Kayıtlar

Gezdikce etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kaçkar Dağları Zirve Tırmanışı

Resim
Günlerdir ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum... Temmuz ayı o kadar güzel başladı ki, bu ay bitsin de istemiyorum... Bu ay stard verdi ve ben tatile çıktım... Tüm yılın yorgunluğunu alan, hem öğretici hem dinlendirici hem de düşündürücü bir tatildi bu... Yurtdışı gezileri her koşulda birşeyler katar diye düşünüyorum. Yeni bir ülke gördüm. yeni yeni şehirler keşfettim. yeni kültürler tanıdım... Sonra canım ülkeme döndüm. Çekçekli valimizimi bırakıp, sırtçantamı alarak Türkiye haritasının bir diğer ucuna uçtum... Çocukluk arkadaşım Nilu'yu de ikna ederek Erzurum'a yola çıktık. Buradan sonraki rotamız Artvin ve sonrasında Kaçkar Dağları zirve tırmanışı... Erzurum hava alanına vardığımızda diğer arkadaşlarımızla da buluşup Erzurum'a yol alıyorduk. herşey çok güzeldi, anlatılmayacak kadar keyifliydi... Tortum Şelalesi'ni gördüğüm anda doğanın gücünü, güzelliğini ve yaşattığı huzuru satırlara dökmek mümkün değil...Burada güzel bir yemekten sonrası Artvin Yaylalar...

Güzel Atlar Şehri Kapadokya

Resim
28 Nisan Cumartesi saat 03:30 uykunun en derin anı… Uyandım! 05:00da İstanbul-Atatürk Havaalanında olmamız gerekli. Saat 06:00’da İstanbul’dan Ankara’ya uçuyoruz. Bugün her şey yolunda giderse Ankara üzerinden Kapadokya’da olmayı planlıyoruz. Valizimi kaç kez boşalttım bilmiyorum, çünkü bugün İstanbul’da hava yağmurlu. Eğer Kapadokya’da da hava yağmurlu ise valizde bulunan kıyafetler hiçbir işe yaramayacak… 04:30! İstanbul ne kadar sessiz, sakin, havada yağmur sonrası oluşan doğal bir sakinlik hakim… Derya ile çek çekli valizlerimizi çekiştirerek hava alanında uçuş noktamızda bekliyoruz… Heyecanlıyız, çünkü Kapadokya’yı çok merak ediyorum… Merak ve uykusuzluk arasında uçuş başlıyor. Yolculuklar uzun ya da kısa sürsün, uyurum ben. Bu kısa uçak yolculuğunda da hiç zorlanmadan bıraktığım yerden rüyaya dalıyorum. Ta ki uçuş görevlisinin koltuğunuzu dik duruma getirin uyarısını algılayana kadar… Başarılı bir uçuş sonrası Ankara’dayız. Sabah erken bir saat olması...

Yazı mı; Fotoğraf mı?

Resim
Bazen yazı yazmaya gerek kalmadan fotoğraflar anlatır her şeyi. şimdi sayfalar dolusu yazı yazabilirim, ancak ekli fotoğrafa bakmak yeterli anlamak için! O'anı(?) Geçen yıl Ağrı Dağı tırmanış kampında çok güzel zamanlar geçti. Bugün seyahat fotoğraflarını karıştırırken ekli fotoğraf karesi ister istemez dikkatimi çekti...Fotoğraf çok şey anlattı bana... Bilmediğim/görmediğim bir yörede, yaz sıcaklarına inat örtünmüşüm burnuma kadar... etraf yemyeşil, iliklerime değin güneşin keyfine varıyorum... botlar çıkmış ayaktan, sonra çekinmeden çoraplar da çıkmış ayaktan... Bu da bir keyif, bir rahatlık bana göre... Henüz iki gündür tanıdığım ve bugünde düşündüğümde iyiki de tanımışım dediğim arkadaşlarımla O'anın keyfini çıkartıyorum; aynı amaç için! Ekli fotoğraf turdan arkadaşım Salim Arslan'ın kadrajından. 3200m ana kampına ilk adım attığımız anlardan biri; 1800m den, 3200m ye uzanan yorucu bir yürüyüş sonrasında yaşanılan bir keyif bu... işte bugün/bu zamanda ağrı dağı tırmanış ...

Ağrı Dağı 4800m Tırmanışı Gezdikce

Resim
28 Temmuz Perşembe;(2011) Saat 02:00 suları… 4200m kampında Ağrı Dağı’ndayız! Dağın uçurum eteklerinde kamp çadırında uyur uyumaz haldeyim, uyku tulumunda soğuk havadan korunmaya çalışıyorum. Bu gece zirve tırmanışı yapacağız… Bu nedenle 02:00 sularında uykunun en tatlı zamanında ayakta durmaya çabalıyorum. Sıkı sıkıya giyinmişim, ayağımda botlarım, üzerimde kar pantolonum, kar montum, başımda berem… Soğuya karşı gözlerim açık, heyecanlıyım bu nedenle zihnim de açık. Bu geceki tırmanış için dün akşamüzeri saat 18:00 da başladık uykuya. Ancak ben bu saatlerde ve sonrasında uyumayı başaramadım. Belki bu zamana kadar topu topu 3 saat uyuyabilmişimdir. O da uyandırıldığım son saatlere denk geldi sanırım… Çadır arkadaşım Meral bana göre daha şanslı, sağlıklı bir şekilde uyuduğunu düşünüyorum. Bizi soğuktan koruyan ve konakladığımız çadır, standart iki kişilik kamp çadırı, çadırın içinde en alta kısma süngerden yapılma bir döşeme yerleştirilmiş, bunun üzerine uyku tulumumuz serili, çadırın i...

Kaz Dağları Gezdikce IV

Resim
Bu sabah çok çok erken uyandım, ancak bir şeyi de atlamıştım. Bugün saatler bir saat geri alınıyordu. Erken kalkma isteğim ister istemez beni bir saat daha geriye atmıştı. Oda arkadaşım Derya bu durumdan çok memnun değildi, odada sabahın köründe hızlı hareket ediyordum, içeriye temiz hava girsin diye bir de pencereyi aralamıştım. Çünkü bugün buradan ayrılıyorduk ve valizimi toplayıp her şeyin hazır olmasını istemiştim. Odamızı toparlamış ve kahvaltı için otelin bahçesine inmiştik. Mis gibi çam ağaçlarının kokusu, pırıl pırıl bir hava var dışarıda, keşke daha da erken uyanmış olsaydım diye geçirdim içimden:) Biz saatin halen 07:00 olduğunu düşüneduralım. Etraf sessiz, otel bahçesinde bizden başka kimseler yok … Otel görevlileri bizden korkmuş bile olabilir, en geç yatan, ve en erken kalkan müşteri grubu… Atakan da bir süre sonra bize katılıyor ve bulunduğumuz Yeşilyurt Köyünü turluyoruz… Köy meydanında da kimseler yok, sokak köpeklerinden başka…. Etrafın bu kadar tenha olması da işim...

Kaz Dağları Gezdikce III

Resim
Hasanboğuldu bölgesini görmek, ve hikayesini okumak kendi aramızda ilginç dialoglara neden oluyor. Buradan ayrıldıktan sonra civar köyleri dolaşmaya koyuluyoruz. Çok planlı değiliz, yol boyunca gördüğümüz tabelaların yardımı ile ilk önümüze çıkan ilginç yerleri ziyaret ediyoruz. Yol boyunca da bizi büyüleyen Kaz Dağlarından görünen her deniz manzarasında ister istemez mola veriyoruz. Saat öğleden sonra sularında karnımız acıkmaya başlıyor ve Edremit merkeze hareket ediyoruz. Yaklaşık 30/40 dakika süren yolculuk sonrasında şehir merkezine ulaşıyoruz. Edremit, Balıkesir’e bağlı bir ilçe merkezi. İlçenin nüfusu 50,000 civarında. Her şeyi bulabileceğiniz gelişmiş bir yerleşim yeri burası. Karnımız aç olduğundan güzel yemek yiyeceğimiz bir yer arıyoruz. Merkezde tarihi bir lokanta buluyoruz. İçerisi ferah, kendine has bir havası var bu mekanın… Ev yemekleri ile ünlü olduğu da belli… Ben her zamanki gibi sebze yemeklerinden yana tercihimi kullanıyorum. Diğer arkadaşlarım da kendi zevkleri d...

Kaz Dağları Gezdikce II

Resim
Sabahın güzelliği Kaz Dağlarına yansımış, şanlıyız bugün hava çok güzel. Hava tertemiz, mis çam ağaçlarının kokusunda köy meydanında dolaşıyoruz. Bugün civar çevreyi dolaşmayı planlıyoruz. Bulunduğumuz yerdeki yollar taştan yapılmış. Evlerin çoğu da taşdan inşaa edilmiş. Her evin kendine has bir duruşu var. Pencerelerde bulunan saksı çiçekleri bile ayrı güzel görünüyor. Seviyorum bu yöreyi, memleketim olduğu için değil bu :) davetkar bir hal var bu yörede. Sizi tanısınlar ya da tanımasınlar misafirperver bir tavır hakim. Ben bunu hissediyorum... Araçla çevre yerleri keşifmet için hazırız. Daracık sokaklardan yavaş yavaş geçiş yapıyoruz. Köy meydanında olmazsa olmaz kahvehaneler, bu kahvehanelerde yerli halk dışarıya attıkları taburelere sıra sıra dizilmiş oturmaktalar. At bir tabure sen de katıl, sohbet muhabbet sıkıntısı çekmeden zaman akıp gider. Köylerdeki bu kahvehane kültürüne de hayranım işin aslı... Meğer ben herşeye hayranmışım yahu:) İstanbul'a da hayranım, haritanınn diğe...

Kaz Dağları Gezdikce I

Resim
28 Ekim Cuma günü başladı yolculuğun heyecanı…. Rotamız Kaz Dağları! Gezi için buluşma noktamız da Piarloti. Saat 14:00 sularında Haliç manzarasına karşı leziz çaylarımızı yudumluyoruz. Burası bildiğim kadarıyla İstanbul’un ilk kurulma noktası, bu dönemdeki manzaraya bakıp bile İstanbul’un neden bu noktaya kurulmuş olacağını anlamak zor değil. Topu topu iki gün kalacağımız Kaz Dağları gezisinde, her birimizin ayrı ayrı kocaman valizleri var… Buna dahil olmak üzere ben yastığımı da yanımda götürüyorum. Genellikle yolculuklarda uyurum! Saat 15:30 sularında Eyüp’ten otobana doğru çıkıyoruz. İstanbul kendine yakışır şekilde yoğun trafikle uğurluyor bizi, trafik biraz zaman kaybettiriyor bize. İstanbul’dan çıkış saatimiz sanırım 18:00 civarıydı… Tekirdağ yoluna girdiğimiz andan itibaren de yol boyunca sessizlik hakim… Atakan, Derya ve ben Kaz Dağları’na gitmeye hazır gibiyiz. Derya ile yaklaşık altı yıldır tanışıyoruz. Çok zaman olmamasına karşın hayata bakışımız aynı değerde, ve en ön...

Van/Ağrı/Doğu Beyazıt Gezdikce ( I )

Resim
Günlerden 24 Temmuz Pazar (2011),İstanbul (Bu geziyi planladığımda etrafımdan bir sürü açıklama/ eleştiri aldım... Ancak gezi sonrasındaki düşüncelerim hem etrafıma karşı hem de kendime karşı eleştirleri en sakin haliyle cevaplıyordu, en önemlisi de bu benim için) Sabah 05:00 uyandım. Dün geceden hazırladığım valizime son bir göz attım. Eksik bir şey var mıydı? Her şey tam gibiydi, ancak yine de kafam karışıktı ve çok da detaya girmeden valizimi kapattım. Hava bugün sıcak olacak, yolculuk için rahat edeceğim kıyafet giymeyi planladım, spor ayakkabı bu anlamda iyi olacaktı. Kiloda ağır valizimi, sırt çantamı aldım ve bir hafta kalacağım, daha önce hiç gitmediğim bir yere, tanımadığım bir grupla buluşmak üzere, göz ucuyla son kez baktığım evimin kapısını kapatarak yola koyuldum… Sokak karanlık, sokak sessiz belki de tek ses, kaldırıma sürten ağır olan valizimin tekerleklerinden gelen sesdi bu sessizliği bozan... Aksilik ki üzerimde hiç nakit yoktu, birkaç dakika uzaklıkta ATM den para çe...

Karabiga Gezdikce

Belkilerle dolu bir yazı yazmak istemiyorum. Doğduğum yer değil ancak benim büyüdüğüm yerdir Karabiga. Hepimizin doğduğu, büyüdüğü yer çok değerli şüphesiz. Çünkü emek vardır, anı vardır, özveri vardır, bir dönem yaşanmışdır; hem de bu çocukluk dönemi ise değeri başkadır. Benim çocuğulum Çanakkale-Karabiga’da geçdi. 78 kuşağı olmanın da verdiği sokak çocukluğunu doyasıya ve hakkıyla yaşadım. Bahçeli bir evimiz vardı. Her daim görebileceğim uçsuz bucaksız masmavi denizi kucakladım. Yüzmeyi sekiz bilemedin dokuz yaşımda öğrendim, bu diğer arkadaşlarıma göre geç sayılacak bir yaşdı. Karabiga bize kendi doğallığında bütün güzelliklerini sunuyordu. Deniz varsa yüzmeyi de öğreniyordun. Dağ tepe varsa koşmayı ve doğayı keşfetmeyi öğrenebiliyordun. Bir bahçeye sahip olmak sebze yetiştirmeni sağlayabiliyordu... Şuan baktığımda burası çok da büyük bir yerşelim yeri değil. Benim dönemim de 3000 kişilik bir kasabaydı. Her ne kadar İstanbul’da doğup da çocukluğumun bir dönemi İstanbul’da geçmiş ol...

Güz Mevsimi

Mevsimleri yaşamak, Güz mevsiminin kucağındayız bu günlerde. Rengi güzel, sıcaklığı güzel... Yaz mevsiminden sonra bir silkelenme, kendine gelme hali yaratır insan ruhunda... Doğanın gücünü anlamak mevsimlerden geçiyor, mevsimleri sırasıyla yaşamak... Gerçi mevsimleri anlamak İstanbul’da pek mümkün olmasa da. Güz mevsiminde doğa başka güzel görünür, hissedilir... Güz mevsimi süprizdir, güz mevsimi ılık yağmurdur, gündüz rengi hafif loş ışıklı görünür... Bu mevsimde atlayıp vapura, yağmurun ve hafif soğuğun ısırdığı ellerini ısıtmak için bir çay ısmarla kendine vapurda boğaz manzarasına karşı. Sonra tranvaya binip Moda’ya yola almak. Moda’dan Topkapı Sarayı’na karşı kahvaltı keyfini yaşamak... kahvaltıdan sonra belki de yağmur çoğalır, göz gözü görmez, ancak doğa kendini bilir, gereğini bilir, güzelliği bundadır... Sen istersen başka yere koştur Güz mevsimini yaşamak için... Belki Eminönü’ne gidersin, oradan Sultanahmet’e merhaba demek üzere boğazın güzelliğini burada yaşarsın... Mevsi...

Bir Hal

Resim
Bugün Cuma günü ve ben bu günde; Venedik’de olmayı çok istedim, Venedik'de herhangi bir kanalın kıyısında, kaldırıma oturup ayaklarımı uzatmak, hiç nedensiz etrafı izlemek istedim. Özlemek ne güzel bir duygu, içinde pek çok duyguyu barındıran nadir bir hal özlem... Özlüyorsun, hırslanıyorsun, tebessümleniyorsun, planlıyorsun, çoşuyorsun... sonra sakinliyorsun:))

İstanbul S.O.S.

Resim
10 Ekim Pazar günü Atlas Dergisi’nin düzenlediği bir organizasyon ile “İstanbul S.O.S” dedik. Bu organizasyon ile Fener-Balat/ Süleymaniye/ Zeyrek tarihi bölgelerine bir gezi düzenledik. Pazar günü saat 11:00’de Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü buluşma noktamız idi. Belirtilen saatte Atlas Dergisi okuyucuları ve gönüllü gezginler Haliç Kıyısı’nda toplanmış, basın açıklaması ile toplanma amacımızdan bahsedilmişdi. Açıklama sonrası Son Irmak Doğa Orkestrası grubunun klasik müziik dinletisi ile buradaki söyleşimizi sonlandırıyorduk. Ancak tam da basın açıklaması yapıldığında dikkatimi çeken, basından kimsenin bulunmamasıydı. Herşeyden önce bu organizasyonda onlardan oluşan topluluk değil, yüzbinlerin burada olması ve basının da bizlere destek vermesi olurdu. Sonra sekiz müzisyenden oluşan müzik grubu dinletisi ile değil de senfoni orkestrası ile müzik şöleni sunulmasını dilerdim. Çünkü sahip olduğumuz İstanbul şehrine ancak bu yakışırdı. Belkide en büyük tarihi mirasımız İstanbul şeh...

İtaly Gezdikce

Kısa ancak keyifli geçen İtalya gezisinden izlenimlerim; Milano’da çok kalamadığım için sadece merkezini ziyaret etmek beni bir daha buraya gitmem için zorluyor. Çünkü eminin Milano’da keşfidilecek çok yer var, gece yaşantısını da merak etmiyor değilim? İtalya ülkesi, geçmiş tarihi, günmüz yaşam şekli ve ekonomik varlığı, başarıları, hepsi bir bütünü oluşturmakda. Mesela çoğunlukla tüm yerleşim yerlerinde küçük araçlar ve iki teker kullanılımı yaygın. Çünkü trafik kuralları çok net ve zorlayıcı! Trafik kuralları sayesinde uygulanan sert yaptırımlar ile şehirlerin kendine has yaşam şekilleri oluşmuş ve sonrasında pek çok şeyi de beraberinde getirmiş. Bilmiyorum bana mı denk geldi? Kişilerin görüntüsü; kıyafet, giyimlerine çok dikkat etmekteler. Bu da günlük yaşamda motivasyonu beraberinde getiriyor olabilir. Açıkçası benim hoşuma gitti, etrafımda şıkır şıkır dolaşan insanları görmek güzeldi. Özellikle erkeklerin fit duruşları etkileyici... Sanatın, özellikle Floransa’daki yaşam şekline ...