Nazik Olmanın Getirdiği Herşeyde Varolan Yine Sen Oluyorsun.
Nezaket Nedir?
Nezaket, çoğu zaman yalnızca kibar sözler söylemek ya da nazik bir jest yapmakla karıştırılır. Oysa nezaket, özünde karşındakinin varlığını tanımak, ona değer vermek ve yaşam alanını gözetmek bana göre. Basit bir “teşekkür ederim” ya da yol verirken gülümsemek bile bu derin anlayışın bir yansımasıdır.
Toplumda Nezaket Anlayışı
Ancak toplumda nezaketin yeri zamanla değişti. Bir dönem, “nezaketli olmak” adeta bir erdem ve kültürel normdu. İnsanların hitap biçimleri, davranış tarzları, hatta gündelik yaşam ritüelleri bile nazik bir dille örülürdü. Günümüzde ise çoğu zaman nezaket, yüzeysel bir “etiket” olarak görülüyor; kimi zaman da “zayıflık” ya da “fazla iyi niyetlilik” ile eş tutuluyor.
Oysa bu bakış açısı, nezaketin özündeki gücü görememek değil mi?
Goethe’nin de dediği gibi: “Nezaket, zekânın ve kalbin birleştiği noktadır.”
Günümüz dünyasında çoğu zaman başarı, güç ve öne çıkma kavramları yüksek sesle gözümüze sokulurken; nezaket çoğu insanın gözünde geri planda kalıyor. Oysa belki de yaşamda öğrenilmesi gereken ilk davranış, nazik olmayı özümsemek olmalı. Çünkü nazik olmak sadece bir tavır değil, insanın kimliğinin taşıyıcı gücüdür.
Nezaketi Özümsemek
Nazik olmak, gerektiğinde gösterilen bir jestten ibaret değildir. O, kişinin özünden beslenen, hayatın her alanına yayılan bir duruş biçimidir. Bazen bir tartışmada sesini yükseltmemek, bazen bir başkasının sınırlarına özen göstermek, bazen de yalnızca iyi bir söz söylemek. Bu basit görünen davranışlar, aslında içsel olgunluğun en güçlü göstergesidir.
Albert Schweitzer’in dediği gibi: “Nezaket, insanların birbirine armağan edebileceği en büyük erdemdir.” bu söz müthiş bir farkındalık sağlıyor. Bu sözün üzerine ayrıca bir yazı yazmak istiyorum.
Pişman Olmamak
Çoğu insan, fazla nazik olmanın hayatta “kaybettireceğini” düşünür. Çünkü nezaket çoğu zaman sertliğe karşı sessizlik, hoyratlığa karşı ölçülülükle yan yana gelir. Oysa gerçekte, nezaketten pişman olunmaz. Tam tersine, nezaketi hafife almak kişiye uzun vadede kaybettirir. Kendini, değerlerini ve duruşunu koruyan kişi her zaman kazanan olur.
Marcus Aurelius’un hatırlattığı gibi: “İnsanın kendi değerine sadık kalması, en büyük zaferdir.” bu hemen kendini göstermiyor ancak zaman geçtikçe bunun verdiği huzuru anlıyorsun. İletişimdeki temek taş kendini bilmek ve onu güven duygusu ile taçlandırmak sanırım.
Zekânın ve Medeniyetin İşareti
Bu konuda Illinois Valisi J.B. Pritzker’ın sözleri çok anlamlı: “Odada en nazik insan genellikle en zeki olandır.”
Çünkü empati kurabilmek, karşındakinin duygusunu hissedebilmek ve ölçülü kalabilmek büyük bir zihinsel beceri istiyor. Zalim olmak kolaydır, incitmek kolaydır. Zor olan ise şefkatle güçlü kalabilmektir.
Goethe’nin sözü de burada çok şey anlatır: “Nezaket, zekânın ve kalbin birleştiği noktadır.”
İş ortamlarında huzursuz olmanın, ekip olamamanın temel nedeni nazik olmayı zayıflık olarak görmekten geçiyor. Burada nezaketin aynı zamanda huzur getirdiğini de düşünebiliriz. insan kendine sadık kaldığı ölçüde de huzurlu olabilmekte.
Kazanan Sen Oluyorsun
Nezaketi kimlik haline getiren kişi, her koşulda içsel bir kazanım elde eder. Dışarıdan bakıldığında bazen kaybetmiş gibi görünebilir; ama uzun vadede itibar, güven, huzur ve saygınlık kazandıran hep bu duruştur. Çünkü asıl kazanç, başkasını alt etmek değil, kendi vicdanıyla barışık yaşamaktır.
Lao Tzu’nun sözleriyle bitirelim: “Nezaket bir yaşam biçimi olduğunda, kalpte huzur; huzur olduğunda, hayatta denge doğar.”
Hafta sonu okuduğum tek bir söz ile bu yazı ortaya çıktı. Bu yazı ile birlikte aslında geçmiş yaşam tecrübeleri ve ilişkileri de yazıya katkı sağladı. Çok sevdiğim arkadaşım Özkan, yıllarca bana sakin olmanın getirdiği nazik tavrı asla kaybetmemi söyleyip durdu. Zaman zaman öfkene yenilebiliyorsun ve haddin olduğunu düşünerek kişilere had bildirmek istiyorsun. Oysa öfke ile gelen bu davranış şeklini kontrol ettiğinde nezaket kendiliğinden yer buluyor. bu kişinin içsel yolculuğunu tamamalaması ile de mümkün sanırım ve ayrıca etrafının da bu bakış açısında seni var etmesi önemli.
Öğreniyorsun, öğreniyoruz ve böyle var oluyoruz. Bugün tam dediğim şey yarın başka bir eksiklik olduğunu bana fısıldıyor. zaten böyle de olmalı. eğer her gün ben tamım diyorsak düşünmemiz gerek.
Sevgiler,
Fethiye...
Yorumlar