Kayıtlar

Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz...

Resim
Dürüst ol, Çoşku ve heyecanının kaybolmasına izin verme. Sağlıklı yaşamaya dikkat et. Mavi, Yeşil... İki teker (Vespa), salıncak, kaydırak. Sayfalar dolusu kitap, her zaman not defteri çantamın bir köşesinde. Dans Dans Dans... Daima siyah beyaz( Beşiktaş), Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, Sultanahmet, Beyoğlu (Tünel), MFÖ, Çanakkale, Bodrum, Fethiye, İstanbul, Barcelona, Karadeniz. Her daim yalnızlıkta Sezen Aksu en iyi dost. Sitres atmak için Basket oyna, Prensiplerine sahip çık, Kır çiçekleri topla sevdiklerine. Hayallerinin gerçeklerin önüne geçmesine izin verme. Sevdiklerin de işinden önce gelmesin dikkat et. Beni her zaman arayabilirsin deyip cep telefonum sürekli ulaşılmaz durumda olmasın; neyin ne zaman geleceği belli olmaz. Arada bir sevdiklerine özel günlerinde kart yolla; değerli ve hoş olur. Doğanın gücüne inan ve bu büyünün nelere sahip olduğunu sakın göz ardı etme. Ezberlerim çok değerli ama hep yenileri de eklenir. Güzel bir kahvaltı ( incir reçeli, tereyağ ve sıcak ek...

Yolların başlangıcında Bodrum

Resim
Yolların başlangıcında Bodrum... Uzun bir yolculuktan sonra görünen masmavi renkteki deniz herşeyi unutturuyor. Tatilin sessiz olmasına karar verdik, eğlenceyi biz yaratmalıydık, o yüzden merkezden uzak ve bu anlamda da popüler bir tatil istemiyorduk. Bodrum-Gündoğan. Kendi halinde, sessiz, sakin, kendini denizin mavi rengine bırakmış, nadide bir yerleşim yeri. Bodrum'mun tarihi kadar güzel ve özel. Bodrum'daki diğer yerleşim yerlerine haksızlık etmek istemem ama sanki burada kendinizi kocaman bir havuza sahip gibi hissediyorsunuz. O kadar güzel bir koy burası; denizi kucaklamak, sevmek, yüzmek... Bir telaş, bir karmaşa yok burada. Defile yapacağım diyerek plajlar bu anlamda dolup taşmıyor. Pek çok yerden farklı olarak, gerçek bir doğa harikasına sahip burası. Sabahın erken saatlerinde başlıyor sessizliğin gizemi. Gördüklerim gözümü yormuyor, öğle saatlerine doğru biraz kalabalık olsa da fotoğrafın tamamı sade ve özgürlük dolu. İster istemez sonrasını düşünüyorum, mesela ertes...

Priapos

Resim
Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. İyi arkadaş gördüm, dost sevdim doyasıya, hasret kaldığım denizi gördüm, kucakladım denizimi, dalgalarla oyunlar oynadım. Erken uyandım; güneşe merhaba dedim. Akşam oldu ay ışığında gökyüzünü sevdim. Paylaşım buldum herkesde, sevgi aldım, hoşgürü aldım, güleryüz verdim etrafa.... koştum koşabildiğim kadar, en derin nefes ile atladım masmavi denize... kısa sürdü ama, en güzeli de bu geldi bana... doya doya tadını çıkarttım, zamanı bir kenara attım, sanki iki gün değil de çok uzun kaldım burada... Karabiga Çanakkale'ye gittim hafta sonu; en doğalından özlediğim duygular bunlar hep yaşadıklarım... Karabiga, benim büyüdüğüm yer. Dünyanın her yerinin bu kadar güzel olduğunu düşündüren nadide bir yerleşim yeri. Çanakkale'ye bağlı, Biga ilçesinin 20 km kuzeydoğusunda, Marmara denizinin güneyinde yer alan Karabiga yarımadası 3200 (1995 sayımı) nüfuslu bir sahil beldesidir. Belde 1910 yılında belediye teşkilatına kavuşmuş. Belde, deniz yolu ile...

Oruç Aruoba "ile"

Resim
benim için birşey çok önemliydi; hiç hoşlanmadığın halde-herhalde kendini zorlayarak-benim bulunduğum yere gelmen. O yer seni çok rahatsız ettiği halde, bunu yenebiliyordun. Bu da, kopmak istemediğini, gösteriyordu- evet, bağlanmak isteyip istemediğine bir türlü karar veremiyordun (galiba hala veremedin...) ama kopmak istemediğin de kesindi. Bağlanmak-kopmak... "ile" kitabından alıntı... Oruç Aruoba 1948-... Yazar, şair, felsefeci. Akademisyen olarak başladığı kariyerine yazar ve çevirmen olarak devam etmiş, edebiyata ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Hume, Rilke, Wittgenstein, Nietzsche, Von Hentig, Başo ve Celan'ın eserlerini Türkçe'ye çevirerek literatüre kazandırmıştır. Özgün ve yalın bir stille yazdığı haiku tarzındaki şiirleri yediden yetmişe bir çok okuyucuya ulaşmış ve sevilmiştir. Aruoba, aforizmalara dayalı felsefi metinleri oldukça başarılı bir biçimde kaleme almış ve Türkiye'n...

Topkapı Saray'ı geçmişi özlemiş...

Resim
Tarihin yaşayan tanığı; Muazzam bir kapı karşılıyor sizi... Neler görmüş, dili olsa neler anlatırdı acaba? Girişte öyle büyük bir avlu çıkıyor ki karşınıza, merak ve şaşkınlık içinde büyülenmemek elde değil. Bir süre sonra merak duygusu yerini öğrenmeye bırakıyor. Bu kadar şaşa ve gösterişin nedeni ancak bunu taşıyacak bir yaşam için yapılmış olmalı; Osmanlı İmparatorluğu(!). Burası İstanbul'un en güzel yerine konumlanmış; Topkapı Sarayı (!)... Fatih Sultan Mehmet 1478 yılında, İstanbul'a yakışacak ve şehrin güzelliğini yaşamak adına, yeni yapılacak sarayın Sarayburnu olmasına karar vermiş. Ne kadar haklı olduğunu bu dönemde bile anlamak zor değil. Hem Avrupa Kıtası'ndan her alanı görebilmek, hem de Asya Kıtası'nda görünür olmak. Öyle ki, saraydan bakıldığında o muhteşem Boğaz ayrımında bulunan Haliç Kıyı'larını dahi bu noktadan görebilmek mümkün. Ben de bu hafta sonu aynı açıdan baktım bu eşsiz manzaraya. Her ne kadar bu görüntü değişikliğe uğramış olsa dahi, o büy...

Büyülü Şehir İstanbul

Resim
"Konstantiniyye, Konstantiniyye; Dünya İmparatorluğu..." Yaşadığım İstanbul'u çok başka anlatan ve sevme nedenlerimi anlamdıran bir kitap. Geçmişten bugüne taşınan bu muazzam tarihin en canlı tanığı. Bunu şu an biz fark etmesek de, hala şehrin bir yerlerinde izine rastlamak mümkün olabilir. Bu kitabı okuduktan sonra şaşkınlık ve haz duygusu ile şehrin nelere tanıklık ettiğini, nasıl bir yaşanmışlık ruhu taşıdığını öğrendim sıkılmadan. Ayrıca bu kitabın yazarının yabancı olması ile İstanbul'un nasıl muhteşem ve arzulanan bir şehir olduğunu anlıyorsunuz. "Her zaman geçtiğimiz sokaklarda tarihe tanıklık etmiş binalar ve bu binalarda yaşamış kişilerin farklı hikayeleri..." Tarih sevenlerin soluksuz okuyacağını düşünüyorum. "Sultan, 29 Mayıs 1453 günü öğleden sonra, ne zamandır arzu edilen şehre girdi. Beyaz atın üzerinde..."

Bazı şeyler çözümünü kendi buluyor....

Resim
Kaderci değilim ama; Bazı şeyler çözümünü kendi buluyor; bunu fark ettim. Sen ne kadar uğraşırsan uğraş, yol gideceği yere varıyormuş. Olaylar kendi içinde anlamadan çözülüyor bir şekilde. Belki de buna inanıyorsun, bilmiyorum... Bazen tabi... "Meet Joe Black" ne güzel bir film. Bu filmi bu hafta sonu bir kez daha izleme fırsatım oldu. Filmin içine yerleştirilmiş o kadar anlamlı replikler var ki; " bazı şeyler çözümünü kendi buluyor(!)". Son zamanlarda film izleme keyfini kitap okumaya tercih etmeye başlamıştım. Ama bu film sayesinde özlemim noktalanmış oldu. " her an fırtına çıkabilir".