Kayıtlar

Sadeleşmek Lazım

Resim
Sadeleşmek lazım arınmak değil sade olanla yaşamak. Dışarıdan çok kolay görünür bu kavram. İlk akla gelen az tüketim az eşya vs. Ancak sadeleşme öyle pat diye olan birşey değil. Zamanla yaşarsın bunu, yaş aldıkça sende oluşur tabi istersen... Bilgi ile olur, kendini bilmekle başlayan bir süreç bana göre.   Sadeleşmek kendi yaşam şeklini etkilediği kadar etrafında gördüklerini de etkiler. Artık ne istediğin değil, ne istemediğin önemli hale gelir.   Ne istemediğin? Beklentilerden uzak, net bir yaklaşım. İstemediğin ne var hayatında? Trafiği istemiyorum. Kavga istemiyorum. Komplex bir çevre istemiyorum. Şikayet istemiyorum. Bunları istemezken de yorum yapmadan hayatına devam etmek gerek. Çünkü zaman artık sadece senin için akıyor. Emekler, duygular, sevgiler hepsi yaşandı ve bir temel oluşturdu sende. Artık biriktirdiklerin ve elinde olanlar senin huzur kaynağını oluşturuyor. O nedenle sade olmak önemli, arınmak değil. Arınmayı zaten zamanla gerçekleştirdin....

Annem; 31 Ocak 2003 Tarihi...

Resim
31 Ocak 2003... Sevinçle "anne" dersin. Heycanla "anne" dersin. Mutlulukla "anne" dersin. Kuşkuyla "anne" dersin. Korku ile "anne" dersin. Acı ile "anne" dersin. "Anne" ... Her dilde anne söylemi kendiliğinden melodik gelir kulağa. Bunun tek nedeni duygu ile söylenmesi bana göre. Yaşanılan duygunun her çeşidinde meldik bir seslenişle çıkar ağızdan; anne... Çok uzun süredir bu duyguların yaşattığı seslenişlerim olmuyor benim. Ancak kalbimde dinmeyen bir sesleniş var anneme karşı...Düşüncelerimde varlığı devam ediyor. An'larda düşüyor aklıma. Anılarda düşüyor dilime... Hikayelerde düşüyor kalbime... Bunların dışında beni en çok etkileyen ise, annem hakkında bana anlatılanlar, yadedilmesi. Öyle anlatılıyor ki, etrafındakilere hep yardım eli uzatmış. Hep bir anlam sunmuş kendinden benim annem. Kimseyi kırmamış, hep dinlemiş, kimseyi kapısından geri çevirmemiş, dedikodu yapmamış, ah almamış, el vermiş, söz ver...

Bilmediğin Yerden Bir Soru?

Resim
Kaç yaşına gelirsek gelelim söz geçiremeyeceğimiz tek şey duygunun gücü... Duyguyu atamazsın, duyguyu kesemezsin, duyguyu satın alamazsın, duyguya git diyemezsin, duyguna söz geçiremezsin, duygu mantığı dinlemez... Duygu dediğimiz şey zamanla olgunlaşır, dinlenir ve sakinler... O zaman mantığını devreye sokarsın ve duygun ile konuşmaya başlarsın... Konuşmak, sakin kalabilmek her şeye ilaç değil midir? İnsanın kendini dinlemesi ve duygusu ile konuşabilmesi kırgınlıkları ve kızgınlıkları iyileştirir. Kızgın olma duygusunu bir süre sonra terbiye edebilirsin. Ancak eğer yaşadığın duygu kırgınlık ise, bu duyguyla başa çıkmak hiç kolay değil. Okları ilk kendine saplarsın. Hele ki yetişkinlik döneminde kırıldınsa zaman kavramını en derinde yaşar, hayatın senle dalga geçtiğini düşünürsün... Çünkü artık farkındalığın artmıştır, sana ilaç olan zaman değil, duygunu ikna etme çabandır seni zorlayan. Kendini teselli etmenin zorluğudur yaşadığın. Büyümüşsündür, yaşanmışlıkları...

Kilimanjaro

Resim
                August 2019 I'm coming!

Fotoğrafla Dertleşmek

Resim
Yeni yıl sonrası kitaplığıma bir göz attım ve uzun süredir toparlamadığımı fark edince, el attım kitaplığa... Ne varsa kurcaladım. Ancak albümlere bakmaya cesaret edemedim. Zaten babama hasretimin, özlemimin tarifi yok.. Taaa ki bir kitap arasından bir fotoğraf kucağıma düşene kadar... Neden fotoğraf albümü oluştururuz? Eziyet midir bu bize? Çoktan toprağa karışmış vücutların en canlı halini fotoğraflarda görmek ne acı bir duygudur aslında! İki çift laf etmek istersin ancak ses sadece senden gelir... İnsanoğlu nasıl bir varlık olur o zaman, fotoğrafla konuşma isteği, işte O'anda duyguların en doruğunda eski fotoğraflarla konuşurken kendini bulmak! Aile büyükleri ile çekilmiş bir kare, benim bile hatırlamadığım kendimi tanımakda güçlük çektiğim, küçük bir kız çocuğu... Fotoğraflar, mektuplar, şarkılar... Hayat....., adaletsiz hayat! Gün gelicek biz de böyle fotoğraf karelerinde kendimize yer bulacağız... Ne mutlu bir ailede büyüdüm ben! Ne mutlu bir yaşamım var her kare...

CanımBabam’a

                                                                                  Çok Özledim!

İyki Annem!

Yüz yıl geçse de içim sızlıyor. İlk günkü gibi acım taze... Bundan tam 14 yıl önce bugün annem bize veda etti. Zaman herşeye ilaç deniyor ya. Zaman sadece unutmak istediklerine ilaç. Hiç melek yüzlü bir insanı hafızandan silmeyi denediniz mi? Sana sadece tebessümle bakan. Başına birşey gelecek diye ödü kopan birini unutmak mümkün müdür? Her sabah içten bir gülümseme ile sana sarılan biri hayatından kayıp gitse. Ve sen daha çok genç olsan. Ancak o da henüz 53 yaşında hayata veda etmişse. Ve yapacağınız yüzlerce plan varsa. Ki planları her hatırladığında yüreğine bir acı çöküyorsa... Sonra aklına gelir. Allahım dersin ya kardeşimin yaşında kaybetseydim annemi. O daha çocuktu. Annemin onun üzerinde kucak kokusu vardı. Annem onu hala kucağına alır severdi. Hatırlıyorum annem için hastanedeyiz. Kardeşim ortalıklarda yok. Sonra babam dedi ki bu çocuk fena şekilde dayak yemiş. Yüzü gözü bitmiş durumda. Karşı tarafta birşey yok. Tek parça. Öğrendikki kardeşimin acısı derin, dayak yersem be...