; herşeyin üstünde bir inanışın gücü.  Örneğin bir şeye karar verdiğiniz , bu hissetttiğiniz duygu önce sözle harekete geçiyor. Dillendirirseniz, sonra etrafımızla  ile paylaşırsınız. Araştırırsınız, niyetinize doğru farkında olmadan yol açmış olursunuz. Evren size kapılarını açar. O ektiğiniz duygu tohumlarınız filizlenmeye başlar. Evre

Babalar Günü

Resim
Bir günü kutluyor olmak ne ifade eder?  Çünkü kutlamak için bir neden vardır değil mi? Ne olursa olsun anlamı burada gizli. Nedenin olması!  Herşey için kutlama yapabilirsin. Ancak bunu rutin hala getirmek ve değerini bilmek, yıllara dayandırmak en anlamlı olanı. Bu kesinlikle seni çok şanslı kılar. Çünkü sahipsindir, neden olan ne ise senle varlığını devam ettiriyordur. Ne kutlamak isterdin? Kutlu olan ne olmalıydı? Sahip olduklarını bir gün kaybederim ya da olmayacak olması aklından geçti mi peki?! İnsan kaybetmek, bir daha göremeyecek olmak ne olursa olsun kan dondurur! İnsan kaybetmeyi düşünmek mantık dışı gelir ve aklın bunu kabul etmez. Kayıp ettiğimiz şeyin ikamesi bulunabilir mi? Bu üstelik baban ise çok zor! Bir yıl önce bir telefon uzağında olan babanın, bu yıl aradığın numarada olmama ihtimalini yaşamak. Hayat kaybettiklerinin acısında devam etmesin! O’nlarla geçirdiğin zamanların güzel anılarında devam ediyor. Bu nedenle kayıp ettikleriniz hep eşya ve maddese

Gezdikce

Resim
Yeni yerler gördükçe sükunetin ve sabrın önemini anlıyorum. İyi Bayramlar...

Müzik

 Massive Attack’ten sonra dinlemeye doyamadığım grup: London Grammar! Geç keşfettim ancak bu zaman farkını şahane müzikleri ile kapatıyorum... https://youtu.be/6drfp_3823I

Çok şükür

Çok istediğin bir şeye ulaşma azmin, çaban, duaların, ve onun yaşattığı heyecan duygusunun tarifi yok sanırım... Çok şükür...

Anneler günü

Resim
An’ların mutluluğu, sevinci, başarısı, çoşkusu, heyecanı, acısı, tatlısı, hüznü, neşesi dolu dolu yaşadığında, paylaşmak için aklına ilk kim gelir? Bende hep annem oluyor. 17 yıl geçse de bu an’larda şimdi olsa paylaşmak güzel olurdu diye düşünürüm hep. Bu duygu hiç eksilmedi. Çünkü benim annem hep olaylara pozif yönden bakar, yapıcı davranır ve kendin gibi davran hep der-di... Neye inanırsanız inanın, doğanın bir gücü hepimizin hayatında. Doğa ne isterseniz size karşılıksız herşeyi eşit şekilde sunuyor. Doğa aklınızı eğitiyor, doğa duygularınızı iyileştiriyor, doğa herşeyi sizle paylaşıyor. İnancınız ne olursa olsun; sevindiğinizde, ya da üzüldüğünüzde hayatta yakınlarınız yoksa eğer, gökyüzüne bakmanız yeterli. Başınız bu sayede dik, duygularınız da ferah olur. Gündüz olsun gece olsun gökyüzü size huzuru ve umutu yaşatır. Bu gün anneler günü; güneş en tepede şahane bir hava var dışarıda. Bu havada iyi duygular hissetmemek imkansız. Ben annem için bu gün Fazıl Say konserine gitti
Resim

Kaçkarlar Zirve Tırmanışı: Anı

 Benim hayret duygum bir tek doğaya karşı var. Bu duygu bir tek doğada gördüklerimle anlam kazanıyor. Varlığımı ve doğanın varolma gücü o an’da kendini gösteriyor. Rutin hayatımızda manzarası olan bir yerde bulunduğumuzda kendimizi iyi hissederiz. Gördüğümüz şey en basit hali ile karmaşadan uzak ve yalın duyguları yaşatır. O an zihnimiz temizlenir, bu da huzur duygusunu yaşatır. Sonuç olarak yaşama karşı daha motive oluruz... Bu örnekler çoğaltılabilir; sahip olduğunuz evin manzarası güzel ise çayınızı alıp manzaraya karşı ruhunuzu dinlendirebilisiniz. Tekneniz var ise ki bu paha biçilemez bir duyguyu yaşatır. Uçsuz bucaksız denizle kucaklaşıp yelekenler fora derseniz. Her zirve tırmanışı heyecanla başlıyor. Tahmin edilemeyen duyguların heyecanı ile neyle karşılaşacağını bilmemek. Gördüklerim hiç birşeye benzemiyordu... Hem ruhsal hem de fiziksel güç ile ulaştığım noktada, herşey çok basit ancak müthiş güçlü olma duygusundaydı. Basit olmayı ve güçlü olmayı aynı cümlede kullanma

Hakikatli Olabilmek

Resim
Öğrendiklerimden yola çıkarak, eskiden yaşanılan varlık ve yokluk hallerinde hakikat böyle imiş denirdi.  Nasipte bu varmış buna da şükür ederek mutlu olmayı, sabır çekerek sebatkar olmayı, toplumda  had bilmeyi, her ortamda hor görmemeyi bilirdik. Ancak yaşadığımız şu anda artık iş çığrından çıkmış görünüyor.   Sanki dünyaya başarı, zenginlik emaresi olarak geldik. EGO’lar tavan! Tüm maddi kazanım ve kayıplar insanın kendi zekasına, çabasına bağlanıyor. Hakikatin ve inancın hiç bir önemi yok bu hikayelerde, başarılılarında. Fazlasıyla şımarık insan görmek ve zorunlu muhatap olmak da kişiyi duyarsızlaştırıyor.  Şansızlıklar, koşulların getirdiği olumsuzluklar doğrultusunda başarısız olan ya da yeterli olanakları olmayan kişiler de suçluluk hissine kapılıyor. Bu da toplumda kutuplaşmaya, onarılamaz ayrımcılığa yol açıyor. Oysaki bazen sadece hakikat bu demeyi bilmeliyiz. Demediğimiz için geldiğimiz nokta kendini bilmezlik hali.  Kimse kimseden üstün değil. Kimse kimsede

Sadeleşmek Lazım

Resim
Sadeleşmek lazım arınmak değil sade olanla yaşamak. Dışarıdan çok kolay görünür bu kavram. İlk akla gelen az tüketim az eşya vs. Ancak sadeleşme öyle pat diye olan birşey değil. Zamanla yaşarsın bunu, yaş aldıkça sende oluşur tabi istersen... Bilgi ile olur, kendini bilmekle başlayan bir süreç bana göre.   Sadeleşmek kendi yaşam şeklini etkilediği kadar etrafında gördüklerini de etkiler. Artık ne istediğin değil, ne istemediğin önemli hale gelir.   Ne istemediğin? Beklentilerden uzak, net bir yaklaşım. İstemediğin ne var hayatında? Trafiği istemiyorum. Kavga istemiyorum. Komplex bir çevre istemiyorum. Şikayet istemiyorum. Bunları istemezken de yorum yapmadan hayatına devam etmek gerek. Çünkü zaman artık sadece senin için akıyor. Emekler, duygular, sevgiler hepsi yaşandı ve bir temel oluşturdu sende. Artık biriktirdiklerin ve elinde olanlar senin huzur kaynağını oluşturuyor. O nedenle sade olmak önemli, arınmak değil. Arınmayı zaten zamanla gerçekleştirdin. İstemediklerini se

Annem; 31 Ocak 2003 Tarihi...

Resim
31 Ocak 2003... Sevinçle "anne" dersin. Heycanla "anne" dersin. Mutlulukla "anne" dersin. Kuşkuyla "anne" dersin. Korku ile "anne" dersin. Acı ile "anne" dersin. "Anne" ... Her dilde anne söylemi kendiliğinden melodik gelir kulağa. Bunun tek nedeni duygu ile söylenmesi bana göre. Yaşanılan duygunun her çeşidinde meldik bir seslenişle çıkar ağızdan; anne... Çok uzun süredir bu duyguların yaşattığı seslenişlerim olmuyor benim. Ancak kalbimde dinmeyen bir sesleniş var anneme karşı...Düşüncelerimde varlığı devam ediyor. An'larda düşüyor aklıma. Anılarda düşüyor dilime... Hikayelerde düşüyor kalbime... Bunların dışında beni en çok etkileyen ise, annem hakkında bana anlatılanlar, yadedilmesi. Öyle anlatılıyor ki, etrafındakilere hep yardım eli uzatmış. Hep bir anlam sunmuş kendinden benim annem. Kimseyi kırmamış, hep dinlemiş, kimseyi kapısından geri çevirmemiş, dedikodu yapmamış, ah almamış, el vermiş, söz ver

Bilmediğin Yerden Bir Soru?

Resim
Kaç yaşına gelirsek gelelim söz geçiremeyeceğimiz tek şey duygunun gücü... Duyguyu atamazsın, duyguyu kesemezsin, duyguyu satın alamazsın, duyguya git diyemezsin, duyguna söz geçiremezsin, duygu mantığı dinlemez... Duygu dediğimiz şey zamanla olgunlaşır, dinlenir ve sakinler... O zaman mantığını devreye sokarsın ve duygun ile konuşmaya başlarsın... Konuşmak, sakin kalabilmek her şeye ilaç değil midir? İnsanın kendini dinlemesi ve duygusu ile konuşabilmesi kırgınlıkları ve kızgınlıkları iyileştirir. Kızgın olma duygusunu bir süre sonra terbiye edebilirsin. Ancak eğer yaşadığın duygu kırgınlık ise, bu duyguyla başa çıkmak hiç kolay değil. Okları ilk kendine saplarsın. Hele ki yetişkinlik döneminde kırıldınsa zaman kavramını en derinde yaşar, hayatın senle dalga geçtiğini düşünürsün... Çünkü artık farkındalığın artmıştır, sana ilaç olan zaman değil, duygunu ikna etme çabandır seni zorlayan. Kendini teselli etmenin zorluğudur yaşadığın. Büyümüşsündür, yaşanmışlıkların daha sade ve

Kilimanjaro

Resim
                August 2019 I'm coming!

Fotoğrafla Dertleşmek

Resim
Yeni yıl sonrası kitaplığıma bir göz attım ve uzun süredir toparlamadığımı fark edince, el attım kitaplığa... Ne varsa kurcaladım. Ancak albümlere bakmaya cesaret edemedim. Zaten babama hasretimin, özlemimin tarifi yok.. Taaa ki bir kitap arasından bir fotoğraf kucağıma düşene kadar... Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında! İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak! Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu... Fotoğraflar, mektuplar, şarkılar... Hayat....., adaletsiz hayat! Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız... Ne mutlu bir ailede büyüdüm ben! Ne mutlu bir yaşamım var her kare

CanımBabam’a

                                                                                  Çok Özledim!