Pazartesi



Dün öğle yemeğini Taksim'de yemek istedim, hem yemekten sonra da biraz İstiklal Caddesi'nde dolaşır birkaç kitap karıştırırım diye düşündüm.Ancak ben ne zaman Taksim'de yemek planı yapsam, İstiklal'e ilk adımımda bir alana konumlanmış yüzlerce polis, başka bir alanda ellerinde pankartlarını açmış halk ile karşılaşmaktayım!

İşte dün de bu manzara ile İstiklal'e giriş yaptım. Elimi çabuk tutmam gerketi çünkü ben yemeğimi yedikten sonra buralar karışabilirdi...

Yemeğimi hiç olmadığı kadar hızlı yiyip, çay keyfini bile yapamadan, yine dayanamayıp, D&R mağazasına adımlarım ilerliyordu. Kapıdan girdiğim anda fark ettim ki ben bu ay Atlas dergisi almamışım! Kendi kendime hayıflanarak Şubat ayına ait dergiyi raftan özenle seçtim, sonra gözüm başta renkte atlas dergisine takıldı. Bu ay Atlas Dergisi Arkeoloji adında özel bir yayın sunmuş. O'nu da aldım rafdan... Bunun yanında sadece dergi almıyorsunuz, dergi ekinde pek çok süpriz sizi bekliyor, tavsiye ederim bu ayki sayıları sakin es geçmeyin... Dolu dolu okumaya değer bir sayı olmuş her zamanki gibi...

Sonrasında kitap bölümüne çıktım ve bir tane de Özcan Yüksek kitabı hediye ettim kendi kendime... Yetmedi bir tane de Hüseyin Rahmi Gürpınar kitabı seçtim, gözümü kapadım bir kitap seçtim...

Artık kitapları tek tek karıştırmayacağım raflarda sevdiğim, hayranlık duyduğum her yazarın kitabını şansıma, o günün şansına bırakarak gözüm kapalı seçeceğim. Siz de deneyin derim çok keyifli oluyor... Hani bazı kitaplar vardır, rasgele bir sayfa çevirirsiniz ya, o sayfayı okuduğunuzda aslında o anki ruh halinize sanki hitap eder ve şaşırır kalırsınız... Bu gözü kapalı kitap seçme işi de bu anlamda keyifli; benim için...

Pazartesi Pazartesi öğle vakti gerçekleşen bu aktivite pek de başladığı gibi gerçekleşmedi... Kitapçıdan tam çıkacakken güvenlik görevlisi bir şarkı mırıldanıyordu; yağmur, yağmur çok uzaklarda... diye mırıldanıyordu... Havaya baktım hava yağmur havası değil, hafif güneş açmış sakindi...
Sakinlik bir anda yağmur damlaları ile bozuldu, İstiklal caddesinde ilerlerken bir anda yağmur bastırıverdi, öyle böyle bir yağmur değildi bu... Hemen bir kafeye kendimi attı, sanki kendi evime apar topar girer gibi içeriye girivermiştim. kafedeki görevli kişi o kadar kibar davrandi ki bu şaşkın ve ıslanmış halime acımış mı oalcak bilemiyorum, hemen bir kahve hazırladı ve ben de bu kahve eşliğinde taksimin bu güzel kalabalığını, ansızın yağan yağmurunu izlemeye başladım...

Plansız öğle yemeğim böyle sonlandı, yağmur da ansızın başladığı gibi 10 dakika bile sürmeden diniverdi... Hızlı adımlarımla işime doğru yol aldım... Elimde sıkı sıkıya tuttuğum merakla beklediğim Atlas dergisi ile bir iş günümü bitirmek üzere ofisten içeri adımımı atıyordum...

Çok kısa Özcan Yüksek/ Sessizce Dön kitabından bahsetmek istiyorum. " Yola çıkan, yolun karakterini kazanır" diyor Özcan Yüksek! Mevlana'nın büyük göçünü, Mevlana oluşunu anlatıyor... Mevlana'nın geçtiği yolları geçerken, kendisi de döne döne dolanıyor; Horasan'da, İran'da,Suriye'de ve başka diyarlarda, MEsnevi'de ve Divan Kebir'de, ruhsal bir yolculuğa çıkıyor....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Etekleri Zil Çalmak

Prensip sahibi olabilmek