Etekleri Zil Çalmak Osmanli'da gayrimuslimler (hamamlarda saniyorum) giysi uclarina minik çanlar takmak ve yürüdüklerinde yerlerini belli etmek zorundaymislar. Etekleri zil calmak deyimi de buradan geliyor. Başka bir rivayete göre de; vaktiyle Anadolu’nun bir şehrinde, herkesin sevdiği, hürmet ettiği, keramet sahibi güler yüzlü, tatlı dilli bir kişi varmış. Bu kişinin, pabuçlarının sivri ucunda, cübbesinin eteklerinde yüzlerce ufak kuzu çıngırağı varmış. Uzaktan bu kişinin geldiğini herkes çıngırağın çıkardığı sesten anlarmış. Bu çıngırakları neden taktığını soranlara: —Efendim, insan bilmeyerek görmeyerek yerdeki karıncaları çiğneyebilir. Onları ürkütüp kaçmalarını sağlamak için olduğu kadar, tehlikeli ve zararlı hayvanlar da benim onları ezeceğimi anlayıp saklandıkları yerden kaçmak isterken ortaya çıkmalarına sebep olur, diye yanıtlarmış. Bir gün emniyet kuvvetleri bir takip sonucu pusu kurarak azılı harami çetesinin saklandığı yerden çıkmasını beklerken, o sırada çıngıraklı kiş
Yaşama tarafsız gözle bakıldığında, hiçbir kuralsızlık, dağınıklık veya katı bir kuralcılık görmeyiz. Kainat herkes için aynı şekilde yaratılmış, kimse için özel kurallar konulmamış. Herkes için zaman aynı şekilde ilerliyor. Hergün güneş aynı şekilde doğuyor. Gün bitiminde de güneş aynı şekilde batıyor. Mevsimler sırasıyla yaşanıyor. Böylelikle mevsimin bize getirdikleri yaşamın kaynağını oluşturuyor. Bu oluşumlar bir şekilde doğanın kendi kurallarını ve bu sayede de güven hissini yaşatıyor bize. Birey olarak da kendi iç dünyamızda oluşturduğumuz ilkelerimiz var. Bu doğduğumuz günden başlıyor; ailede. Bunlar ev içinde bulunan herkesi bağlayan ve ilişkileri bu sayede huzurlu olarak gelişmesini sağlaması, karakterimizi şekillendiriyor. Prensip sahibi olan ailenin, bazı kurallar koyması despot olmak anlamında algılanmamalı. Artık ailemizden ayrıldığımız, kendi ayaklarımız üzerinde durmaya başladığımızda, oluşturduğumuz ilkeler yaşamı sağlıklı olarak sürdürmemizi kolaylaştırır. Kuralsızlık
Yorumlar