Kayıtlar

Cafer, bezi hazırla...

Resim
Önüm arkam, sağım solum sobe, saklanmayan ebe... çok fena sobelendim... Çok zor bir gündü, gün bitti ancak yarın doğacak günün zorluğu bugünden kendini belli etti... yüz bin saat mesai yapmayı kabul etsem bile kendime, normale dönüş zor olacak... Cafer bez getir...

Köprüden önce son çıkış!

Resim
Köprüden önce son çıkış; Ne zaman bu cümleyi okusam, biran irkilir, sonra da telaş duygusu ile karşı karşıya kalıyorum... Doğru yolda olduğumdan emin olsam bile, bu cümleyi okuduktan sonra ikilem içerisine düşmemek mümkün olmuyor. İlk aklıma düşen; seçeneğim doğru olsa bile, tekrar üzerinde düşünmek... Örneğin; aracın ile köprüye yaklaşmaktasın, nereye gideceğini biliyorsun ve o an sorun yok. Aslında ne kadar kendinden emin olsan da, karşına çıkan beklenmedik olaylar sana bu ikilemi yaşatabilir. Bu da senin bu durumda neye sahip olduğunla alakalı... Ya da bu duruma ne kadar hakim olup, ne kadar istekli olduğunu gösterir... Çünkü sahip olduğun şeyin her zaman bir riskinin olduğunun farkında değilsindir. Durup düşündüğünde ancak fark edersin, farklı bir seçenekde ödeyeceğin bir bedel olduğunu fark edersin... İktisat da hep marjinal açıklamalar vardır. Belki de "marjinal ikame oranı" bu konuyu en kolayından açıklar bize; kişi X ve Y gibi iki farklı duygu yaşasın, farklı bileşim...

The man with the beautiful eyes

Resim
Çocukluğumuzda bütün pancurları her zaman... kapalı tuhaf bir ev vardı ve hiç ses çıkmazdı o evden bahçesini sarmaşık sarmıştı severdik sarmaşıkla oynamayı Tarzan olduğumuzu hayal ederdik (her ne kadar Jane olmasa da) bir de balık havuzu vardı büyük bir havuz ömrünüzde görebileceğiniz en iri kırmızı balıklar yüzerdi o havuzda ve insana alışıktı balıklar suyun üstüne çıkıp elimizden ekmek yerlerdi ebeveynlerimiz bizi uyarmışlardı 'o evin önünden bile geçmeyin' biz de giderdik tabii ki o evde birinin yaşayıp yaşamadığını merak ederdik haftalar geçtiği halde kimseyi görememiştik... sonra bir gün bir ses geldi evden 'ALLAH'IN CEZASI KADIN' erkek sesiydi sonra ön kapı açıldı ve bir adam çıktı evden. sağ elinde bir şişe viski. otuz yaşlarındaydı ağzında puro vardı ve sakalı... uzamıştı saçı karmakarışıktı yalın ayaktı üstünde atleti ile pantolonu vardı ama gözleri parlaktı. pırıl pırıl parlıyorlardı ve bize bakıp 'küçük beyler eğleniyorsunuzdur umarım? ' dedi sonr...

Ara-lık

Resim
Hangi aralıkda 2009 sona erdi de, 2010'a merhaba demeye hazırlanıyoruz! Yaşam bir kitap ise sayfaların sayısı gittikçe artmakta benim için... Hangi ara-lıkda okudum da çevrildi bu sayfalar, önemli olanların altını çizmişim besbelli, gelecek için bana bilgi kaynağı olacaklar. Ara ara küstüm de ben, ara ara sevindim de. Hangi ara-da geçti bu zaman demiyeceğim aslında... Bir yılı devirmeye hazırlanmak ve bunun farkına varmak için de yılın son ayı ara-lık'da bunu dile getirmeyeceğim... Çok sıkıştığımda ara-lardan kaçıverdim, kendime yol bulmaya çalıştım, ve yolum 2009 yılının ara-lığında... Ara-da kalmamak, ancak ara bulucu olmak güzel. Ara-mak güzel. Ara-dan kaçmak güzel. Ara-madan durmak pek güzel değil. 2010 yılında bir ara-lık yaratıp güzel anlarınızın olması dileğiyle. ARADA BİR Arada bir bir yanım Kaçsam diyor uzağa Katsam diyor önüme Canımı yorganımı Arada bir bir yanım Düşsem diyor tuzağa Geçsem dünyanın derdini Varsam cennetime diyor Ama o öbür yanım var ya öbür yanım Amma...

Gerçeğinde de, filminde de iyi seyirler...

Resim
Bu hafta sonu iki harika film izledim. Biri henüz vizyona yeni girmiş bir film" Başka Dilde Aşk". Filmin ilk başları açıkçası çok sarmadı ancak sonrasında gelişen hikaye ve anlatılmak istenenler aynen işledi ruhuma... Oyuncular da hakkını vererek oynamış ve neden Altın Portakal ödülünü alamamışlar anlamadım değil. Özellikle de " Mert Fırat" çok çok güzel bir oyunculuk sergilemiş bu filmde. Filmi izlediğimiz sinemada ne tesadüf "Lale Mansur" da vardı. Bir an O'nun yerinde olmayı istemedim değil vallahi, yaşadığı haz duygusu herkese nasip olmayacak birşey sanırım. Tavsiye ederim "başka dilde aşk" izlenecek bir film. 25/12 Edit; Mert Fırat ile ilgili bir kaç şey yazmak istiyorum; Mert Fırat hakkında çok birşey bilmem, ancak geçen akşam tv de bir programa konuktu, sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissettim. Program sunucusu da aynı şekilde öncesinde tanımıyormuş kendisini, ancak o kadar akıcı bir sohbet gerçekleşti ki, program bitmek üzereyken ...

Yön-etici/Yön-eticik

Resim
Yönetici olmak... Yön-etici olmak. Bu aralar nedense kelimeleri heceleyip, onları köklerine ayırıyorum. Anlamını bu sayede daha iyi algılayabiliyorum. Kelimenin kökü tam da ne demek istendiğini tek hece ile anlatıyor aslında. İyi bir "yönetici" kök hecesinden de anlaşıldığı üzere yön-verici olmalı. Karşına pek çok yol sunmadan, sana tek yol üzerinden yön-vermeli. Bu yolda ilerlemek için de cesaret verici olmalı ki sonrasında da yön-eticine güvenebilesin. Bugün bu kelimeyi heceledim durdum, yön-etici/ yön-eğitici. Ve ortaya şu çıkmakta; iyi bir yönetici olmak için sosyal ve duygusal yönünün güçlü olması şart. Hiyerarşi kültürü içerisinde çalışmak ve kendine bu yapı içerisinde kariyer edinmek zor bir meziyet. Meziyet kelimesi tam da uydu bu yön-eğiticilik durum açıklamasına. Bir kişiyi ya da bir nesneyi ele alalım. Bunları diğerlerinden ayıran özellik ne olabilir? Pek çok şey olabilir! Ancak bunun üstünlük gösteren bir şey olması gerekli. Üstünlükten kasıt tam da burada devreye...

Türk

Resim
Şimdi düşündüm seni; varlığınla bir anda herşey değişebilir. Değişen tarih olur. Değişen coğrafya olur. Değişen iklim olur. Varlığınla tek şey değişmez; yaşadığın toprak değişmez, altında özgürce yaşadığın bayrak değişmez. Karakterin değişmez, ruhun değişmez. Damarlarındaki kan akacak olsa, bilirler ki rengi kırmızıdır. Aynı bağımsızlığının sembolu bayrağının rengi gibi! Değişen ne biliyor musun? Değişir dediğin şeyler tam da düşündüğün gibi değişti. Yönetim değişti, işleyiş değişti. Kararlar değişti. İstekler değişti. Düşündükleri, senin düşündüklerin gibi değil! Çünkü düşündükleri gerçek değil. Ancak bilirsin ki sen Türk'sün; bilirsinki bu hiç değişmez, değiştirilemez. Yazı; Fethiye Erkaş