Bilmediğin Yerden Bir Soru?


Kaç yaşına gelirsek gelelim söz geçiremeyeceğimiz tek şey duygunun gücü...
Duyguyu atamazsın, duyguyu kesemezsin, duyguyu satın alamazsın, duyguya git diyemezsin, duyguna söz geçiremezsin, duygu mantığı dinlemez...

Duygu dediğimiz şey zamanla olgunlaşır, dinlenir ve sakinler... O zaman mantığını devreye sokarsın ve duygun ile konuşmaya başlarsın...

Konuşmak, sakin kalabilmek her şeye ilaç değil midir? İnsanın kendini dinlemesi ve duygusu ile konuşabilmesi kırgınlıkları ve kızgınlıkları iyileştirir.

Kızgın olma duygusunu bir süre sonra terbiye edebilirsin.
Ancak eğer yaşadığın duygu kırgınlık ise, bu duyguyla başa çıkmak hiç kolay değil. Okları ilk kendine saplarsın. Hele ki yetişkinlik döneminde kırıldınsa zaman kavramını en derinde yaşar, hayatın senle dalga geçtiğini düşünürsün... Çünkü artık farkındalığın artmıştır, sana ilaç olan zaman değil, duygunu ikna etme çabandır seni zorlayan. Kendini teselli etmenin zorluğudur yaşadığın. Büyümüşsündür, yaşanmışlıkların daha sade ve anlaşılırdır, nettir isteklerin, seçicisindir, her zaman bilirsin ne istediğini... Ancak bu farkındalıklarına rağmen kırgınlık duysunu yaşadınsa, göğsüne oturan o kacaman fil ağırlığındaki acıya rağmen dik durmayı da bilirsin...

Hayatta en güzel çözümler önce kendini affetmekle sonuca ulaşıyor. O kendine sapladığın okları, kendini affederek iyileştirebilirsin ancak.

Birine kırgın olmak aynı zamanda ona ne kadar değer verdiğini de gösterir. Kırılmak bazen güzellikleri de yaşatır... Lokomotif gibi peşi sıra iyileştirir yaşanılan durumu... Eğer karşı taraf kırgınlığına çare bir çabada bulunduysa, verdiğin değerin boşa olmadığını anlarsın, affetmenin güzelliğini yaşarsın, güven duygun artar, bağlar güçlenir...

Duygular yaşamın vazgeçilmezi... Öfkelenin, bağırın, heyecanlanın, korkun, ağlayabilin, kahkaha atın. Ancak en güzeli sevin ve değer verin... Hayatın en güzel yanı sevmek ve değer vermekten geçiyor... Çünkü sonsuz, çünkü tanımlanamıyor, çünkü satın alamıyorsun, çünkü hepsi kişiye özel, sana özel...

Can Yücel ne güzel söylemiş;
Küsmedim, Küssem bağırır çağırırdım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Prensip sahibi olabilmek

Etekleri Zil Çalmak